Tony Cliff – Lenin 1 – Partinin Insasi

Türkiyeli bir grup sosyalistin, devrimci parti konusunda sürdürdükleri tartışmaların bir parçası olarak elinizdeki bu eseri Türkçe yayınlamak istediklerini söylemeleri ve buna bir önsöz istemeleri beklenmedik bir sürpriz oldu. Çünkü bu kitap egemen resmi sosyalizm geleneğinin, Lenin ve Bolşevik Partisi hakkındaki çarpıtmalarıyla hesaplaşmak üzere yazılmış bir incelemedir ve Türkiye solu hakkında söylenebilecek ilk şeylerden biri, aynı stalinist geleneğin bu ülkede oldukça yerleşik ve güçlü bir akım olduğudur. Türkiye’de kuşkusuz böylesi geleneklerden koptuğunu iddia eden sosyalistler de var. Ancak bunların çoğunluğu, ya işçi sınıfı yerine ‘hah kı’ ikame eden (ve 1970’lerin İkinci varışında anti-faşist mücadelede olduğu gibi, sonunda halkı örgütlemek yeteneğini de yitirip salt kendi güçlerine ve silahlarına dayanan) popülistler, ya da daha acıklısı, sosyalizm mücadelesinde, sözde, İşçi sınıfının merkezi rolünden bahsederken pratikte herşeye rağmen öğrenci ve küçük burjuva unsurlara ağırlık vermeyi daha kolay bulan sosyalistlerdir. Bunların her ikisi de sosyalist devrimin gerçek özünü yani devrimin ancak işçi sınıfının kendi eylemi olacağını- görmezlikten gelen seçkinci akımlardır. Oysa devrimci partinin rolü, kendini işçi sınıfının yerine ikame etmek değil, işçi sınıfının mücadcleciliğmi pekiştirmek ve buna yön vermektir. Bir benzetme yapmak gerekirse, işçi siniri lokomotifin buhan, parti ise pistonudur. İkameci akımlar dünyanın hiçbir yerinde gerçek bir devrimci parti kuramamışlardır. Bu, Türkiye için de aynen geçeri id ir.1970lredeki bir dizi sol örgütün hemen hemen tümünün, onca zamandır kumdan kale kurmaya çalışıyor olduklanmn 12 Eylül 1980 günü ortaya çıktığını gözlemlemek için Türkiye solu üzerine uzman olmak gerekmez. Böylece, sadece bir nesil devrimcî, askeri diktatörlüğün jşkcnce-hanclerinde kaybedilmekle kalmadı, aynı zamanda 1960’Iarın ortalarından bu yana yükselen İşçi simfı militanlığı da israf edilmiş oldu. Daha adil bir dünya kurmak için kendi bildiklerince savaşan çeşitli sol grupların kadrolannın büyük çoğunluğunun, hayadan da dahil olmak üzere pek çok özveride bulunmakta tereddüt etmeyen, kendini adamış, yiğit savaşçılar olduğu kuşkusuz. Fakat, örnekleri dünyanın başka yerlerinde de olduğu gibi, darbe öncesi Türkiye solunun sorunu, kendini adamışlıkta kusur veya samimiyetsizlik etmesi değil, işçi sınıfı içinde yer edinme perspektifinden yoksun olmasıydı. Dolayısıyla, eğer bu hatalardan İleride sakınılmak isteniyorsa, o dönemin eleştirisini şimdi yapmak son derece önemli. Kuşkusuz, bu ülkede devrimci işçi partisini kurmaya kararb tüm sosyalistler o zamanlardaki uğraşlarının değerlendirmesine çoktan başladılar. Bunu yaparken, salt kendi geçmişlerinden değil, benzer şartlar altında mücadele vermiş diğer marksistlerin deneyimlerinden de yararlanmak gerek. Tabii ki, bu konuda en iyi örnek, sonunda İşçi sınıfının iktidara gelmesine başarıyla öncülük etmiş olan Bolşevik Partisi’nin tarihidir. Elinizdeki kitap, Lenin ve yoldaşlarının Çarlık Rusyası’nın zorlu koşulları altında devrimci partiyi kurmakta izledikleri yolu incelemeyi amaçlıyor. Kuşkusuz onların deneyimi İle başka ülkelerdeki marksist-lerin koşulları arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da olacaktır, dolayısıyla bu deneyi kopya edilmeye hazır bir şey olarak düşünmek yanlış olur. Kaldı ki Lenin, komünist partilerin örgütlenme biçimleri hakkında Komintcrn’in kabul ettiği bir karar üzerine, bu kararın Rus deneyimini kopya edilmeye hazır bîr şey gibi sunmasının yanlış olduğunu söylemiştir. Önemli olan Bolşeviklerin deneyimini harfiyen uygulamaya çalışmak değil, onun özünü kavramaktır. Çünkü Lenin için daima önde gelen şey, o an için geçerli olan koşulların çerçevesinde sınıf güçlerinin gerçekçi bir değerlendirmesini yapmak, bu değerlendirmeden işçi sınıfı ve devrimci parti için sonuçlar çıkarmak olmuştur. 8 -PARTİNİN İNŞASI Merkeziyetçi ve profesyonel örgüt konusu buna bir örnektir. Bazılarına göre Lenin, siyasi polise karşı dayanabilmek için, çoğunluğu devrimci faaliyeti profesyonel bir biçimde sürdüren kimselerden oluşan merkeziyetçi vc istikrarlı bir örgüt gerektiğini söylemekle, iktidar düşkünü birisi olduğunu göstermiştir Bazılarına göre ise bu öneri, partinin tüm iplerini liderliğin eline vererek hepten felakete yol açacak bir öneriydi. Bu acele yorumların hiçbirisinin Lenin’in o an karşı karşıya bulunduğu gerçekle ilgisi yoktur Lenin’in o an İçin önündeki sorun, Rusya’nın her bir köşesindeki çeşitli dağınık marksist grupların eşgüdümünü sağlayabilecek bir örgütlenme yaratabilmekti. Zorlu otokrasi koşulları altında, işçiler arasında etkinliğini yayabilme şansına sahip olmak için, bu örgütün esasen, polis takiplerine karşı dayanıklı ve nasıl olursa olsun yaşamını sürdürebilecek devrimcilerden oluşması gerekiyordu. Üstelik bu örgüt yeterince merkezileşmiş ve disiplinli olmalı, tüm üyeler tek bir vücut halinde davranabilmeliydi. Nesnel koşulların dayattığı örgütlenme biçimi o an için buydu. Buna karşılık, 1905 Dcvrimi’yle sınıflar dengesi işçi sınıfı lebine tamamen değiştiği an, parti bu defa kendini bu yeni koşullara uyarlamak durumunda kaldı. Bu yeni dönemde parti, devrim sürecinde polirize olmuş yeni İşçi militanları saflarına kazanmak zorundaydı. Stalinist efsanelerde partinin faaliyet vc örgütlenme biçiminde böyle sorunlara rastlamak mümkün değildir. Resmi tarihe göre Bolşevik Partisi tarihin her dönemecinde körü körüne Lenin’in iradesinin peşinden gitmiştir. Bu efsaneye göre Lcnin herşeyi genç yaşlarından beri bilir. Her zaman ne yapılması gerektiğini bilir ve hep haklıdır. Partiye İse onun peşine takılmak düşmüştür. Halbuki gerçek bambaşkadır. Lenin’i herşeyi bilen bir peygamber gibi göstermek onun entelektüel gelişimine ve işçi sınıfı mücadelesinin koşullarındaki değişikliklerden öğrenme yeteneğine hakaret etmektir. Lenin herşeyden önce, gençliğinde Rusya’da tamamen egemen olan narodnizm geleneğinden kendini kurtarmak için çok uğraşmış, çok düşünmüştür. Marksizmde karar kıldıktan sonra bile, her an mücadeleyi yönlendirebilmek ve bunun taleplerine teorik-sîyasal ifadeler kazandırabilecek anlayışları geliştirebilmek üzere sınıf mücadelesinin her an değişen koşullarını çok iyi gözlemlemek ve bunlardan öğrenmek zorunda kalmıştır. Çoğu zaman sonu belirsiz olaylar İçinde ve sınıf mücadelesinin o inişli-çtkışiı yolunda pratik marksist tavırlar üretebilmenin hiçbir otomatik yanı olamaz. Lenin ile partinin diğer kadroları arasındaki ilişkiye gelince; partinin geri kalanının onu körü körüne takip ettiğini varsayan efsanenin aksine, Lenin parti kadrolarını kendi görüşlerine kazanabilmek için çok uğraş vermiştir. Sık sık kendini azınlıkta, hatta bazen tek başına bulmuştur. 1905 öncesi dönemde profesyonel örgüt konusunda uzun bir mücadele sonucunda tartışmayı kazandıktan sonra, 1905 Devrimi’nin yarattığı ortama partiyi uyarlamak üzere bu defa savunduğu daha açık müdahaleci bir tavrı partiye kabul ettirebilmesi hiç de kolay olmamıştır (Lenin’in yıllar sonra, Nisan 1917’dc savunduğu yön değişikliği ise çok daha İyi bilinen ve birçok bakımdan çok daha güçlü bir örnektir, fakat o olaylar ikinci cildin konusudur). Kadrolar j’illarca dar örgütsel çevrelerde faaliyet göstermiş olmanın sonucu bir çeşit içe dönük tutuculuk ve örgütsel sekterlik geliştirmişlerdi. İşçi sınıfının 1905 Devrimi esnasında yaratmaya başladığı yeni iktidar organları, yani sovyetter, büyük kuşkuyla karşılandı. Kadroların gözü partiden başka bir şey görmüyor ve bundan başka bir şey olabileceği akıllarına yatmıyordu. Böylecc Lenin, Ne Yapmaifi’y yazmasının ardından çok geçmeden, yeni duruma uyacak farklı bir tavır savunmak zorunda kaldı. Sonuç olarak özetlemek gerekirse, işçi sınıfı İçinde kökleri olan bir devrimcî partinin inşası için ilk gereken, sosyalizm mücadelesinde işçi sınıfının merkezi yerini ve sosyalizmin ancak işçi sınıfının kendi eylemi olabileceğini bellemektir. Bu işin kestirme yolu yok. İşçi sınıfı içinde yer edinmek, çabuk sonuçlar getiren kolay bir hedef değil, ancak tek hedef olmak zorundadır. Elbette ki, bu uğraşın hızını esas olarak sırçalar dengesi belirleyecektir. Sınıf mücadelesinin düzeyi düşük olduğu anlarda, devrimciler ancak yayınlarında vc etraflarındaki İşçilere genel olarak marksist düşüncelerin propagandasını yapmakla sınırlı kalacaklar, müdahale ediie10 -PARTİNİN İNŞASI bilecek nispeten az mücadele olacaktır. Böyle zamanlarda partiye katılan işçilerin sayısı az olacaktır. Fakat, ne kadar az da olsa, bu koşullar altında partiyi inşa etmeye başlamayan örgütler, işçi sınıfının militanlığının yükseldiği zamanlarda önemli adımlar atabilecek bir konuma gelemezler. Büyük mücadelelerde örgütün etkin müdahalelerde bulunabilmesi, ancak daha önceki küçük mücadelelerdeki tutarlı müdahaleler temelinde olabilir. Ve işçi sınıfı mücadelesi yükselmeye başladığı zaman, o ısrarlı devrimci örgüt artık büjök kazanımlar elde edebilecek durumdadır. Genel propaganda, yerini giderek doğrudan ajitasyona bırakacaktır. Daha önceleri birkaç işçiyle tartışılan genel fikirler, şimdi yerini birçok işçiyle tartışılan birkaç dolaysız slogana bırakacaktır. Devrimcilerin ön plana çıkıp daha açık ve dolaysız müdahale edebilmekteki, işçilerin taleplerine tercüman olmaktaki ve mücadelelerine yön vermekteki başarılan artık nihai sosyalizm mücadelesinin hızını tayin edecektir. Lenin’in inşa ettiği devrimci Örgütün özü işte budur. Bugün hala Rusya’yı dünya sosyalizminin merkezi olarak gören tek-düze ‘komünist’ partilerinin ya da egemen sınıfın dayattığı koşullara uyarak her ne pahasına olursa olsun iktidara ortak olmak adına İşçi sınıfının uzlaşmaz çıkarlarını çoktan terkeden yeni ‘Avrupa komünisti’ neslinin veya artık işçi sınıfıyla herhangi bir İlişkisi olduğunu bile iddia etmekten vazgeçen sosyal demokrat partilerin reformistlerinin çarpıtmaları ne olursa olsun, bugün hala Marks, Fngels, Lenin vc Troçki’nin izinden j-ü tüyen o gelenek yaşamaktadır ve işçi sınıfı İktidarı vc enternasyonal sosyalizm bayrağını şerefle dalgalandıran da işte bu gelenektir. Tony CLiff ve Tank Kaya Nisan 1987 Yayınevinin notu: Elinizdeki bu kitap Tony Cliffİn 4 ciltlik ‘Lema\biyografisinin birinci cildinin ikinci baskısıdır. 4 cilt tarihsel olarak birbirlerini takip etmelerine rağmen herbirİ Lenin’in yaşamındaki belirli bir politik donemi kapsamaktadır ve bu nedenle diğerlerinden bağımsız olarak okunabilir. 12 -PARTİNİN İNŞASI Çevirenin notu Elinizdeki bu eser yazarın dört ciltlik (ikinci baskıda 3 ve 4. ciltler birleştirilmiş ve eser üç cilde indirilmiştir) Lenin biyografisinin ilk bölümüdür. Bu ilk bölüm, Rusya’da 1880lerde ilk marksist çevrelerin ortaya çıkışından 1914’de Bolşevik Partisi’nİn sınıf İçinde etkin bir partiye dönüşmesine kadar geçen dönemi ve Lenin’İn bu süreç içindeki rolünü ele alıyor. Diğer üç cilt ise sırasıyla, 1914’de İlk emperyalist paylaşım savaşının patlak vermesinden 1917’de Rusya’da “Tüm İktidar Sovyedere!” sloganının gerçekleşmesine kadar geçen dönemi; 1917-1920 arasında devrimin zorlu günlerini; ve son olarak, Lenİn’in Ölümüne kadar geçen dönemde Boişevikler’in dünya devrimi perspektiflerini ve Komİntern’i inceliyor. Elinizdeki bu eserde verilen tarihler, o zaman Rusya’da geçerli olan eski Roma takviminin gösterdiği tarihlerdir. Bu takvim Miladi takvimin 13 gün gerisindedir. Eserin Türkçe çevirisini yaparken yazarın çeşidi kaynaklardan yapmış olduğu alıntılan, her ne kadar bunlardan bazıları daha önce Türkçe’ye çevrilmiş eserlerde bulunabilecek olsa bile, hem hepsi elimizde bulunmadığı için, hem dc bilinçli olarak yeniden çevirdik. Bu nedenle dipnodardaki kaynaklar yazarın diğer dillerdeki- İngilizce, Almanca ve Rusça – eserlerden verdiği kaynakların bu dillerde çıkmış baskılarına denk düşmektedir. Tarık Kaya I – Lenin marksist oluyor Tüm dinlerde kutsal kişinin sadece kendisi değil, ataları da olağanüstü dindardırlar. Aynı şekilde stalinist efsaneler de, Lenin’in devrimci inançlarını onun çocukluk yıllarından başlatmakla kalmamış, ana-babasına kadar uzanmışlardır. Marksızm-Lcninizm Enstitüsü’nün denetimi altında, 1960’da Moskova’da yayınlanan Lenin’in 602 sayfalık biyografisi (JSladİMİr Uy iç Lo?/’/;, Riografıa) Lenin’in babasını ilerici, radikal bir eğitimci ve Simbirsk’dcki evini ise bir çeşit devrimci dernek olarak tanımlar. ‘Konuyu Aleksandr (Lenin’in ağabeyi) belirlerdi ve Vladimir de tartışmaya sık sık ve hem de büyük başarıyla katılırdı’. Tüm bunlar saçmalıktan başka bir şey değildir. Lenin’in babası, Iiyiç Nikolayeviç Ulyanov, ilerici bir eğitimci olmaktan çok uzaktı. 1869’da küçük bir Volga kasabası olan Simbirsk’c eğitim müfettişi olarak atanmış, 1874’de ise tüm eyalet okulları müdürlüğüne getirilmiştir. Böylccç, devlet encümeni asli üyesi olmuş, birinci dereceden Stanislav Rütbesi ile donatılmış, kendisine ‘Ekselans’ diye hîtap edilmeye başlanmıştır. Bu onu, ondort basamaklı hiyerarşinin tepeden dördüncü kademesindeki yüksek rütbeli ve herşeyini soyuna aktarma statüsüne sahip bir asilzade yapmıştır. Babasının yükselişindeki İlk tarih -1869 ve 1874 – oldukça Önemli, Bu iki tarih, linin in 1901’de yazdığı ‘Zemstro’ya Zulmedenler te Ubera-li^mm Amballeri Kadlı, çarlığın yeıcl yönetimlere (Zcmstvo) karşı mücadelesinin tarihini inceleyen bir yazısında bahsettiği ve çarlık bürokrasisinin bu yerel yönetim organlarına müdahale ettiği ve halk eğitimlinin denetimini devraldığı tarihlerdir. Ilyiç Nikolaycviç’in Eğitim Bakanlığındaki yeri vc hiyerarşideki şaşmaz yükselişi, onun hiç de devrimci ya da radikal biri olmadığını gösteriyor. Lenin, 188rde Aicksandr II öldürüldüğünde, babasının nasıl üzüntüyle resmi üniformasını giyip Simbirsk kilisesine, bu otokrat için matem tutmaya gittiğini anlatır. Babası, hayatının sonuna kadar Rus Ortodoks Kilisesi üyesi, dindar bir adam vc çarlık otokrasisinin tartışılmaz bir taraftarıydı. Bir devrimcinin babasının da devrimci olmasını ummak, şüphesiz anlamsızdır. Mezhep yaratıcıları bununla da kalmayıp, Lenİn’e insanüstü özellikler atfederler. O, neredeyse doğuştan tam teçhizatlı ve çocukluğundan beri marksist ve devrimcidir. Ve saçsız başından öylesine tastamam bir parti fışkırmıştır ki, bu partiye devrimde işçi sınıfına yol göstermek ve şekîl vermek nasip olmuştur. Oysa gerçek çok farklıdır. Genç Lenin’in marksist olması onun aylarca, hatta yıllarca okumasının vc düşünmesinin bir sonucuydu; önce babasının tutucu görüşlerini reddetmesi, sonra da ağabeyinin narodnik tavrını aşması gerekiyordu. 8 Mayıs 1887’de, Lenin 3 in ağabeyi Aieksandr İlyiç Ulvanov, Çar’ı öldürmeye teşebbüsten asıldı. O zaman 17 yaşındaki Lenin için bu korkunç bir şoktu. Ağabeyinin politika ile ilgilendiğini pek bilmiyordu. Aieksandr suskun, içine kapanık, ‘daima düşünceye dalmış ve mahzun’ idi. Siyasi düşüncelerini ailesindeki herkesten saklardı ve hatta Petersburg’da, suikast planını yaparken yanında olan, ondan iki yaş büyük ablası Anma, onun siyasetle uğraşan bir kimse olduğunun farkında bile değildi. Bu olaydan birkaç yıl sonra, 1893’de sosyal demokrat Lafayancs, Lenin’i bu suikast hakkında sorguladığında, Lenin, ‘ağabeyimin 1 Mart olayına karışmış olması benim için ve bütün aile için tam bir sürpriz olmuştu’ 2diye cevaplamıştır. Ulyanovlar birbirine yakın ve kişisel ilişkileri çok sıcak bir aileydi. Aieksandr diğerlerini korumak için siyasal girişimlerini onlardan gizledi. Annesi gibi son derece i yİ bir insandı ve Anna’nın dediği gibi onda da annelerindeki ‘olağanüstü kararlılık ve açıklık ile harikulade bir duyarlılık ve doğruluğun ender bileşimi’ vardı. ‘Fakat o, daha katı ve amacına sadık, hatta daha cesurdu’ diye yazıyor Anna.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir