Renan Seçkin – Paranormal Fenomen

Parapsikolojinin iç yapısını anlamak bakımından öncelikli1 paranormal olaylara vesile olan, gerçekleşmelerini olanaklı kılan beyin faaliyetlerini ve enerji formlarını kısaca da olsa gözden geçirmeliyiz. Balığın beynimiz için mükemmel bir besin kaynağı olduğu çok eski zamanlardan günümüze ulaşan bir bilgidir. Bu gerçeğin altında aslında önemli bir bilgi yatmaktadır. Beyin organlarına sahip ilk canlılar olan balıkların beyinlerinde ürettikleri elektrik akımının insanınki ile kıyas edildiğinde inanılmaz yükseklikte olduğu görülür. Örneğin bazı yılan balığı çeşitleri 600-volt üzerinde elektrik şoku üretme potansiyeline sahiplerdir. İnsan beyni de elektriksel – kimyasal tepkimeler sonucunda elektrik akımı oluşturabilmektedir. Ancak gerilim derecesi oldukça düşük düzeyde seyretmektedir. Maksimum onda bir volt… İnsan organizması dinlenme (sükunet) halindeyken sinir hücrelerinin elektrik akımı voltun sadece 70/1000’i kadar düşük düzeyde üretilmektedir. Gerilim yükselip belli bir düzeye ulaştığı zaman saniyenin binde biri süresince elektriksel deşarj meydana gelir. İnsanın o anda bulunduğu bilinç düzeyine göre saniyedeki elektriksel titreşim (frekans) de değişkenlik arz eder, örneğin uyanık haldeyken hızlı dalgalar gözlemlenirken, uyku halindeyken beyin dalgaları yavaşlar. Beyinden yayılan elektrik sinyalleri kafatasına bağlanan abalarla ölçülebilir. Elektroensefalogram 13 PARANORMAL FENOMEN (EEG) denen bir aletle ölçülen bu sinyallere “beyin dalgalan” denilir. Esas olarak 4 tür beyin dalgası vardır. Bunlara alfa, delta, teta ve beta denilir. Son yıllarda üzerinde çalışılan diğer bir dalga türü de “gama”dır.


Gama dalgaları saniyede 40 kez titreşir. Bu dalganın, algılama, bilinç ve entelektüel düşüncenin kaynağı olduğu düşünülmektedir. Tıpta, parapsikolojide, eğitimde beyin dalgalan ile ilgili geniş araştırmalar yapılmaktadır. Parapsikoloji çalışmalarında, iyi durugörücüler beyinlerinde alfa ritmini üretmeye çalışırlar. Bunun için kendilerini “tamamen gevşek ama dikkatli” bir halde tutarlar. Gevşek bir dikkat halinde olarak ve mevcut olmayan bir nokta üzerine konsantre olmak suretiyle alfa ritmini düzenli olarak üretebilirler. Bunun yanı sıra zihin kontrolü, meditasyon, mantra teknikleri de alfa dalgalarının meydana gelmesine sebep olur. Duyular dışı algılama olaylarında alfa ritmi önemli bir yer tutar; özellikle telepati ile alfa ritmi arasında esaslı bir ilişki vardır. Her bir dalga türü, bilinç durumunun bir aşamasıyla bağlantılıdır. Bu dalgalar arasında eşgüdümlü bir geçiş sağlanamazsa çeşitli sorunlar ortaya çıkar. EEG eğrilerinin en düzgün olduğu bilinç düzeyi meditasyon yapıldığı zamanlardır. Bilincin uyanıklık, gündüz düş görme, trans, meditasyon ve kozmik bilinç hallerinde, beyin dalgalan (kozmik) enerji dalgalan şeklini alabilirler. Bu süreç duyu ötesi algıların ve her türlü paranormal fenomenin oluşmasına neden olmalıdır. Beynimizden yayılan dalgalar oldukça karmaşıktır. Aynı anda birçok nöron ateşleme yaparak elektrik yayar.

Yalnızca beyin dalgalanyla çeşitli cihazları kullanmak için yapılan çalışmalar, neredeyse baş döndürücü bir hızla ilerliyor. ABD’deki Rochester Üniversitesi bilgisayar bilimleri laboratuannda geliştirilen bir bilgisayar sayesinde, televizyon beyin dalgalanyla uzaktan kumanda edilebiliyor. Televizyonu açıp kapatmak isterken insan beyninden yayılan dalgalar, bilgisayar tarafından algılanıyor. Bilgisayar hangi dalganın açma, 14 KOZMİK VARLIK OLARAK İNSAN hangi dalganın kapama olduğunu ayırt edebiliyor. Bu m riyaller televizyona gönderilerek kontrol sağlanıyor. Böylece kişi televizyonu açmak istediğinde yayılan dalgalar “aç” olarak algılanarak televizyon açılıyor. Kapatmak istediğindeyse bilgisayar tarafından algılanan “kapa” dalgası televizyonu kapatıyor. Görünen o ki, beynimizin nelere kabiliyeti olduğunu daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Daha geçtiğimiz birkaç yıl evveline kadar sadece bilim-kurgu romanlarında yer alan hayal ürünü teknolojiler, teknikler, araçlar bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. 2002 yılında Brown Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada maymunların beynine yerleştirilen bir ınikroçip sayesinde beyin dalgaları algılanarak bilgisayara gönderildi. Bunu yapmak için ilk önce, maymunlara bilgisayar ekranında renkli bir nokta gösterildi. Daha sonra ellerindeki kumandayı kullanarak bu noktayı hedefe götürmeleri öğretildi. Maymunlar bunu öğrendikten sonra beyinlerine bir mikro almaç yerleştirilerek sinyaller bilgisayara yönlendirildi. Ellerinde kumanda olmayan maymunlar ekrana renkli nokta gediğinde bunu yalnızca düşünerek hedefe yönelttiler. Böylece ellerini hiç kullanmadan bilgisayarda oyun oynayabildiler! Bilgisayar programlarının geliştirilmesi sayesinde beyindeki dalgaların hangi merkezden ve ne amaçla yayıldığı daha iyi anlaşılabilecek.

Bu çalışmalar sayesinde belki de yakın bir gelecekte insan beynindeki tüm düşünceleri okumak mümkün olabilecektir… Parapsikolojide paranormal olayların ortaya çıkmasına zemin hazırlayan organın beyin olduğu en kuvvetli ihtimaller dahilinde görülmektedir. Evrenin ortaya çıkmasından bu yana evrimsel süreç içerisinde (bilinen) en büyük armağan, evrimin baş meyvesi olan beynin kuşkusuz evrimi de devam etmektedir. Ve bu ilerleme süreci içerisinde yeni yeni yeteneklerin gelişimi / keşfi de mümkün görünmektedir. Sanat, bilim ve teknoloji alanında ilerlemeler, entelektüel yenilikler süratle 15 devam ederken diğer yandan ruhsal gelişim ve özellikle de konumuz itibarıyla üzerinde duracağımız duyu ötesi algılarda gelişimin devam etmesi PARANORMAl FENOMEN 16 KOZMİK VARLIK OLARAK İNSAN B. KOZMİK ENERJİ “Aksiyomların sınırlı bir koleksiyonundan ulaşılamayacak bir yerin ötesinde yatan bir hakikat daima olacaktır.” Paul DAVİES Tarih boyunca en eski çağlardan bugüne kadar geçen /.imanda, çeşitli kültürlerde, duyu ötesi algıların sebebi olarak kozmik enerjinin varlığı kabul edilmiştir. Hristiyan öğretinin kutsal kitabı Incil’de Kutsal Ruh’un başlangıçta olan hayat enerjisi olarak ele alındığını görüyoruz. Çin ve Japon kültürlerinde, madde enerjinin bir tezahürü olarak kabul edilmektedir. Tao öğretisinde Ch’i, yaşam enerjisidir. Taoist Ko Hung, hu enerjiye ilişkin şu yorumu yapar: “İnsanoğlu, Ch’i’dir ve her insanın içinde Ch’i bulunur. Hatta Cennet, Dünya ve diğer her şey bile hayatta kalmak için Ch’i’ye ihtiyaç duyar.” Reiki’de Ki (Ch’i), evreni hareket ettiren yaşam enerjisidir. Japon dini geleneklerinde Ki, yaşayan her şeye geçen evrensel enerji olarak tanımlanır. Hayatın kendisi ve var oluş gücüdür.

Tann ve kutsal ruh ile eş anlamlıdır. Hint felsefesine gelince, beş formda kendini gösteren ve canlı hayatı besleyen kozmik enerji, “Prana” olarak adlandırılmıştır. Prana (yaşam soluğu), tüm bireysel birimler ile evren arasındaki bağlantıdır. Hindulann kutsal metinlerinde, vücuttaki çakralar aracılığı ile bedene alınabilen kozmik (hayat) enerjisinden bahsedilir. Doğulu avatarlara göre, insanın fiziksel sinir sistemi yanında ruhsal sinir sistemi de vardır. Gözle tabii ki görülmesi mümkün olmayan ruhsal sinir sisteminin görevi yaşam enerjisini kozmostan bedene aktarmaktır. Bilim dünyası ile ciddi ortak çalışmalar yürüten Himalaya Enstitü Başkanı Svvami Rama, prana olarak adlandınlan kozmik enerjiyi şöyle tarif etmektedir:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir