Siktir et, aklıma ne gelirse sadece onu yazacağım. Kitaba hak ettiği en olası Önsöz’ü, özene bezene yazmak istiyordum ama daha sonra birden durdum ve ne yaptığımı anladım: Saygısız bir o kadar da cesur bir başlığı olan Siktir Et kitabına bir Önsöz. Ee peki bu başlık neden kasıtlı? Özgürlüğe giden yol, dünyanın her yerinde aynı ve özünde çok basittir. Kendi yolunuzu çizerken, hayata, kim olduğunuza ve kim olmanız gerektiğine dair kendinize anlattığınız bütün hikâyelerden vazgeçmek ister, sonra birdenbire kendinizi kutsal, çok güçlü, durdurulamaz ve muhteşem hissedersiniz. Bu sadece bir kez hissedilen bir istekle değil, sürekli rahatlama ve boş verme isteğiyle olur, çünkü aklınızın bu hikâyelere bağımlı olan ve kendini bu hikâyelerle tanımlayan bir parçası kurnaz bir tilkidir ve alışkanlığı için durmadan savaşacaktır. Boş verme aklınıza verdiğiniz bir emri gerektirir, bu emirle aklınız tanımlama yapar ve kendiliğinden gelen özgürlük hissini ortaya çıkarır. Yaşadığınız her isyanda, dünyanın bütün büyük kurtarıcılarıyla, genel eğilimin tersinde olan her başına buyrukla küfürlü ve anlamlı sözlerin dile getirildiği anlarda, “Siktir Et” emrinden başka daha ne iyi olabilir ki? Özgürsünüz ve şüphesiz kendi özgürlüğünüzde muhteşemsiniz. John ve ben iki kafadarız, ondan ve onun harikulade Siktir Et kitabından olağanüstü etkilendim. Bu kitabın insanlığa çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Yalınayak Doktor Ön Sevişme Deneme 1: Şimdi Herhangi Bir Şeye Siktir Et Deyin. Siktir Et dediğiniz zaman genelde size acı veren bir şeyi, bir bağınızı salıverirsiniz. Siktir Et dediğiniz zaman, hayatın akışına kendinizi bırakırsınız, yapmak istemediğinizi yapmaktan vazgeçer, hep yapmak istediğinizi en son yaparsınız. Başkalarını dinlemeyi bırakır kendinize kulak verirsiniz. Siktir Et dediğiniz zaman, aslında temel olan ruhani bir eylemi gerçekleştirirsiniz, çünkü direnmekten vazgeçer, işi oluruna bırakır, pes edersiniz ve Tao, Tanrı vb. olarak da bilinen hayatın doğal akışına kendinizi bırakarak rahatlarsınız. Siktir Et dediğiniz zaman, genellikle üzülmeyi bırakır, daha çok istemekten vazgeçer ve şanslıysanız şu anda kendiniz olduğunuz için mutlu olursunuz. Bu Siktir Et ilim havuzuna kol kola atlamadan önce, kendi kendinize bir deneyin bakalım. Haydi bir şeye Siktir Et deyin. Küçük bir şeye de olur. Mesela buzdolabına bir bakıp elmalı turtayı silip süpürebilirsiniz ya da büyük bir şey olarak bir arkadaşınızın çiftliğine eşinizle beraber dolaşmaya çıkabilirsiniz. Haydi, bir şeye, herhangi bir şeye Siktir et deyip özgürlüğü hissedin ve içinizdekileri serbest bırakın. Bu hissi 10’un gücüyle çarpın ve çoğu zaman böyle hissettiğinizi düşünün, böylece neyin içine girdiğiniz hakkında bir fikriniz olacak. Atlamadan önce son şey, haydi, hep beraber BAĞIRALIM… Siiiikkkkttttiiiiirrrrr Eeeeeeettttttt! Yazardan Mesajınız Var Tabii ki kitabın hepsi yazardan size bir mesajdır. Fakat bu, yazarın sizi karşılaması ve mesajın uygun bir şekilde erişimine hazırlanması için önden bir bisiklet gönderen mesaj konvoyudur. Bisikletteki adam başlığını çıkarıp gülmeye başlar. Kendini toparlar toparlamaz size neden güldüğünü anlatır. Bu mesaj size genellikle neşeli bir şekilde ulaşır. Bazı şeyleri bu şekilde yutmak ve hazmetmek çoğunlukla daha kolaydır, her neyse. 1960’ların ünlü büyücü gurusu Mary Poppins’in dediğine göre bir kaşık şeker, aldığınız ilacı hazmetmeye yardımcı olurmuş. Özellikle sizin yutacağınız bir kaşık şeker/ilaç, size istediğiniz tadı verdiğinde daha çok işe yararmış. Michael için bu tat çilek ve Mary Poppins için harika bir kokteyl tadıdır. Haydi, kendi tadınızı seçin ve ben de size yardımcı olmaya çalışayım. Anlatmak istediğim, mesajın tamamının ciddiyetle ilgisinin olmadığıdır. Yani ilacın kendisi, tabii ki seçiminizin tadının katkı maddesini belirten E numarasıyla beraber %100 şekerdir. Hayat bizim için önemli şeylerden ibarettir. Değer sistemimiz adeta bizim için önemli olanları seçtiklerimizden ya da koşullanma ile elde ettiklerimizden oluşur ve değer verdiklerimiz ciddi anlamda önem verdiklerimizdir. Siktir Et dediğimiz zaman, ki bunu genellikle önemli olan şeyler yolunda gitmediğinde söyleriz, bizim için önemli olan şeylerin aslında hiç de önemi olmadığını anlarız. Yani, başımıza gelen bir olay ne kadar olursa olsun, çok ciddiye aldığımız bu olayı artık ciddiye almaktan vazgeçeriz. Önemli olanlar ciddiyet gerektirir. Önemli olmayanlar ise hafifliğin ve kahkahanın ana vatanıdır. Beyniniz şimdi ayakkabı kutusundaki çürümüş et kokusundan başı dönmüş bir sinek gibi vızıldıyor olabilir. Çünkü bir şeylerin önemi olmadığı ihtimali kafanızı karıştırabilir. Ama birçoğumuz, önem verdiğimiz şeylerin aslında o kadar da önemli olmadığını öğrendiğimizde karşı konulamaz özgürlük kokusu alır. Siktir Et Demek Neden Ruhani bir Eylemdir? Bizim için çok önemli şeylere Siktir Et dediğimizde, bizler ruhani bir eylemi gerçekleştirmiş oluyoruz. Siktir Et, Doğu’nun boş verme, vazgeçme ve bizi tutan şeylerden kurtulup rahatlama gibi ruhani fikirlerinin mükemmel bir Batı ifadesidir. Tabii ki “ruhani”’nin ne demek olduğu hakkında tartışabiliriz (hmm, bu ifadeyi siz de sevdiniz, değil mi?). Ruhani, genel anlamda maddi olmayan şeklinde tanımlanır: Şekli ya da biçimi olmayan olarak. Fakat bu benim için yeterli bir tanım değil. Ben maddi ve günlük birçok şeyde “ruhani” duygular hissedebiliyorum. Bu yüzden gerçek tanımı hakkında çok da kafa yormayalım, “ruhani” dediğimizde ne kastedildiğini anladığımızı söylemek yeterli. Deneyimlerimden de edindiklerime göre, derinlemesine rahatladığımızda ve boş verdiğimizde, kendimizi de ruhaniyete açıyoruz. Herhangi bir şeye Siktir Et dediğinizde, gerginlikten ve bizi tutan bağlardan uzaklaşarak rahata ve özgürlüğe kavuşuyorsunuz. Bütün felsefeler, dinler ve ruhani öğretiler aynı vaatte bulunuyorlar: Özgürlük! Sorun şu ki bu yerine getirilmesi çok zor bir vaat. Gerçekten, bu vaadi yerine getirebilecek herhangi bir felsefe, felsefelerin temeli olurdu. İşte Siktir Et felsefesine hoş geldiniz. Batı’da birçoğumuzun sorunu aşırı stresli, gergin, endişeli ve denetleyici olmamızdır. İşte tam da bu yüzden bizim Siktir Et gibi bizi rahatlatacak ifadelere ihtiyacımız var. Ayrıca S*ktir Et’in aşağıdakilerden hiçbirini içermeyen ek bir avantajı da vardır: Yalvarmak Şarkı söylemek Düşünmek Sandalet giymek Akustik gitarla şarkı söylemek Senin haklı, ötekilerin haksız olduğuna kanaat getirmek İnsanları öldürmek Fasulye yemek Turuncu giymek Yapmak istediğin şeyleri yaparken kendini durdurmak Kurallar Mutlu değilken mutluymuş gibi davranmak Gerçekten istemesen de Âmin demek. Amin. Siktir Et Neden Bu Kadar Çarpıcı? Çünkü “Siktir” kelimesini içeriyor. Böyle bir kitap sırf “Siktir” kelimesini içerdiği için tartışmalı olabilir. Komik, gerçekten. Çünkü öncelikle belirtmeliyim ki kelimenin kendisini kullanmak değil de kelimenin arkasındaki felsefe aslında anarşik bir şeydir. Fakat esas sebebi bir kelimenin gücünü yitirmesinin uzun zaman almasıdır. “Siktir” kelimesi gerçekten güzel bir kelimedir. Güzeldir çünkü sevişmenin argosudur. Anlamı her yere yayıldığı için “Siktir” kelimesi başlı başına eğlencenin sebebidir. “Siktir git” “Seviş ve git” anlamına gelir ve aslında bir küfür değil, daha çok bir tavsiyedir. “Hay, sikeyim” de aslında “Seninle sevişmek istiyorum” anlamındadır, kesinlikle bir küfür değil, daha çok bir davettir. “Ah, siktir!” de “Ah, sevişmenin böylesi” anlamındadır, kızgınlık anında söylenilir ve üzerinde düşünülecek kötü bir şey değildir. Bu kelimenin, tek başına, insanları şok edecek gücü vardır. Çok nadir kullanıldığı, birçok çevrede neredeyse hiç duyulmadığı zamanlarda bile bu kelimeyi az çok anlayabilirsiniz. Fakat 1980’ler ve 1990’larda, bu kelime dile sızdı ve karıştı. Sınıfa, ırka, yaşa, boşlukları dolduran kelime seçimi olarak geçti. Genleşebilirliği harika, öyle ki konuşmanın her bölümünde, sıfat, zamir, isim ve fiil olarak kullanılabilir. “Siktir” bazı insanlar için cümlelerinde çekinmeden kullandıkları sıradan bir kelime haline gelmiştir. Dikkat çeken durum ise bu virüse benzer yayılma yetisiyle bile kelimenin gücünü muhafaza etmesidir. Tabii ki 20 yıl öncesinde kitabın ön kapağına koymanın mümkün olmadığı bu kelimeyi şimdi koymak mümkün hale geldi. Çünkü Siktir Et tamamen anarşiyle alakalı. Siktir Et demek dünyanın anlamına, geleneğine, otoritesine, sistemine, düzenine ve tekbiçimliliğine çomak sokmak gibidir. Bu da anarşidir. Anarşinin sözlük anlamı “yönetenin olmadığı” dır. Anarşistler yönetenin ve liderlerin olmadığı bir devleti öngörürler. Fakat “anarşi”’nin geniş anlamı genel bir standardın, amacın ya da anlamın var olmadığıdır. Bu da Siktir Et’in anarşiktik kalbinin anahtarıdır. Hayatta her şey bizim durmak bilmeyen anlam peşinde koşmamızı ve sayısız anlam biriktirmemizi destekler. Anlamlar canımızı acıtsa da çevremizdeki her şey anlam biriktirme sürecini destekler. Hep beraber uyum içinde yaşamak için standartlar, amaçlar ve anlamlar üzerinde hemfikir olmaya çalışırız. Bu yüzden bu ortak anlamları ve anlamsal evrenlerimizin tabularını tehdit edecek herhangi bir şey büyük bir tehlikedir. Anarşizm, anlamın ve amacın fiili yokluğu, bu düzen için en büyük tehdittir. Anarşizm’in daha dar siyasi yan anlamı olan “devleti düşürme”, gerçek anlamı “genel anlam anlayışını ve amacı düşürme”nin yıkıcı gücüyle karşılaştırıldığında hiçbir şeydir. Anarşizm bu bağlamda insanoğlunun düşünebildiği en yıkıcı, en radikal felsefedir. Siktir Et dediğinizde, gittiğiniz yer bellidir. Herkesin canlı gün ışığını korkutup kaçıran bir felsefeden yararlanıyorsunuz. Bu yüzden Siktir Et iki tür tartışmaya yol açar: “Siktir” kelimesi etkileyici ve kırıcıdır ve bu ifade saf anarşinin felsefesinden yararlanır. Korkmanızdan, okumayı bırakmanızdan ve “Anarşiyle ilgilenmiyorum,” diye düşünmenizden önce, işte size “anarşi” kelimesinin etimolojisinde saklanmış ilginç bir felsefi dipnot: Anarchos Yunanca bir kelimedir ve Tanrıya atfedilmiş bir tanımdır, “sebebi olmayan” ve “başlangıcı olmayan” ilahi olarak düşünülmüştür. Şu an insanlarla dolu bütün stadyumların, Latince biliyorsanız stadia’nın, ayağa kalkıp alkışlaması, tezahürat yapması gereken muhteşem bir andır. Burada oturmuş Temel Ruhani yol olan Siktir Et’i yazıyorum ve Siktir Et’in özünde gerçek anarşizm olduğunu savunuyorum. Tanrının, şüphesiz TANRI yazmalıyım, Anarchos olarak adlandırıldığını keşfettim. İsa’nın Kutsal Annesine ve tabii ki Tanrıya sesleniyorum: Bu sevindirici bir haber. Herkes, benim, Tanrının Temel Felsefesi sunumunu yaparken beni yönlendiren bir Tanrının olduğunu düşünüyordu. Ama hey, Tanrım, kusura bakma, Senin söylediklerinin hepsi herkesin paylaştığı ortak anlamlarla dolu ve biz bu anlamlara da anarşik olarak Siktir Et demek zorundayız. Kusura bakma, Tanrım. Bu Kitap Nasıl Okunmalı? Eğer sürekli ünlü dergileri okuyup bir şeye sondan başa doğru göz atmaya alışık insanlardan değilseniz, Batı’da birçoğunuz bu kitabı baştan sona doğru okuma eğilimi gösterecektir. Fakat bu eğilim size kitabın sonu için yardımcı olmayacaktır ki kitabın sonu zaten kapakta yazıyor: Siktir Et, hayatta hiçbir şey senden önemli değil! Eğer çok da anlamlı olmamasına rağmen kitapları doğal olarak sonundan okumayı deneyenlerdenseniz, en iyisi siz kitabın sizin için çevrilmesini bekleyin. Zaten ben de özellikle “O’nunla Seviş: Cansız Nesnelerle Sevişerek Tanrıyı Bulun” başlığı için yapılacak birçok yanlış çeviriyi görmek için can atıyorum. İşte, Batı’dan Doğu’dan fark etmez, herkese bu kitabı okumanın harika bir başka yolu: Kitabı rastgele açın, karıştırın ve içinde nelerin olduğuna bir bakın. Sanki tarot kartlarını açmak gibi. Kim bilir belki işe yarar. Aslında şöyle bir baktım da yarar gibi görünüyor. Haydi, dediklerimi doğrulamak için bir deneyin ve kendinizi şaşırtın. Önce kitabı kapatın, derin bir nefes alın ve şu anda ihtiyacınız olan şeyi bulmaya odaklanın. Daha sonra kitabı rastgele açın. Haydi bakalım, bir deneyin. Bu, kitabı okumanın harika bir yoludur. Bu söylediklerimi devamlı yapar ve her defasında aynı sayfayı seçerseniz söylediklerim hâlâ işe yarıyor demektir. Yani sürekli aynı sayfayı seçmeniz, benim size hayatınızın o alanına yoğunlaşmanız gerektiğini söylemem anlamına geliyordur. Bu kitabı okumanın bir diğer yolu da kitabı bölüm bölüm okuduktan sonra insanlara gidip okurken ne kadar zevk aldığınızı ve okuduktan sonra hayatınızın nasıl değiştiğini söylemektir. Böylelikle hem kelimeyi yayma şansı bulan kendinize, hem bu mesajdan faydalanan başkalarına, hem de bu kitaptan kazandıklarıyla çikolatadan ev yaptırıp, o evi yavaş yavaş yiyip, daha sonra da sigorta şirketini arayıp onlara bunu karıncaların yaptığını söyleyip paramı aldıktan sonra da evi tekrardan yapacak olan bana faydanız dokunur.

John C. Parkin – Siktir Et
PDF Kitap İndir |