Slavoj Zizek – İmkansızı İstemek

S lavoj Zizek, dünyada çokça konuşulan, adından çokça söz ettiren bir filozof. Gazetelere, dergilere yazmış olduğu yazılara, makalelerine ve kitaplarına sıklıkla atıf yapılmakta. Peki, Türkiye için Zizek ne ifade ediyor? Zizek, henüz 90Tı yıllarda Türkiye’de dergilerde boy göstermeye başlamıştı. Özellikle 90Tarm ikinci yarısında etkinliğini artırmasının ardından, 2Ö00’li yıllarda kitapları T ü rkçeye çevrildi. B ugün baktığım ızd a, Z izek külliyatının neredeyse tamamının Türkçeye kazandırıldığını görüyoruz. Michel Foucault’nun başına gelen, bugün Zizek’in başma gelmedi. Foucault’nun entelektüel alanda en faal olduğu dönemde, Türkiye’de esamisi okunm azken, yaklaşık on-on beş yıl sonra Foucault eserlerini Türkçede görmeye başladık. Geç olan bu ilgi hızla arttı. Zizek’in eserlerinin artık çıktığı tarihten en geç bir yıl içinde Türkçeye çevrildiğini görüyoruz. Türkiye’de oluşan bu külliyatın değerlendirilmesine bugün ihtiyaç duyuyoruz. Zizek için “Edward Said ve Terry EagletonTa birlikte Türkiye’de en çok ilgi gören filozof” tanımlaması kullanılıyor. Acaba Zizek, Türkiye’deki ilgisini eserlerine mi 9 SLAVOJ ZİZEK yoksa popülerliğine mi borçlu? Türkiye’de defalarca konferans veren Zizek, diğer ülkelerde yaptığı konuşmaların özgül versiyonlarını türeterek provokatif konuşmalar yaptı. Özellikle Osmanlı/ya ve neo-Osmanhcılık’a yaptığı paralel düzeyde atıf sol kesimin büyük tepkisini çekti. Buradaki bir diğer nokta, bir filozofun popüler olmasına yönelik geliştirilen reflekstir. Bu refleks —liberal anlamda söylem iyorum – her şeyden önce dışlayıcıdır.


Aynı zamanda tepkiseldir de. Basit bir basın taramasında bile Zizek’in O sm anlıcılıkla, sisteme kanalize olmakla itham edildiği, Lady Gaga ile ilişkisinin olduğuna ilişkin türlü magazinel haberlerle karşılaşıyoruz. Bu türden bir tepkisellik, bir yüzeyselliği de içinde barındırmaktadır. Ancak Zizek’in kendisi de bu türden bir imgeselliğe rıza gösteriyor gibidir. Kinaye yollu bile olsa, Stalin fotoğraflarının yanı başında çektirdiği fotoğraflar hafızalardan kolayca silinmiyor. İnternetin özgürlük, demokrasi vs. getirdiği söylemi geçerliliğini farklı bir düzlem de sürdürse bile, yanı sıra yüzeyselliği ve bir sıkışmışlığı da beraberinde getirmektedir. Her ne olursa olsun, Zizek hakkında elde edinilen bilgi, tek başına yüzeysel ya da üçüncü parti okumalardan, aktarmalardan ibaret kalmaktadır. Zizek konusundaki bilgi eksikliğinin en önemli örneğini Türkiye’de Zizek üzerine yazılan kitaplarda veya tezlerde görmekteyiz. Bu konuda yapılan akademik nitelikte çalışmaların toplamı bir elin parmaklarını kolay kolay geçmemektedir. Zizek her ne kadar satış düzeyinde bakıldığında okunuyorsa da, ne derece anlaşıldığı tartışmalıdır. Zizek’e belirli bir önyargıyla, salt birkaç sözünden 10 İMKÂNSIZI İSTEMEK ötürü tepki gösterenlerin yanı sıra, her ne kadar az da olsalar, ona kayıtsız şartsız tapan ve aynı zamanda fildişi kulelerinden çıkıp Zizek’i tartışmaktan bilinçli bir biçimde imtina eden bir kesim de bulunmaktadır. Söz ettiğimiz iki yaklaşım da birbirinin tamamen zıddıdır. Ve aynı oranda topyekun sorgulanmaya muhtaçtır. Oysaki Zizek’i sadece yukarıdaki parametreler üzerinden okumaya kalkmak, büyük eksiklikleri ve nafile çabaları beraberinde getirmektedir.

Zizek’in Türkiye’yi ne derece iyi analiz edip etmediği tartışmalıdır, bü yü k ihtim alle Türkiye’yi yeterince iyi tanıdığı da söylenemez. Diğer filozoflar da Türkiye’yi yeterince iyi tanımıyorlardı. Ö rneğin Foucault, 1990’lı yıllarda Türkiye’de en çok atıf y a ­ pılan filozoftu. Türkiye’yi çok m u iyi biliyordu? Ancak herkes onun yöntemini, düşünme tipini (tarzını) bir şekilde büyük ölçüde de tuhaf bir biçimde Türkiye için kullanılır hale getirebiliyordu, halen de getirebiliyor. Önemli olan Zizek’e tapan ve onu tümüyle reddeden bir yaklaşımın ötesine geçip Zizek’e “yam uk bakmak”tır. Ancak onu okuduğumuz, anladığımız, sorguladığımız ve eleştirdiğimiz sürece Türkiye’de Zizek’i kullanışlı hale getirebilmek mümkündür. Onu tüketmek veya pazarlamaktansa anlamayı ve eleştirmeyi tercih edebiliriz. Tıpkı Zizek’in de bu kitapta dile getirdiği gibi, Zizek’i de “y eniden düşünm ek” gerekmektedir. Can Sernercioğlu 11 SİYASET VE SO RU M LU LU K IT T ) 1 B ugün siyaset için ne yapm ak? Bütün ortaklıklarım ızın —ekolojik felaketler, can alıcı biyogen etik m utasyonlar, nükleer ya da benzeri askeri-toplu m sal çatışm alar, fin a n sa l fiyasko vb.— tehlikede oldu ğu radikal değişim lerin ortasın da, ortak iyi diye bir şey var m ı? O rtak iyi söylem in ne Ölçüde ku llan ışlıdır? SZ: Benim için sorunsal olay şey “ortak” kelimesi değil, “iyi” kelimesidir. Çünkü benim gördüğüm yerden, Avrupalı perspektifimden, geleneksel estetik birtakım yüce iyi’yo yönelmiştir. Bu Tanrı, insanlık, evren vs. olabilir: Biz bu ortak iyiyi hepimizin uğruna çalışması gerektiği önemli bir yüce değer olarak görüyoruz. Fakat bana göre, m odem i te Descartes’la başlar ve Kant’la devam eder -açık olmak adına, bir etik varken, ortak iyinin bir etiği artık yoktur. Örneğin, Kant’ta safi biçimsel etiği bulursunuz: Ahlaki hukuk yasası falan.

Burada, etik herhangi bir şekilde po/ı fileştirilem ez: Herhangi bir ortak iyi basitçe önceden varsaymadığınız bağlam da politikleştirilebilir. Daha doğrusu, bu bir karar verme meselesi. Benim ortak iyi kavramı hakkında bulduğum sorunsal bu. Bugün ortak iyi nedir? Tamam, diyelim ki ekoloji. M uhtemelen birçok kişi siyaseten farklı olsak bile hepimizin 13 SLAVOJ ZİZEK dünyaya değer verdiğini kabul edecektir. Fakat daha yakından bakarsanız, çok fazla karar vermek zorunda olduğunuz çok fazla ekoloji olduğunu göreceksiniz. Bunu söyledikten sonra, benim buradaki konumum çok çılgın. Bana göre, siyasetin etik karşısında ön celiği vardır. Kaba olmayan anlamda istediğimiz ne varsa yapabiliriz -adam bile öldürürüz ve sonra etiği siyasete bağlarız— fakat daha radikal bir anlamda iyimizin bizim ortaya çıkaracağımız bir şey olmadığını belirtiriz; dahası bizim bu iyimizi tanımlamamız için soru m lu lu k almamızı gerektirir. Ve birçok radikal ekolojistlerin işaret ettiği gibi, doğanın iyiliği için çalışırmış gibi görünen ekolojinin ne kadarı gizli siyasal seçimleri kapsar? Örneğin, ortak iyinin bizim Dünyamız olduğunu ve gezegenimizin büyümesi gerektiğini söylediğinizde -neden gezegenimiz büyüyor? Çünkü biz insanlar bunu istiyoruz ve bu yüzden hayatta kalabiliriz. Ekoloji benim bakış açımdan buradaki en egoist, insan-merkezli makine. Doğa çılgındır. Doğa kaotiktir ve vahşi olmaya, öngörülemez ve anlamsız felaketlere eğilimlidir ve biz onun merhametsiz kaprislerine maruz kalm aktayız —D ünya Ana gibisi yoktur. D oğad a daima felaketler vardır, işler kötü gider ve bazen gezegen patlar. Size gösterm ek istediğim gerçek, daha yakından bakarsanız, daha yüksek bir ortak iyiye başvurduğumuzda, en yazından benim gördüğüm şekilde, bu daima bizim saklı ayrıcalıklarımız tarafından tanımlanmıştır.

Örneğin, insanlar ” Aa! Başka bir büyük şehir kur uy oru z ve doğayı m ahvediyoruz. K orkunç!” diyebilirler. Ve buna karşı birçok ekolojistin bile kullandığı kullanışlı bir cevap var, “daha doğal bir 14 İMKANSIZI İSTEMEK biçimde yaşamamız gerek, ormana daha yakın falan/’ Hayır! Alm anya’dan arkadaşım olan, çok takdir ettiğim bir ekolojist bana bu türden yanıtların ekolojik olarak tamamen katastrofik olduğunu söyledi. Ekolojik bir bakış açısından, en iyi şey şu: H er yerde çok fazla kirlilik var, o yüzden alabildiğine insanı büyük bir şehre toplarsınız; sonra yoğunluk artar ve kişi başı kirlilik düşer, böylece büyük alanları görece daha temiz tutabilirsiniz. Bunu Kore’de yapıyor musunuz, bilmiyorum, ama birileri bana Japonya’da yaptıklarım söyledi. İnsanların bir araya toplandığı geniş, kirli şehirlerin doğa için en iyisi olduğunu düşünüyorum. Yine, bizim güneş enerji 1 i, kendi kendine yeten küçük evlerde yaşam am ız gerektiğim söyleyen başka bir ekolojik fikir var —insanlar bunun bir ekolojik yaşama yolu olduğuna inanıyorlar. Fakat insanların çoğu böyle yaşamak isterse bunun sonu nereye varır düşünebiliyor m usunuz? 1 lerkes çok daha yayılacak ve ormanlar görünm ez hale gelecek. İronik bir biçimde, bu, çevremizi “güvenle” ne kadar kirleteceğimiz sorusuna bağlıdır. O yüzden bu görüşe hiç güvenim yok. Yüksek iyi için oldu- £u gibi bir şey önerildiği ve bencilliğimizi aşm am ız ve onun için çabalamamız gerektiğini söylediğimiz vakit, zaten gizlice bunu yaptığımızı daima keşfedeceğiz

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir