Imre Madach – Insanin Trajedisi

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Tercüme Kurulu, dünya klasiklerinin büyük bir bölümünü dilimize (ve kültürümüze) kazandırmıştı. Daha sonra Kültür Bakanlığı’na bağlanan bu kurul, yabancı edebi ve bilimsel eserlerin dilimize çevrilmesi ve yayımlanması yolundaki çalışmaları sürdürmüştür. Doğu ve özellikle Batı dillerinden yapılan çevirilerin ulusal kültürümüze değerli bir katkı sağladığı bir gerçektir. Bu çeviri çalışmaları arasında Macar edebiyatı da göz ardı edilmemiştir. O açıdan Macar yazımının klasik değer taşıyan belli başlı eserleri de Türkçeye aktarılmıştır. Örneğin Geza Gardonyi, Ferenc Herczeg, Mör Jökai, Kelemen Mikes, Ferenc Möra, Zsigmond Möricz, Dezsö Szabö gibi Macar yazarlarının eserleri dilimize kazandırılmıştır. Edebi eserlerin yanında bilimsel yayınlar da değerlendirilmiştir. Örnek olarak Lajos Ligeti, Gyula Nemeth, Sandor Takats gibi bilim adamlarının eserleri de Türkçeye çevrilmiştir. Bu alanda özel yayın evlerinin değerli katkılar yaptıklarını da saklamayalım. Örneğin Lajos Zilahy’nin Öldüren Bahar ve Đki Esir adlı romanlarının çevirileri özel yayın evlerinin kitapları arasında çıkmıştır. Sandor Marai, Jözsef Nyirö, Aron Tamasi gibi Çağdaş Macar yazarları da Türkçeye çevrilmeye değer eserler vermişlerdir. Bugüne değin yapılan çeviriler arasında büyük Macar yazarı Imre Madach’ın Az ember tragediaja (Đnsanın Trajedisi) adlı oyununun yer almadığını görüyoruz. Bütün Kültür dillerine tercüme edilmiş olan bu eserin Türkçeye Çevrilmemesi, eserin edebi türünden kökenlenmiştir, sanırım. Imre Madach’ın eseri lirik dram türünde manzum olarak yazılmış bir oyundur. O bakımdan tercümesinin kolay olmadığı daha ilk bakışta göze çarpmaktadır.


Eserde Macar yazın çevrelerinde bile sık sık tartışmalara yol açan birtakım dizelere rastlanmaktadır. Bu açıdan Gün Benderli ile György Hazai’nin, Imre Madach’ın oyununu Türkçeye çevirirken birçok ağır sorunla karşılaştıkları kolaylıkla düşünülebilir. Gün Benderli adıyla çevirmen olarak ilk kez karşılaştığımı açıklayabilirim. Ancak György Hazai eski ve değerli bir çalışma arkadaşımdır. Türkoloji alanında birçok esere imza atmış bulunan bir bilim eri olarak Prof. Hazai’nin bu çeviride büyük bir özen ve titizlik gösterdiği göze çarpıyor. Macarca aslına uygun olarak gerçekleştirilen çeviri ana çizgileriyle yaşayan Türkçeye dayanmaktadır. Başka bir deyişle, çeviride eski sözlere yer verilmemis, dilimizin kazandığı yeni karşılıklar kullanılmıştır. Ama bu yolda aşırılıklara gidilmemiştir. Bu çeviri yaşayan Türkçenin Imre Madach gibi seçkin bir yazarın dilini kolaylıkla karşılayabilecek bir düzeye geldiğini göstermesi yönünden sevindiricidir. Imre Madach’ın Đnsanın Trajedisi oyununun Türkçeye kazandırılması yoluyla çeviri yazınımız alanındaki bir boşluk doldurulmuştur. Hasan Eren ::::::::::::::::: BĐRĐNCĐ SAHNE (Gökler. Şanına layık bir saygıyla çevrili Rab tahtında oturuyor. Dizlerinin dibinde melekler. Dört başmelek tahtın yanında duruyor.

Pırıl pırıl aydınlık.) MELEKLERĐN KOROSU Arştaki Tanrımıza şan olsun, Yeryüzü ve yüce gökler ona övgüler düzsün, O ki tek sözüyle cümle alemi yarattı, Ve son, gene O’nun tek bir nazarına bağlı. O kudrettir, hikmettir ve hazların tümüdür, Hissemiz sadece üstümüze düşen gölgesidir, Tapıyoruz O’na, şavkından pay almamıza Đzin vermekle gösterdiği sonsuz merhametten ötürü. Tecessüm etti ebedi büyük mefkure, Đşte tamamlandı artık yaradılış, Ve Rab nefes alma iznini verdiği her şeyden Hak ettiği şükranı bekliyor kutsal tahtında. RAB Büyük eser bitti, tamam. Dönüyor makina, dinleniyor yaratan. Döner gayrı milyonlarca yıl mihverinde, Ta ki çarkının bir dişlisi yenileme gerektirmeye. Haydi kalkın dünyalarımın sıyanet melekleri kalkın, Koyulun sonsuz yörüngelerinize. Hazla bakayım sizlere bir kere daha, Ayaklarımın altından kayıp geçerken. (Yıldızların koruyucu ruhları çeşitli boyda, renkte, tek ya da çift yıldız kürelerini, kuyruklu yıldızları, nebülözleri yuvarlayarak hızla tahtın önünden geçerler. Uzay katlarının ilahi müziği hafifçe duyulur.) MELEKLERĐN KOROSU Şu gelen alev-küre ne kadar da kibirli Kendi ışığıyla nasıl da kurumlu, Oysa tam da kendisinin bir grup gösterişsiz Yıldızın hizmetinde olduğundan bile habersiz.- Yanıp sönüyor şu ufacık yıldız, Gören sönük bir lamba sanır, Halbuki milyonlarca yaratığın Uçsuz bucaksız dünyasıdır.- Đki küre arasında kavga: Đç içe mi düşmeli, iki yana mı kaçmalı, Ve bu kavga harikulade bir frendir, Yörüngesinde yoluna devam ettirendir.- Beriki gürlüyor, gümbürdüyor, Dehşetle bakıyorsun uzaktan: Oysa sinesinde milyonlarca yaratık Mutluluğa ve huzura kavuşuyor.

- Ne denli mütevazı şurada duran – geleceğin Sevda yıldızı, Müşfik el onu korusun, Đnsanoğlunun tesellisi olsun.- Orada: doğacak dünyalar, Burada: Tabutu göçenlerin: Kendini beğenene ihtardır, Umudunu yitirene ise gayret.- Đntizamı bozaraktan geliyor o yandan Dehşetli manzarasıyla kuyruklu yıldız: Ve işte dinleyip Tanrının buyruğunu, Düzen oluyor yolunun çarpıklığı.- Gel sen, sevgili genç ruh gel, Kah yasa kah ışıktan kaftana bürünen Kah yeşil kah beyaz giysilerini giyen Değişken dünya kürenle gel. Yüce gökler razı olsun senden! Yılmadan ilerle; Senin küçük çevrende büyük fikirler Çatışacak birbiriyle. Ve her ne kadar güzel ve çirkin, tebessüm ve göz yaşı Đlk yaz ve kış gibi çevirecekse de seni, Işığıyla gölgesiyle hepsi: Sevinci ve gazabı olacaktır Tanrının.- (Yıldızların koruyucu ruhları çekilip giderler.) BAŞMELEK CEBRAĐL Sen ki sonsuz uzayı ölçtün, Maddeyi yarataraktan içine, Büyüklüğü ve uzaklığı Tek bir sözün üstüne oluşturdu madde: Şan olsun sana, Mefkure! (Yerlere kapanır.) BAŞMELEK MĐKAĐL Sen ki ebedi değişeni Ve değişmeyeni birleştirdin, Yataraktan sonsuzu ve zamanı, Ve de fertleri, nesilleri: Şan olsun sana, Kudret! (Yerlere kapanır.) BAŞMELEK REFAĐL Sen ki bahtiyarlık yayıyorsun Şuur kazandırırak vücuda, Hikmetinden pay vererek Cümle aleme: Şan olsun sana iyilik! (Yerlere kapanır.) (Ara) RAB Ya sen Đblis, susuyorsun, pek mağrur duruyorsun, Söz mü bulamıyorsun beni övmek için, Yoksa yarattıklarımı mı beğenmedin? ĐBLĐS Beğenecek nesi var? Birkaç madde Ayrı ayrı nitelikler yüklenmiş, Hem de bu niteliklerin -beyanat vermediklerinden peşinen- Onların özlerinde olduğundan haberin bile yoktu her halde, Yok eğer vardı ise, değiştirecek gücün yok; Yoğrulmuşlar karmakarışık, birkaç küreye, Birbirlerini çekiyor, itiyor, kovalıyorlar şimdi, Bilinç oluyor birkaç haşerede, Her şey dolana, her şey soğuyana Ve tarafsız cüruf kalıncaya baksaydı Yapıverirdi bunu kimya mutfağında.- Ve sen, büyük mutfağına koymuşsun insanını, Göz yumuyorsun ustalık taslamasına, Uyduruk şeyler yapıp kendini Tanrı sanmasına. Eğer bozarsa, berbat ederse pişirdiğini, Gazaba geleceksin, iş işten geçmiş olacak lakin. Zaten ne beklenir bir amatörden?- Sonra anlamı ne bütün bu yaradılışın? Kendi methiyen için bir manzume yazıp Bir bozuk makinaya yerleştirmişsin, Bıkıp usanmıyorsun Aynı nağmenin biteviye tekrarından. Yakışır mı senin gibi bir ihtiyara Böylesine çocuksu bu oyun? Çamurdan yoğrulmuş bir küçük kıvılcım Taklit edince Rabbini, yoz şekli olur ancak sureti değil; Kader, özgürlük kovalar birbirini, Ama eksik kalır uyumu sağlayan us.

- RAB Önümde secdeye gelinir ancak, tenkit etmek kimin haddine. ĐBLĐS Ben özüm neyse onu yapabilirim ancak.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir