Halime Yıldız – Uçurtmayla Balık Tutmak

Dalmış düşünüyordum. Ay neden barut gibi kokar? Mavi balinanın dili bir filden daha ağır olmasına rağmen boğazı neden bir greyfurt geçecek kadar dar? Akrebin kanı neden beyaz? Üç yıl hiçbir şey yemeden nasıl yaşar? Tam o anda Mazhar Amca’yı gördüm. Şiir Amca derdik biz ona. Çocuklara harika şiirler okurdu. Küçük sandalıyla sabahları denize açılırdı. Çocuklar onun okuduğu şiirlere bayılırdı. Bir gün Sunay Akın’ın Alacaklı şiirini okumuştu. Şiiri öyle sevmiştik ki hemen ezberlemiştik. yol kenarındaki yağmur mazgallarını kumbara sanıp harçlığımı atardım bu yüzden en çok denizden alacaklıyım Mazhar Amca denize açıldığında, çocukken kumbara sanıp yağmur mazgallarına attığı bozuk paraları mı arıyordu acaba? 8 9 Denize oltayı attığı zaman balık mı bekliyordu, çocukluğunu mu? Bir gün sordum: “Heybende sürekli kâğıt ve kalem taşıyorsun. Ne yazıyorsun çok merak ediyorum Mazhar Amca?” Güldü: “Deneme.” dedi. “Yazmayı mı deniyorsun? Yazmayı bilmiyor musun?” “Ho ho hooooooo!” diye öyle bir güldü ki, göbeği hâlâ gözlerimin önünde zıplar. “Çocuğum” dedi, “Bizi düşündüren, sıcacık anlatımı olan yazılara deneme diyoruz. Bu tür yazılar ufkumuzu açar. Ben çocuklar için denemeler yazıyorum.


” Şaşırdım. Kitapları da varmış Mazhar Amca’nın. Bilmediğim için biraz da utandım. Başımı okşadı Mazhar Amca ve bir şeyler söyledi. Söyledikleri galiba şiirdi. denemeden bilemezsin sobanın sıcaklığını bakarak göremezsin her şeyi çeşit çeşit kitaplar oku, okudukça büyü hep dene çocuğum deneme okumayı da dene 10 11 PABUCUMUN ADI GEVEZE Kuşların dilini bilseydim, en çok göçmen kuşlarla konuşmak isterdim. Geçtikleri ve gittikleri yerleri sorardım onlara. Öykü doludur mutlaka yolculukları. Pabuçlarıma isim takmıştım küçükken. Geveze! Geveze’yle gitmediğimiz yer kalmayacaktı. Söz vermiştik birbirimize. Kuşlarla aynı dili konuşmuyoruz! Başka ülkelerin insanlarıyla da aynı dili konuşmuyoruz. Herkes aynı dili konuşsa ne güzel olur, diye düşünürken öğretmenimin sözünü anımsadım. “Dillerin çeşitliliği zenginliktir!” diyordu. Binlerce dilin konuşulduğu bir dünyada yaşıyormuşuz.

Dünyada en çok dil bilen kişi, tam otuz beş dil konuşuyormuş. Polonyalı bir göz doktoru, herkesin birbirini anlaması için bir dil uydurmuş, adına da Esperanto demiş. Bunu yaparken var olan dillerden faydalanmış. Uydurduğu dil sayesinde iletişim zorlukları aşılır diye düşünmüş. Esperanto uluslararası bir dil olmayı başaramamış. Ama bunu başaran bir dil var bence. 12 Beden dili! Örneğin gülümseyen bir yüz, bütün dillerde aynı anlama gelir. Yüzümüzdeki kırk üç kas, on binin üzerinde yüz ifadesi oluşturabilir. Temel duygular bütün kültürlerde, insan yüzüne aynı şekilde yansır. Doğuştan kör kişilerde de aynı ifadeler olduğu için bu ifadelerin sonradan öğrenilmediğini söyleyebiliriz. Bedenimiz evrensel bir dil. Bütün dünya ülkelerinde arkadaşlarım olsaydı ne güzel olurdu! Misafirliğe giderdim onlara. Eskimo arkadaşımla penguenlerle oynar, Kenyalı arkadaşımla fillerin hortumunda sallanırdık. Mısırlı arkadaşımla deveye binerdik. Değişik isimleri olurdu hepsinin.

İçlerinden biri, Orhan Veli’nin şiirindeki Hoy Lu-Lu şarkısını söylerdi belki. İsterim benim de acayip isimleri Hiç duyulmamış arkadaşlarım olsun Onlarla Madagaskar limanlarından Çin’e kadar yolculuk yapmak isterim İsterim içlerinden bir tanesi Vapurun güvertesinde yıldızlara karşı “Hoy lu-lu” şarkısını söylesin her gece Ve bir gün ansızın bir tanesine 13 Rast gelmek isterim Paris’te… Samet Behrengi’nin Küçük Kara Balık kitabını bir solukta okuyup bitirenlerdenim ben. Küçük Kara Balık, amaçsızca yüzmekten bıkıp başka yerlerde neler olduğunu öğrenmek istiyordu. Ve çok büyük sözler söylüyordu. “Ben yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum; durmadan aynı şeyleri yapmak, yaşlanana kadar başka bir şey yapmadan yaşamak olmaz; dünyada yaşamanın anlamı bundan daha fazla olmalı!” deyip bir maceraya atılıyordu. Çok yaşayan mı çok gezen mi bilir, ben biliyorum. Çok gezen! Ama okuyarak da gezebilir insan. “Hem çok okumalı hem de çok gezmeli.” dedi Geveze. Ablam bir oyun öğretti bana. Gözümü kapatıp dünya haritası üzerinde parmağımla rastgele bir yer işaretliyorum. Parmağım hangi ülkeyi gösteriyorsa o ülke ile ilgili araştırmalar yapıp hayallerimde oraya gidiyorum. Kimi zaman da güzel ülkemde geziyorum. Kendime Harita Gezgini diyorum.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir