Miriam Dubini – Leila Blue – Klorofil Buyusu

Karbeyaz büyüyü söylemeyi bitirdiğinde, Ivy Bullitpot’un başına konmuş olan Karanlık Tacın siyah taşları, kapkara ve dipsiz bir kuyunun derinliğindeki yıldızlar gibi parladı. Bu koyu renkli ışıltı, onun zaferinin simgesiydi. “Teşekkür ederim Buzların Işıltılı Efendisi. Bu tacı, en kötü eylemler ve en aşağılık düşüncelerle şereflendireceğime söz veriyorum,” dedi Ivy ve kristal küresinde parlayan Karbeyaz’ ın görüntüsün ün önünde eğildi. “Sözlerini bu geceki toplantıya sakla,” diye buz ‘ 1 r gibi sesiyle yanıtladı kraliçe ve hemen ardından da küre görüşmesini sonlandırdı. I vy birkaç saniye küredeki yansımasına baktı. Kötülük, zorbalık ve bencillikle geçen onca seneden sonra nihayet kariyerinin doruğuna ulaşmış ve Mistik Majesteleri, yani bütün dünyadaki cadıların kraliçesi olmuştu. Donmuş yüreğinin derinliklerinde, Karanlık Tacın er ya da geç kendisinin olacağını hep bilmişti. Ayrıca onu ahlaksız bir yalan sayesinde elde etmiş olmak, daha da büyük bir mutluluktu: Küçük Kıymıksız’ın, Joyce Q’yu öldürdüğünü gördüğünü anlatarak herkesi, hatta Karbeyaz’ ı bile kandırmıştı. Oysa gücün simgesi olan tacını çalmak için onu bir bitkiye çevirerek boş bir hayata mahkum eden kendisiydi. Joyce, çok kötü kalpli bir cadılar kraliçesiydi ama Ivy, her şeyi daha da kötüleştirebileceğine emindi ve buna �Stvıtt V.fKA İLE KALf AK� başlamak için sabırsızlanıyordu. Karbeyaz’ a asi cadıların adlarını ve genel merkezleri olan Londra’ daki Primrose Güzellik Salonu’ nun yerini söylemişti. Aynca ona en önemli şeyi, dünyadaki bütün cadıları kötü kalpli yapan kıymığı yüreğinde barındırmadan doğan tek cadının adını da açıklamıştı. Karbeyaz doğduğu andan itibaren onun peşine düşmüştü ama Kıymıksız, diğer asi cadıların koruması sayesinde, her seferinde kaçmayı başarmıştı.


Birkaç saat sonra gece yansında Kristal Küreler Konferansı ile bütün cadılar onun adını öğrenecek ve Leila Blue için kaçış yolu kalmayacaktı! Ivy o kadar mutluydu ki, coşkulu ve alaylı bir kahkaha patlattı: ”Puahaha!” Gece yarısına kadar bu şekilde gülmeye devam edebilirdi ama yapması gereken çok önemli bir işi olduğunu anımsadı. Bu, tüm yaşamı boyunca hayal ettiği bir şeydi. Parmaklarını şaklatarak kristal küreyi söndürdü, uçan süpürgesini sakladığı sandık odasının kapısını açtı, Joyce’un altın arpını güç bela kenara \ • ) , 1 itti ve koni biçimli kutuya ulaşabilmek için parmak uçlarında yükseldi. Kutunun yuvarlak altını saran uzun fermuarı açtı ve yeşil siyah kareli cadı şapkasını çıkardı. Kararlı bir harekede fırlattığı şimşek, zavallı şapkayı bir kül yığınına çevirdi: “Bu geceden itibaren başımda yalnızca cadılar kraliçesinin tacı için yer olacak. Sen zamanını doldurdun şapkacık!” Dünyanın diğer ucunda, Laponya’ nın buzları arasındaki bir başka sihirli yaratık ise bir değil, üç şapkayı küle çevirmek istiyordu. Ancak epey dik kafalı bir kuğuyla hesaplaşması gerekiyordu: Öğrenci Brosius. “Çek şu şeyi tependen, derhal!” diye emretti Madam Prin, sınıf birincilerine özgü ses tonuyla. “Asla!” diye yanıtladı Brosius, kalpağı tüylü başına bastırarak. Son görevleri için onları birer Büyüsüz’ e çeviren Karbeyaz, eski görüntülerinl geri vermişti. Ancak Brosius, o macera dolu unutulmaz günler boyunca taktığı kalpağından kesin- �12 likle ayrılmak istemiyordu. “Prrr!” diye homurdandı Madam Prin, her canı sıkıldığında yaptığı gibi. “Giysilerin nesini güzel bulduğunu hiç anlamıyorum; gayet rahatsızlar. Bizim tüylerimiz onlardan çok daha şık.,, “Madam haklı,” diye onayladı Bay Flannaghan ama Brosius, başındaki kalpağı inada daha da bastırdı.

“Miyavvv!” diye bir ses duyuldu kalpağın içinden. “Miyav mı?!,, diye tekrarladı Madam, emin olamayarak. “Kim miyav dedi?” Brosius, maskesi düşen birinin suçlu havasıyla hemen perdeli ayaklarının ucuna baktı. “Herhalde gelirken şu rezil kediyi de getirmedin?!” diye sordu Madam Prin öfkeyle. “Elbette getirmemiştir. Öğrenci, Hava Akademisi’ ne izinsiz hayvan sokmanın kesinlikle yasak olduğunu gayet iyi bilir! Öyle değil mi?” diye araya girdi Komutan. “Ama Merlin benim arkadaşım ve arkadaşlar 4 � \ ‘ ‘ 1 r asla terk edilmez!” diye karşılık verdi Brosius. O sırada kara kedi Merlin, Brosius’ un başından çıkardığı kalpaktan burnu uzattı. “Merhaba!” diye miyavladı kedi keyifli bir gülümsemeyle. “Birileri beni güzelce kaşımak ister mi acaba?” Madam Prin allak bullak olmuştu. “Karbeyaz bunu öğrenecek olursa seni kuğu şiş yapar!” “Kimse ona söylemezse, o da öğrenmez.” “Benden yüce Kraliçemize yalan söylememi mi istiyorsun?” “Senden bir kez olsun, gaganı kapalı tutmanı istiyorum!” “Sana, sihirler krallığının en yalancı yaratığı olan cadının kedisinden bahsettiğimizi hatırlatırım. Başımıza yalnızca bela açacaktır,” diye bildirdi Madam Prin, Komutan’ın da kendisine hak vereceğinden emin olarak. Ancak Bay Flannaghan’ın yanıtı farklı oldu: “Disiplin! İşte bu şımarık kedi için gereken şey bu! Akademi de bunu öğreneceği en iyi yer.” Son- ra ışıl ışıl bakarak kediye döndü.

“Evlat, önünde daha iyi bir kedi olma fırsatın var. Parlak Hava Taburu’ nun düzen ve disiplinine, dişini tırnağına takarak saygı göstereceğine söz verir misin?”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir