Vamık D. Volkan – Fanustaki İnsanlar

Kozmik Kahkaha, Atlarla Yaşayan Kadın ve Kusursuz Kadının Peşinde1 isimli kitaplarımda anlattığım üç analiz sürecinden sonra bu kitabımda divanımda yatan biri erkek diğeri kadın iki kişinin analiz süreçlerini anlatacağım. Daha önce çıkan kitaplarımda “zor hastaların” psikanaliz süreçlerini yazmıştım. Bu kitaplara gösterilen ilgi sonrasında, bu kitapla iki öykü daha anlatmaya karar verdim. Kitapta narsisistik kişiliği olan iki kişinin, Brown ve Jennifer’in, psikanalizden nasıl geçtikleri üzerinde duracağım. Psikanalitik öyküleri yazmaya başlamamın ilk nedeni psikanaliz eğitimi almak isteyen 20 kadar genç psikiyatrisin 12-13 sene önce benimle başlattıkları ilişkidir. Bu arkadaşlar psikanaliz kitapları okuyup psikanalitik teorileri öğreniyorlardı. Fakat divanda haftada dört kez yatan bir kişinin ne gibi süreçlerden geçtiği hakkında pratik bilgileri yoktu. Psikanaliz sürecinde neler geliştiğini, sürecin nasıl sonlandığını ve bu süreç nedeniyle divanda yatan kişinin iç dünyasının nasıl değiştiğini, onlara psikanaliz tekniğinin derinlerine inmeden öykülerle anlatmak 1 Volkan, 2002,2003 ve 2004a. 9 istedim. Bugün Türkiye’de, İstanbul’da Uluslararası Psikanaliz Birliği’nin onayladığı iki psikanalitik okul var. Bir psikanalist olabilmek için uzun yıllar eğitim görmenin yanında psikanalizden de geçmek gerekiyor. Yani psikanalist olacak kişi önce kendi iç dünyasını öğrenmek zorundadır. Geçmişte benimle bağlantı kuran 20 kadar genç klinisyen bu okullarda psikanaliz eğitimi almakta veya bu eğitimi tamamlamış dürümdalar. Ayrıca onlar gibi bu okullarda okuyan ya da bu okullardan mezun olan başka Türk klinisyenler de şimdi kendi psikanaliz divanlarında hastalarım psikanalizden .


geçirmekteler. Onların kendi divanlarında gözlemledikleri psikanalitik öyküleri bu kitaplarımda sunduğum öykülerle karşılaştırmalarının eğitim için de yararlı olacağım düşünüyorum. Bu kitaplarımı sunmamın başka bir amacı da Türkiye’yi ziyaret ettiğim zamanlarda klinisyen olmayan birçok kişiden onlara psikanalizde neler olduğunu anlatmam için aldığım davettir. Türkiye’de psikoloji, sosyoloji, antropoloji gibi dallarda çalışan gençlerin insanların bilinçdışı dünyaları hakkında bilgi edinmek istemeleri beni çok mutlu ediyor. Psikanalitik tedavi Türkiye’ye ilk olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı sırasında olmuştu. Atatürk’ün Sami Günzberg isminde Musevi asıllı bir diş doktoru vardı. Atatürk diş problemleri yaşadığı için diş doktoruyla yakın bir ilişkisi olmuştu. Amerika Birleşik Devletlerindeki Princeton Üniversitesi’nden Tarih Profesörü Norman Itkovvitz’le Ölümsüz Atatürk kitabını yazarken, Dr. Günzberg’in Atatürk’e Nazi Almanya’sında yaşananları anlatanlardan biri oldu10 ğunu öğrenmiştik.2 Ölümsüz Atatürk kitabımızın 1984’te Amerika’da yayınlanmasından seneler sonra Kudüs’te Hebrew Üniversitesi’nde Profesör Gavriel Cohen’den Sami Günzberg hakkında daha çok şey öğrenebildim. Günzberg Musevi asıllı birçok kişinin Nazi Almanya’sından Türkiye’ye kaçmasına yardım eden bir organizasyonun başındaymış. Albert Einstein’ın da o dönem Atatürk hükümetine başvurarak Musevi asıllı 40 profesörün ve doktorun Türkiye’ye sığınmasına izin verilmesini istediğini biliyoruz. Einstein’ın 17 Eylül 1933’te Türk hükümetine gönderdiği mektubun bir kopyası bende vardır. O zamanlar Einstein OSE Dünya Birliği’nin onur başkanıydı. “OSE” 1912’de Rusya’da kurulan ve baskı altındaki Musevilere yardımda bulunan Musevi Sağlık Derneği’nin adının ilk harflerinden oluşmaktadır. Birçok ülkede aynı amaçla kurulan tüm dernekler 1922’de Berlin’de bir araya getirilmiş ve bu federasyona “OSE” ismi verilmişti.

Einstein, Almanya’da çalışma izni ellerinden alman Musevi asıllı birçok bilim insanı ve doktor arasında OSE’nin seçtiği 40 kişinin Türkiye’ye gelip çalışmaları için izin verilmesini rica ediyordu. Türkiye’ye yerleşmelerine izin verilirse bir sene para almadan çalışacakları ve eğitim verecekleri belirtiliyordu. Einstein mektubunun sonunda şunları yazmıştı: “Bu ricamızı kabul etmekle hükümetinizin hem yüksek emellere hizmet eden insancıl bir girişimde bulunmuş olacağını, hem de ülkenizin bu durumdan fayda göreceğini söylememe lütfen izin veriniz.” Elimdeki mektubun üzerinde İsmet’in (İnönü) imzası altında mektubun 9 Ekim 1933’te “maarif” bakanlığına gönderildiği belirtiliyor. Atatürk Türki2 Volkan ve Itzkowitz, 1984. 11 ye sinin Nazilerden kaçan Musevi asıllı birçok insana kapılarım açtığım biliyoruz. Ben 1950’de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken hocalarımdan bazıları Nazilerden kaçan Musevi asıllı doktorlardı. O dönemde genç Türkiye’nin birçok değerli insana kapılarını açması çok önemli ve medeniyeti destekleyen bir girişimdi. Nazilerden kaçıp Türkiye’ye sığınanlar arasında Oscar Weigert isminde İşçi Birliği (VVorker Union) örgütleri kuran ve işçi haklarını korumakla ilgilenen biri vardı. Oscar bu konularla ilgili doğrudan Atatürk’e bilgi vermek için görevlendirilmişti. Oscar’ın Türkiye’ye birlikte geldiği eşi Edith VVeigert, Musevi asıllı olmayan bir Alman’dı fakat kocasıyla Türkiye’ye sığınmıştı. Edith bir psikanalistti. Atatürk Türkiye’si Edith VVeigert’a Türkiye’de psikanalitik tedavi yapması için izin verdi. Bu izin belgesi yıllar sonra bir cam ardında Washington Psikanaliz Enstitüsü’nde sergilenmiştir. Türkiye’de kaldıkları seneler boyunca Edith VVeigert yabancı elçiliklerde çalışan birçok kişiyi ve bir Türk’ü analizden geçirdi ve Atatürk’le tanıştı.

Ölümsüz Atatürk kitabımız için malzeme toplarken Norman Itzkovvitz ve ben Edith VVeigert ile görüşmeler yaptık.3 Ayrıca VVashington’da psikanaliz eğitimi görürken yaşı o zaman epey ilerlemiş olan Edith VVeigert, benim çok takdir ettiğim hocalarımdan biriydi. Bu kitapta analiz öyküsünü anlatacağım Brown’ın analizinin ilk iki senesi boyunca haftada bir kez çok erken saatlerde kalkar, o zaman yaşadığım Virginia eyaletindeki Charlottesville şehrinden 125 millik bir araba yolculuğuyla, Edith VVeigert’in Mary3 Volkan ve Itzkovvitz, 1984. 12 land eyaletindeki Bethesta’da bulunan evine giderdim. Sabah kahvesi eşliğinde ona Brown’ın analiz sürecini anlatıyordum. Weigert’in süpervizyonunun mesleki gelişimimde çok büyük katkıları olmuştur.4 VVeigert’in ölümünün üzerinden epey bir zaman geçti; bu kitabı yazarken onu sevgiyle anıyorum. Sigmund Freud’un kitapları 1930’larda Türkçe’ye çevrilmeye başladı. Bu süreçte psikanalizi merak eden ve Batı medeniyetini benimseyen birçok Türk’ün rolü vardır. Fakat Freud’un Türklere tanıtılmasında Edith VVeigert’in oynadığı rolü de unutmamak gerekir. O zamandan beri Türkiye’de psikanaliz üzerinde çalışan pek çok kişi olmuştur. Ancak yukarıda bahsettiğim gibi resmi psikanaliz okulları Türkiye’de son zamanlarda açılmıştır. Bu gelişmeyle modern dünyanın bir üyesi olduğumuzu göstermeye yönelik önemli bir adım attığımızı düşünüyor ve Psikanalitik öyküleri anlatan kitaplarımı bu adımın bir parçası olarak görüyorum. Türkçe olarak basılan bu kitaplarımda anlattığım kişilerin öykülerini daha kısa halleriyle İngilizce yayınlanmış kitaplarımda ya da yazılarımda bulabilirsiniz.5 Elbette ki divammda yatan bir kişinin iç dünyasının öyküsünü yazarken daima dikkat eder ve bu kişinin gerçekte kim olduğunu, iç dünyasındaki süreçleri değiştirmeyecek bir şekilde gizlemeye çakşırım.

Bununla birlikte Türkiye’de bu kişilerin kim olduklarının anlaşılması daha zor olacağı için, psikanaliz süreçlerini sunarken İngilizce’de ifade edemediğim birçok detayı anlatabildim. Aynı şekilde Finlandiya ve Rusya’da çıkan ve çıkacak olan ki4 Weigert’in narsisizm üzerine çalışmaları için bkz. Weigert, 1967. 5 Volkan, 1976 ve 1979. 13 taplarımda da öyküler daha ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Ayrıca, öykülerini anlattığım kişilerin analizlerinin onlarca sene önce yapılmış olması da kimliklerini gizlemeyi mümkün kılmaktadır. Bu kitapta anlatacağım Brown ve Jennifer narsisistik kişilik yapısına sahip olduklarından, onların öykülerini anlatmadan önce bu kişilik yapısını kısaca tanıtmak istiyorum. “Narsisizm” kendimize duyduğumuz sevgiyi anlatan bir kelimedir. Fiziksel yaşamı sürdürebilmek için herkesin suya ve gıdaya ihtiyaç duyması gibi olgun bir psikolojik yaşam için de “narsisizrn’e ihtiyaç vardır. Narsisizm olumsuz bir anlam taşımaz. Örneğin bende yeterli narsisizm olmasaydı bu kitabı ve diğer kitaplarımı yazamazdım.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir