Tony Cliff – Lenin 2 – Butun Iktidar Sovyetler

Bıı cilt. Lenin’in Birinci Dünya Savaşı nın patlak vermesi ile Ekim Devrimi arasında kalan zaman dilimindeki siyasi faaliyetlerini kapsıyor, Kitabın çok geniş bir bölümü, ele alınan konunun içeriği gereği, 1917 yılı Şubatı’ndan Ekim ayına kadar geçen zamanı değerlendiriyor. Söz konusu tarihsel dönemle olan genel ilgileri ve içerdikleri ayrıntılı bilgiler dolayısıyla, kitabın yazılışına temel oluşturan kaynaklardan bazılarına değinme gereği duyuyorum. Bunlar: N, N. Sukbanoo un 1917 Rus Devrimi -Kişisel Notlar (The Russian Revolu-tion 1917 -A Personal Record) adlı kitabı, John Reed’in Dünyayı Sarsan On Cim (Ten Days tltat Slıook the World) isimli yapıtı ve Trotsky’nin Rus Devrimi Tarihi (Hİstoıy of the Russian Revoluti-on) adlı eseri. Devrimin olağanüstii yeteneklere sahip seçkin liderlerinden Trotsky ’11in kitabı gerçekten çok başarılı bir çalışma. Bu eşsiz eserin varlığı akla şu soruyu getirebilir: Boy leşine başarılı bir yapıt varken aynı tarihsel dönemi kapsayan bir başka kitabın kaleme alınmasına neden gerek duyulsun? Bana göre, Trotsky ‘nin eseri, eşine ender rastlanılan giiçlii bir çalışma olmakla birlikte, ciddi bir eksikliğe sahip bulunuyor. Kitabın kendisini gııçlü kılan özelliklerinden başlamak gerekirse: Devrim kusursuz bir çözümleme içinde sunuluyor ve yüzyıllarca baskı altında ezilmiş milyonların derin uykularından uyanıp ayağa kalktıkları bir olay olarak tanımlanıyor. Mücadelenin 2orlu koşullarında işçilerin, köylülerin ve askerlerin bilinçlerindeki değişimler çok çarpıcı bir biçimde veriliyor. Eksikliği açıkça hissedilen öğe ise Bolşevik Parti: partinin sıradan üyleri, kadroları, yerel komiteleri, Merkez Komitesi. Trotsky “nin ÖNSÖZ -5 çalışmasındaki bu boşluğu, bir dereceye kadar, Bolşevik Parti ‘nin 1917 deki rolüne ilişkin Stalinist çarpıtmanın bir yansıması olarak görmek gerekir, Stalinist yazında, birkaç önemsiz istisna dışında, Bolşevik Parti her zaman Lenin’in takipçisi olmuş, pratik olarak teksesliliğin egemen olduğu yekpare bir parti olarak gösterilmiştir. Ancak, gerçeklerin gün ışığına çıkmasını önlemek mümkün değil. Gerçekte, Lenin parti üyelerini kendi düşüncelerine kazanmak için tekrar tekıar mücadele vermek zorunda kalmıştır, lenin için Nisan’da teme! sorun partinin üst liderliğine egemen olan muhafazakarlığın üstesinden gelmekti; Haziran “da. ve Temmuz başlarında ise, sıradan lider ve üyelerin devrimci sabırsızlığıyla başetmek zorunda kalıyordu. Eylül ve Ekim aykırında, bu kez parti liderliğinin ayaklanmanın beraberinde getirdiği büyük sıçrayışa ayak uydurmasını sağlamak için mücadele etmek zorundaydı: Bolşevik Askeri Örgüt ile partinin JPetersburg Komitesi de dahil olmak üzere.


Nisan, Haziran ve Temmuz aylarının en ateşli, en sabırsız liderleri bu kez aşın temkinli bir tutum içindeydiler. 1903 teki kuruluşundan Şubat Devrimi sonrasına kadar Bolşevik safların duanda kalmış (ve resmi olarak partiye 1917 Temmuz ayının sonlarına doğru katılmış) olan Trotsky, doğal olarak, ‘eski Bolşevik’ olmanın her yapılanı doğru kılmadığını götermek kaygı-sındaydı. Doğrusu, Bolşevik liderliğin Lenin’in Rusya ‘ya dönmezden önceki siyasi tavn ile önde gelen parti liderlerinin ayaklanma fikrine muhalefet etmiş glmalan Trotsky nin tutumunun pek de. haksız olmadığını gösteriyor. Bununla birlikte, Trotsky, kendi tutumunun haklılığını gerekçelendirirken, bir bütün olarak partinin oynadığı rolün önemini gerektiği ölçüde dikkate almamıştır. Rus Devrimi Tarihi adlı çalışmasında partiye hemen hiç değinilmez, örneğin, Vyborg Bölge Komitesi, Petersburg Komitesi ve Bolşevik Askeri Örgüt “ün oynadıkları kuklı roller sistematik olarakgösterilıııez. Bolşevik Parti’nin işçi sınıfı İçinde derin köklere sahip bir kitle partisi olması ve -örneğin Petrograd proleteryası ile Odessa proleteryası arasında olduğu gibi- sınıfın kendi içindeki eşitsizliği, partinin işleyişi üzerinde ciddi bir etkiye sahip olmuştur. Ancak bu durum Trotsky’nin kitabında net bir şekilde açığa çıkmaz. Teorinin eyleme dönüştürülmesi için merkezi bir partinin varlığı kaçınılmazdı. Bununla ilintili olacak sorutabilecek sorulardan birisi şudur: Devrim sırasında Bolşevik Parti nasıl bir çalışma ve performans göstermiştir? Parti, savaş yıllarında, bazıları gevşek bir bütün oluşturan, ancak çoğunluğu birbirleriyle ve yurtd ışında bulunan Lenin ‘le bağlantıları kesilmiş çok sayıda küçük gruptan oluşuyordu. Bu yerel komiteler siyasi faaliyeti sürdürme konusunda bağımsız bir yetenek geliştirmek zorunda kaldılar. Söz konusu yerel grupların tutarlı, savaşçı bir parti olacak örgütlenmeleri nasıl gerçekleşti? Parti yönetimi ne tür bir faaliyet yürüttü? Parti kadroları hangi tür insanlardan oluşuyordu; bunların toplumsal kompozisyonu, yaşlan ve siyasi deneyimleri nasıldı? Trotsky’nin Rus Devrimi Tarihi’ «de» kitleler -işçiler, askerler, köylüler- Öfke ve cesaret dolu yığınlar olarak öne çıkıyorlar; ancak, talihsizlik şu ki, partinin varlığı hemen bütünüyle unutulmuş görünüyor- Bu durum, Lenin “in tarihsel yaşanmışlıktaki rolünü çok ciddi ölçüde etkiliyor. Trotsky, 1917 deki olaylann ve sonrasında yaşanan gelişmelerin sonucu olarak, Lenin ‘i herkesten daha çok tiktir etmeye başladı. Hiç de yersiz olmayan bir alçakgönüllülükle, Lenin i öğretmen, kendisini ise bir öğrenci olarak gördü. Nitekim, Rus Devrimi Tarihi’nin çeşitli yerlerinde şuna benzer itad el ere rastlanır: ‘Fabrikaların, kışlaların, köylerin, cephenin ve Sovyetlerin yanışını, devrimin bir başka tabo ratman daha vardı: Lenin’in beyni.

’ Ne var ki, partinin araçlığı olmaksızın Lenin ‘in kitlelerle bağ kurması mümkün olamazdı. Partinin rolü, işçi sınıfının bilinç ve örgütlülük düzeyini yükseltmek, kitlelere kendi çıkarlarını anlatmak, yığınların duygu ve düşüncelerine net bir siyasi ifade kazandırmaktı. Proleteryaya sahip olduğu potansiyel ve yetenekler konusunda güven kazandırmak için partinin varlığının bir zorunluluk olması gibi, Lenin ‘in partiye ilişkin oynadığı rol vazgeçilmez bir gerekliliğe karşılık düşüyordu. Lenin açısından, kitlelerle karşılıklı bağ kumıak -sloganlarla onlara yol göstermek ve onlardan öğrenmek- için parti kadrolarının varlığı kaçınılmaz bir zorunlulııktu/Gerçekte, Lenin in 1917 de kaleme aldığı her yazı parti üyeleri için yazılmıştı -parti yayınlarının doruğa ulaştığı günlerde bile dağıtım alanının büyük ölçüde parti üyeleriyle sınırü kalmış olması bunun bir kanıtını oluşturur. Lenin’in Nisan Tezleri aslında parti kadrolarına yönelik bir seslenişti ve ayaklanma ÖNSÖZ -7 üzerine yazdığı yazılar -ki bunların hepsi küçük kağıtlara yazılmış birkaç kopyadan ibaretti- yine parti kadrolan için kaleme alınmışlardı. Lenin ‘in Nisan ‘da p3ftiyi silahlandırmada, Nisan, Haziran, Temmuz aylarının beklenmedik gelişmeleri sırasında, Komilov darbesi ve nihayet ayaklanma (bunlar bizim bu kitapta ele aldığımız olaylar) boyunca partiye rahberlik etmede gösterdiği başarı, şu yalın gerçeğin ürünüydü: Leam’in Bolşevizm geleneğini kendi kişiliğinde ci-simleştirmiş olması ve uzun yıllan bulan zorlu devrimci mücadelenin sonucu olarak, parti kadrolanna güven duyması. Lenin partiyi etkiledi; paıti İle sınıf karşılık olarak birbirlerini etkilediler. Aynı şekilde, proieterya partiyi yarattı ve parti Lenin’i biçimlendirdi. Bu kitap, İşçi sınıfı, parti ve Lenin arasındaki karşılıklı ilişkileri irdelemeye çalışıyor. Lenin’in siyasi biyografisini işçi sınıfının siyasi tarihi ile iç içe sunuyor. Aslında, Lenin in, partinin ve proleteryamn etkinliklerinin zirvesini ifade eden devrim, bu üç öğe arasındaki kaynaşmanın doruk noktasına eriştiği zamana karşılık düşmüştür, Bu yüzden, kişisel olanın genel olandan, biyografik olanın tarihsel olandan kopartılarak değerlendirilmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. 1917 Devrimi, Lenin’in, partinin ve işçi sınıfının lideri olarak verdiği en büyük sınavdır. Geniş kapsamlı bir konuyla ilgili muazzam genişlikte materyali seçici bir şekilde değerlendirip özetlerken sık sık karşılaşılan zorluğu bu çalışmamı kaleme alırken de yaşadım. Proieterya, Bolşevik Parti ve Lenin arasındaki karşılıklı ilişkiler olarak tanımlayabileceğim ana tema, altından kalkılabilir uzunlukta bir tarihsel dönemle ilgili materyalin seçiminde bana yol gösteren öğe oldu. Nihayet, birkaç teknik hususa değinme gereği duyuyorum.

Bunlardan birincisi Rusya’nın başkentinin ismiyle İlgili. Birinci Dünya Savaşı patlak verinceye kadar, Rus başkenti, St. Petersburg olarak isimlendiriliyordu. Sonraları, kulakta Almanca bir tını bırakan bu isim hızla Petrograd’a dönüştü. Şehirdeki Bolşevikler, savaş karşıtı tu-tuml’inmn sembolik bir ifadesi olarak, komitelerini Petersbıırg Komitesi olarak isimlendirmeye devam etme kararı aldılar. Kitapta, -büyük ölçüde hangi bağlam içinde geçtiğine bağlı olarak- bu iki isimi de kullanıyoruz. Genel olarak şehri Petrograd olarak anıyoruz; hıka t başkentteki parti Örgütünden söz ederken Petersburg Komitesi ismini kullanmayı yeğliyoruz. İkinci olarak, bu ciltte geçen tarihleri Batı takvimini on üç gün geriden izleyen Jülyen takvimini esas alarak veriyoruz. Lenin’in Rusya ‘ya gitmek üzere İsviçre ‘den ayrılması gibi Batı Avrupa ‘da yaşanmış olaylara değinirken, kimi zaman tarihleri bu takvimlerin her ikicine göre yazıyoruz. Bu arada Almanca’dan bir dizi alıntıyı çeviren Mary Phillips’e ve Fransızca’dan çeviriler yapan Donny Gluckstein’a ve özellikle de tüm metni uyumlu hale getiren ve birçok değerli öneri yapan Jo Bradley’e teşekkür ederim. Hepsinin üstünde ise metnin çeşitli bölümlerinin değişik biçimlerini defalarca daktilo eden ve tüm metni en az üç defo daktilo eden Chanie Rosenberg’e çok şey borçluyum. Fakat ona olan borcum bunun çok ötesindedir, bu eseri yazmak için harcadığım altı yıl içinde bana sarsılmaz bir moral ve dostluk verdi,

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir