Pierdomenico Baccalario – Ulysses Moore IV – Maskeler Adası

K ilmore Koyu’nun feneri aniden boğuk bir gürültüyle yandı. Hemen ardından, beyaz ışıktan bir külah kendi etrafında dönerek yavaşça kıyıyı ve denizi taramaya başladı. Uzaklardan, karanlık ufuklardan geliyor ve gece göğünün göze çarpan tüm ışıklarını kaplıyordu. Kasaba evlerinin çatılarından geçiyor, tepelere kadar uzanarak yoluna çıkan vahşi tavşanları ve baykuşları rahatsız ediyordu. Argo Villası’nın bahçesindeki yaşlı ağaçları geçip denize bakan ahşap kepenklerin arasından eve sızdı. Tavanarasında üç kişi vardı. Üzerlerine etiketler yapıştırılmış, yırtık pırtık bavulların üzerinde oturuyorlardı. “ Bu Leonard…” dedi bahçıvan Nestor. Kardeşinin lafını ağzından alan Julia, “Fener,” diye ekledi. Jason fenerin ışığını ilk defa görüyordu, çünkü önceki akşamı Mısır’daki Punt Toprakları’nda geçirmişti. Tavanarasının üçgen penceresine yaklaştı ve dışarı, geceye baktı. Işık ikinci kez yandığında “Vay!” diye fısıldadı. Gölgesi tavanarasının en uzak köşesinde üst üste yığılmış, üzerleri beyaz çarşaflarla kaplı mobilyalara ve unutulmuş tablolara kadar uzamıştı. “ Her gece yanıyor mu?” “Yalnızca Leonard yakmayı hatırladığında,” diye cevap verdi Nestor öksürerek. Julia gülümsedi.


Leonard son iki gecedir feneri yakmayı hatırlıyordu. Önceki gece fırtına patlar ve Manfred Argo Villası’nın kapılarını zorlarken, bu meraklı göz onlara arkadaşlık etmişti. Jason, bavullardan birinin önünde dizlerinin üstüne çök- A . ‘ ‘ l ‘ “‘Si.: r m m r \ î Tavanarasındaki şövalyeler • • • -‘# • 4 i o . t.jr-ı .ı. ı ı . • j. t ı . i ıi ı \t ‘ı L. i— ı~.ı n r» • * • r * tü. Kız kardeşinin yardımıyla kilitleri açtı ve elini kapağın üzerine koydu.

Bir etiket yapıştırılmıştı. Üzerinde evin eski sahibi Ulysses Moore’un el yazısı göze çarpıyordu: “ VENEDİK’i hatırlıyor musun?” Jason, sesi titreyerek “Bulduk,” dedi ve bavulu açtı. Aynı anda etrafa bir toz bulutu yayıldı. Fenerin ışığı tavanarasını süzerek geçiyordu. “ Muhteşem…” dedi Julia, güveleri uzak tutmak için bavulun içine atılmış bir avuç defnenin altında duran yumuşacık kırmızı bir kumaşı okşarken. “ Bana kalırsa bu bir manto,” diye bir tahmin yürüttü Jason. Elini uzatıp nazikçe giysiyi çıkardı. Kırmızı üstüne kırmızıyla işlenmiş çiçek desenleri, sanki dikişleri arasına gümüş iplikler karışmış gibi havada tuhaf yansımalar yaratıyordu. Hayli eskimişti ve dikiş yerlerinde sökükler oluşmuştu. Bavulun üç tane cebi vardı. Her birinin üzeri bir madalyonla işaretlenmişti ve içlerinde beyaz hamurdan maskeler duruyordu. “Venedik maskeleri!” diye bağırdı Julia, bir tanesini büyük bir özenle eline alarak. Maskeyi parmakları arasında çevirdi: Göz yuvarlakları boştu, sivri bir burnu vardı, tek gözünden iki altın gözyaşı damlası akıyordu ve alnına siyah bir saç bandı geçirilmişti. Sadece üç tane maske vardı. Onların yanında gece kadar karanlık kumaş parçaları duruyordu: Parlak yaka iğneleriyle boyundan bağlanan iki pelerin.

Çocuklar, Nestor’un meraklı bakışları altında sessizce maskeleri ve pelerinleri tavanarasının zeminine dizdiler. Bavulun ceplerinde, üzerine U.M. ve P.M. harfleri işlen- • 0 a m m • m m m m e m m m î * m e i « • • « I I B • •••••««••e m m m m m * m m m m m m m m m m m miş mendiller, bir çift ipek eldiven, upuzun bir yün atkı, Afgan tazısı şeklinde bir yaka iğnesi, tiyatrocuların taktığı türden bir göz maskesi, pirinçten tutacağı olan eskimiş bir baston ve XVIII. yüzyıldan kalma silikleşmiş bir Venedik haritası vardı. O kadar kırılgan hale gelmişti ki, Jason açmaya çalışırken neredeyse un ufak olacaktı. Son olarak bir komedi oyunu için biletler ve üzerinde Teatro Sant’Angelo yazan oldukça sararmış zarfların içinde davetiyeler buldular. Çocuklar, buldukları nesneleri, neye yaradıklarını hayal etmeye çalışarak elden ele dolaştırdılar. Bu arada Nestor, eski ev sahibi ve eşinin kendisine anlattığı hikayelerden öğrendiği kadarıyla karnavallar ve eski Venedik’teki yaşam hakkında bildiklerini onlara anlatıyordu. Üzerleri beyaz çarşaflarla örtülü mobilyalarla dolu bu tozlu tavanarasında, Jason ve Julia kendilerini kanallar şehrinin büyülü gizemlerinin içinde, balo salonlarında, maskelerin, müziğin ve alkış seslerinin ortasında hayal etmeye başladılar. Sonra bitmek bilmeyen esneyişlerin ardından uyku, hayallere baskın gelmeye başladı. Nestor öksürerek, “Yatma vaktiniz geldi çocuklar. Yarın okul var,” dedi ve anlattığı hikayelere son verdi.

Jason maskelerden birini eline alarak yüzüne götürdü. Sonra hızla dönüp tüyler ürperten bir hareketle kız kardeşinin üzerine atladı. “Aaah!” diye çığlığı bastı Julia. “ Kes şunu! Hiç de komik değil!” i ehrin kanallarından uğursuz bir sis perdesi yükseliyor, J binaların arasından süzülerek bir yoğunlaşıp bir inceliyordu. Battaniyelerini burunlarına kadar çekmiş gondolcular, teknelerinin siyah kabukları içinde uykuya dalmışlardı. Tecrübeleri onlara gürültülere kulak aşmamayı öğretmişti. Geceleyin Venedik’te sadece maskeler vardı. Maskeli bir kişi, azınlıkların yaşadığı eski bir mahallenin kanalları boyunca ihtiyatlı adımlarla ilerliyordu. M or renkli, solgun, hayaleti andıran bir maske takmıştı. Giydiği yüksek topuklu ayakkabılar yüzünden öyle koca adımlar atıyordu ki, uzun bacaklı bir kuşu andırıyordu. Yol tabelaları küften çürümüş ve okunmaz hale gelmişti. Ama anlamak için çaba harcayacak kadar vakti yoktu. Yetişmesi gereken bir randevu vardı. Tabelalardaki tuhaf kelimelere bakarak yolunu bulmaya çalışıyordu: “Geçit,” “yol” demekti, tıpkı “çukur”, “dar sokak”, “payanda” veya “hendek” gibi. Meydanlara “kam p” deniyordu ve köprülerin gerçeklerle ilgisi olmayan hayali isimleri vardı.

Şehir kendine özgü taşlardan yapılmıştı. Gizemli bir nedenden ötürü delik deşik olmuş taşlar, üzerinde yüründüğünde uğursuzluk getirdiğine inanılan kaldırım taşları, mucizevi oldukları için yanından geçilirken dokunulan sütunlar. Ve “H aydut K am buru” adı verilen, sokak dönemeçlerinde yol kesicilerin saklandıkları karanlık köşe taşları. Ama bu maskelinin karanlık köşelerden korktuğu da yoktu: Ç ok acelesi var gibi görünüyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir