John Vader – Sydney Savaşı

Japonlarm Pearl Harbour’a yaptıkları hava akını, savaşın en dikkate değer yönüydü. Bu, on ların şaşırtıcı bir gösterisi olmakla birlikte, Japon ordularının her yerdeki başarılarına oranla küçük bir zaferdi. Japon birlikleri o güne kadar askerî tarihte görülmemiş bir hızla pek çok ülkeyi ve Batı Pasifik’teki binlerce adayı istilâ ederek yönetimleri altına almışlardı. 7 Aralık 1941 tarihinde Amiral Nagumo kuvvetleri savaş için Pasifik’te dolaşırlarken Malaya’da bulunan İngiliz birlikleri, Filipinler’deki Amerikalılar ve Doğu Hint Adalarındaki Hollandalılar Japonlar’dan daha kuvvetli durumda idiler. Bütün bu Müttefik birliklerinin bulundukları yerlerde Avustralya’dan çok daha iyi tahkim edilmişlerdi. Böyle olduğu hâlde Batı Pasifik’te bulunan Müttefikler birkaç hafta içinde püskürtüldüler. Japonlar, bu adalardan başka, Avustralya’nın kuzeyindeki bütün adaları da ele geçirmişlerdi. Buralarda yapılan savaşlarda pek çok insan öldü. Tutsaklar POW Esir Kampı Merkezine gönderildiler. Batı Pasifik Adalarından başka, Pasifik Okyanusu’nun yarısı ve Hint Okyanusu’nun bir bölümü Japon savaş ve uçak gemilerinin kontrolü altına girmişti. Pearl Harbour’daki deniz üssünün, Wickham, Hawaii, Clark, Filipinlerdeki Nieson alanlarının, Singapur’daki (yanlış yöne dönük) betonarme 5 topçu yuvalarının darmadağın edilmeleri, iyi hazırlanmı ş olmanın ve planlı davranışın çok güzel bir örneğiydi. Pearl Harbour’daki Amerikan savuş «’Sinilerinin batırılışı Müttefiklerin moralini iyice bozmuştu. Bununla birlikte Müttefikler güçlerini kaybetmemişlerdi. Hattâ ellerinde bulundurdukları kuvvetlerle Japon birliklerini hallaç pamuğu gibi atmaları gerekirdi. Ama bunu başlangıçta yapamamışlardı.


Çünkü Japonların sert, saldırgan ve baskın şeklindeki savaş taktiği; Müttefiklerin gelişi güzel uyguladıkları eski savaş taktiğini bozmuştu. Müttefik Ordusu’ndaki askerlerin çoğu iyice eğitilmiş değildi Stratejilerinin büyük çapta olmasına rağmen can alıcı noktalardaki kuvvetleri sayıca az ve eğitimsizdi. Ayrıca bazı gereksiz ısrarlar da onları zayıf düşürüyordu. Meselâ süvari birliklerini Filipinler’de tutuyorlardı. Tanksavarlarını Malaya’ya yerleştirmişlerdi. Buna karşılık Japonlar savaş alanlarını titizlikle incelemişler, askerlerini tropik bölgelerde savaşacak şekilde eğitmişlerdi. Malaya’daki İngilizler ise, bu yörenin iklim koşullarına hiç benzemeyen yerlerden toplanmış askerlerdi. Bu yüzden bulundukları çevreye hiç alışamıyor, geçilmesi güç bataklık bölgede bir varlık gösteremiyorlardı. Sonuç olarak bu yolda yetiştirilmedikleri için gerilla taktiğiyle savaşmayı beceremiyorlardı. 1940 Haziranından sonra, Avustralya Savaş Kabinesi, İngiltere’nin içine kapanık durumundan ve Uzak Doğu’ya donanma gönderememesinden endişelenmeye başladı. İngiliz ve Avustralya Kuvvetlerinin Japonlara baskı yapmak ve Singapur’u takviye etmek üzere Amerikalılarla birleşmesi teklif edilmişti. Ancak Amerikalılar üzerlerinde (i bulunan donanma yükünün zaten ağır olduğunu ileri sürerek böyle bir teklife yanaşmamıştı. 11 Ağustos’ta Avustralya hükümeti, Churchill’- den bir mektup aldı. Mektupta, Japonların Avusturalya ve Yeni Zelanda’yı istilâya kalkışması hâlinde, İngilizlerin Akdeniz Filosu’yla diğer yedek kuvvetlerinin Avustralya’ya gönderileceği vaad ediliyordu. Avustralya Hükümeti, Singapur’un tehlikeli bir yer olduğunu ve orada bulunan 8’inci tümenin kaybedilebileceğini biliyordu.

‘Japon istilâsı başladığı zaman İngiltere gerçekten savaş gemisi gönderdi. Ancak hava desteği olmadıkça bu gemilerin yaran olmuyordu. Nitekim, Repulve ve Prince of Wales isimli iki savaş gemisi, bir gün içinde batırıldı. Avustralya’ya kütle hâlinde yardım yapılamıyordu. Üstelik Churchill, bir Avustralya ve bir Yeni Zelanda tümenini çölde savaşan Sekizinci Orduyu desteklemek için yedekte tutuyordu. Japonların Pearl Harbour’a yaptığı baskından hemen sonra, vatan savunması için seferberlik ilân edildi. – Güney Batı Pasifik dahil olmak üzere – ve Sydney’in çevresindeki sanayi bölgeleriyle 100 mil kuzeyde New Castle’a, 150 mil güneyde Port Kembl’a çelik sanayi bölgesine kadar uzanan yerlerin korunması Avustralya savunma planlarına dahil edildi. Eğer Japonlar bir çıkarma yapacaksa, çıkarmanın bu bölge dışına yapılacağı ve Japonların askerî birlikleri yok etmek için karadan yürüyecekleri düşünüldü. Melbourne ve Sydney arasındaki bölgenin de savunulması gerekirdi. Ülkenin geri kalan kısımları, bu bölgelere oranla savunmasız sayılırdı. Birkaç hafta sonra, düşmanın meskûn olmayan 7 v e hi i ilcic e mi l uzanan sahillerin herhangi bir yerind e çıkarma yapabileceği anlaşıldı. Bunun üzerin e L942 yılı başlarında, kuzey bölgesinin savunın.ı.M bırakılarak ilk savunma hattının ‘Brisbane I latif olarak tanınan, Brisbane’nin kuzeyinde Oğlak dönencesi boyunca kurulmasına karar verildi. Jüponların eline düşecek Avustralya’nın ilk önemli dış karakolu, Solomon adalarının kuzeyind e ve Yeni Gine’nin kuzey doğusundaki Yeni Britanya ile Yeni İrlanda adalarının başkenti Rabaul olacaktı.

Rabaul, Avustralya Piyade Kuvvetleri ‘nin bir taburu ve Yeni Gine Gönüllü Birliği’nin kuvvetli bir bölüğü tarafından korunuyordu. Wirraway eğitim uçaklarından kurulu bir filo havadan savunmayı sağlayacaktı. On beşlik iki top denizden gelecek saldırıya karşı yerleştirilmişti. Çoğunlukla sivillerden kurulu Sahil Savunma Örgütünden bir birlik Japon’larla dolup taşan bölgede bırakılmıştı. Rabaul, 20 ve 22 Ocak tarihlerinde Japon donanma uçakları tarafından bombalandı. O gece bir Japon alayı, Avustralya birliklerince boşaltılmış olan Rabaul’un değişik noktalarında karaya çıktı. Avustralya birlikleri devamlı çekildiler. Japonlar bu harekât hakkında şu bilgiyi verdiler: «Yeni Gine ve Avustralya istilâ harekâtını kolaylaştırmak üzere bir üs kurmak amacı güden İşgal birliklerimiz, düşmamn önemli savunma tesislerini imha ederek onların morallerini çökertmiştir. Birliklerimizin karaya çıkması sırasında Itabaul’da hafif direniş dışında, harekâtın bütün kesimlerinde işgal hemen hemen kansız ve kayıpsı z başarılmıştır.» * Müttefiklerin Wirrawey uçakları, Japonların Zero uçaklarına karşı kahramanca savaştılar. Buna rağmen yenildiler. Yalnız iki tane Wirrawey uçağı sağlam kalmıştı. Filo komutanı, Queensland’deki karargâhtan modern avcı uçakları gönderilmesini istemiş ve şu cevabı almıştı: «Elimizde hiç avcı uçağı yok. Bu yüzden isteğinizi yerine getiremediğimiz için çok üzgünüz…» 19 Şubat’ta Japonlar, Pearl Harbour’dan sonraki ilk büyük hava akınını yaptılar. Darwin limanı bombalandı.

Pearl Harbour baskınını yapan Amiral Nagumo ve filo komutanı Fùchida, saldırı kuvvetlerine ve uçaklarına yine komuta ettiler… Baskına; Akagi, Kaga, Soryu ve Hiryu uçak gemileri, bombardıman uçakları pike-bombardıman ve avcı uçakları; kruvazörler ve destroyerler katılmıştı. Japon havacıları ülkelerinin en usta pilotlarıydı. He m pike bombardımanında, hem de yüksekten bombardımanlarda, o zamanlar, müttefiklerden çok daha başarılı olmuşlardı. Japonlarla savaşın başlamasından on hafta sonra Darwin’in bombalanması üzerine her an bir istilâ hareketi bekleniyordu. Askerî şefler, hava saldırısının Japon istilâsı için bir başlangıç olduğunu biliyorlardı. Halk, düşman için en elverişli çıkarma noktasının Darwin olduğuna inanıyordu. Çünkü düşman malzeme ikmâli için ancak bu limandan yararlanabilirdi. Gerçekte limandaki tüccar ve donanma gemilerinin, havaalanlarının, hangarların ve şehrin bombalanması, Japonların Timor’a çıkışını gizleyen basit bir şaşırtmaydı. Japonlar terk edilmiş binlerce mil uzaklıktaki boş sahillerden rahatlıkla çıkarma yapabilirlerdi. Avustralya’da her ne kadar seferberlik ilân edil9 misse de, (‘«’.ilimli çok az birlik vardı ve savaş tecriibesi ola n bütün birlikler Orta Doğu’da bulunuyor, ya da L5 Şubat tarihinde düşen Singapur’daki çatışmayl a uğraşıyordu. Darwin’de üslenmiş olan Avustralya Kraliyet Hava Kuvvetlerinin (RAAF) elinde onbir Hudson bombardıman ve ondört Wirraway tek motorlu eğitim uçağı bulunuyordu. Büyük bir şans eseri olara k da, Java denizinden dönen ve yakıt ikmâli için Darwin’e uğrayan P-40 Kittyhawk Amerikan uçakları da vardı. Limanda Amerikan destroyeri Peary, deniz uçakları bakım gemisi William B. Preston, iki hücum-botu, beş korvet, yirmisekiz tüccar ve donanma gemisi bulunuyordu.

En büy ü k tonajdaki gemi 12.000 tonluk Meigs gemisiydi. Aym zamanda, iki Amerikan Catalina deniz uçağı ile Qantas tipi dört motorlu bir deniz uçağı da bu meyanda zikredilebilir. Japon bombardıman ve Zero avcı uçakları geldiğinde, beş P-40 uçağı havadaydı. Öteki beş uçak da yakıt almak için alana inmişti. Uçaklar savaşa katılmak üzere havalanmaya çalışırken yerde bomblandılar. Devriye gezen beş P-40 avcı uçağının dördü düşürüldü, biri, iki Zero düşürdükten sonra bulutların arasına kaçabildi. Bu zayıf karşı koyma hareketi istilâ girişimlerinde kararlı olan Japonları hiç etkilemedi. Meigs ve birkaç gemi ya batırıldı, ya da çok derin yaral a r aldı. RA N (Avusturalya Kraliyet Donanması) hastane gemisi Manunda ağır hasar gördü Pea r y destroyeri batırıldı. Catalinalar tahrip edildi. Yanmakt a olan bir geminin dumanları arkasına kaçan Qantas kurtuldu. Japon uçakları denize doğru uzaklaşırken, rıhtımdaki mayın yüklü bir i’cmiy i de bombalayarak havaya uçurdular. İki saa t sonra , yüksekten uçurarak bombardıman M) yapabilen yeni Japon filoları göründü. Filolar RAAF Üssünün üzerine gelince bombalarını bıraktılar.

Hangarlar, depolar, baraka ve sundurmalar imha, ya da tahribedildi. Şehre düşen bombalardan da 240 kişi ölmüş ve 150 kişi yaralanmıştı. Japonlar bu akında 150 ton bomba atmışlar ve yalnız beş uçak kaybetmişlerdi. Darwin baskınında olağandışı bir durum göze çarpıyordu. Limanın girişinde, yüksekçe bir yerde Larrakeyah malzeme depoları vardı. Bunlar ikişer katlı yedi barakadan oluşuyordu. Japonlar bu barakalara bir tek bomba atmamışlardı. Eğer düşman, barakaları kendine saklamayı düşünüyorsa, şehre ihtiyacı yok demekti. Fakat şehir peş peşe iki kere bombalanmış ve halk Darwin’i terke zorlanmıştı. Üst üste iki hava akını yapılmasına bakılacak olursa bunlardan ilki, istilâ öncesi yapılan bir akın olmalıydı. Bu nedenle halkın şehri boşaltarak Adelaide Nehri kıyılarına sığınmasını normal karşılamak gerekirdi. Nitekim siren sesleri bu hareketin başlamasına ve tamamlanmasına işaret oldu. Müttefik savunma kuvvetlerinde iki sahil bataryası, iki uçaksavar bataryası, Avustralya ve Amerikan topçu birlikleri, iki milis taburu ve bir makineli tüfek alayı vardı. Çekiliş, silâhlı kuvvetler adına sevinilecek bir durum olmadıysa da yine de olumlu bir davranıştır. Baskın sırasında müttefik savunması büyük bir başarı göstermiş sayılamazdı.

Şehirden ilk uzaklaşanlar, çöp kamyonlarına binmiş insanlardı. Darwin’den yetmiş mil güneydeki ordu üssünün bulunduğu Adalaide Nehri’ne ilk ulaşanlar da onlar oldu. 11 Çöp kamyonla nnı dizi dizi arabalar, kamyonlur, kamyonetler, at arabaları, bisikletler izledi. Blrçoh kişi de at sırtında şehirden ayrılmışlardı. »Şehri terk edenler bütün mallarını olduğu yerde bırakmışlardı ve bunlar da sonradan yağma edilmişti. RAAF (Avustralya Hava Kuvvetleri) üssü bombalandığı zaman, komutanlarının isteğine uyan havacılar ormana çekilmişler ve birkaçı Adelaide Nehri’ne kadar gitmişti. Dört gün sonra birliklerden 270 kişi eksildi. Darwin’den güneye doğru yaklaşık olarak 250 mil uzaklıktaki Birdum’a kadar rahat bir demiryolu uzanıyordu. Ayrıca Birdum’dan Springs’e varan 500 millik tozlu toprak bir yol daha vardı. Demiryolu Alice Springs’ten Aldalaide’ye kadar gidiyordu. İstilâ harekâtına karşı koymaya hazırlanırlarken kadınlarla çocukları bu demiryolu ile gönderdiler

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir