Vladimir Ilyic Lenin – Halkın Devlet Yönetimine Katılması Üzerine

Sosyalist İktidar, hem 12 Eylül 1980’e kadar 11 sayı yayınlanmış bir derginin, hem de bu dergiyi çıkartan grubun adıdır. Sosyalist İktidar kadrolarının bugünkü siyasal konumları konusunda fazla söz söylemeye gerek yok; bunlar birçok yerde yazıldı, söylenmesi gerekenler söylendi. Ancak, Sosyalist İktidar grubunun bir de yayınevi olduğunu (Işık Yayıncılık) pek fazla kişi bilmez. Bu kısa ömürlü yayınevinin ilk kitapları arasında, Haluk Gerger’in “Soğuk Savaştan Yumuşamaya”, Baskın Oran’ın ise “Azgelişmiş Ülke Milliyetçiliği” başlıklı çalışmaları da yer alıyordu. Sonra 12 Eylül geldi; bu yetmiyormuş gibi, anımsayabildiğim kadarıyla, yayınevinin Ankara’da Necatibey Caddesi’ndeki deposunu su bastı, birçok kitap telef oldu. “Halkın Devlet Yönetimine Katılımı Üzerine”, Işık Yayıncılığın bastığı, bu tür siyasal ve doğal afetlere maruz kalan bir başka kitaptır. Bu kitabın çevirisi bana aittir. Kitabın kovuşturmaya uğrayabileceğini tahmin ettiğimiz için müstear ad kullandığımızı anımsıyorum da, “Cumhur Düzgün” gibi bir ad seçmemin nedenini bugün de çıkaramıyorum. Her ne ise, kitabın ilk basımından önce redaksiyonu yapan kişi Mesut Odabaşı, matbaa ve basım işlerini takip eden de İlhan Akalın idi. Bu da, Işık Yayıncılığın, en azından çevirmen-redaktör-yayımcı üçgeni açısından siyasal bir sürekliliği olduğunu gösteriyor. Işık Yayıncılığın bundan yirmi küsur yıl önce bir Lenin çevirisi olarak Halkın Devlet Yönetimine Katılımı Üzerine’yi seçmesi rastlantısal bir girişim değildir. Sovyetler Birliği döneminde, Lenin’in broşür, yazı ve konuşmalarından hareketle çeşitli konulara ilişkin “derlemeler” yapılırdı. Işık Yayıncılık, Lenin’den “yönetime katılma” konulu bir derlemenin ilk kez yapılmasını önemli ve anlamlı bulmuş, bunu “Sovyet yönetiminin halk katılımı konusuna daha fazla önem verip bu yöndeki yeni adımları Lenin’le lemellendirme” isteğinin bir işareti saymıştı. Ne kadar doğruydu ayrı, ama o zaman öyle düşünülmüştü. Lenin’in, bu derlemede yer alan yazı.


mektup ve konuşmaları9 Çevirenin Önsözü nın bugün de büyük önem taşıdığına inanıyorum. Bir zamanlar, şakayla karışık, 25 yaşından küçük olanların Ne Yapmalı?, 40 yaşını geçmiş olanların da Sol Komünizm yorumlarına dikkat etmek ve bu konuda temkinli davranmak gerektiğini söylemiştim. Halkın Devlet Yönetimine Katılımı Üzerine ise bu ölçüde bir titizliği gerektirmiyor; her yaştan kişi okuyup yararlanabilir (derlemede Sol Komünizm’den bölümler de yer almasına karşın). Gene de, komünistlerin anarşistlerle “nerede ortaklaştıklarına” ilişkin kimi değerlendirmelerin ve Paris Komünü modeline ilişkin sözlerin günümüz koşullarında ihtiyatla ele alınması gerektiğini söyleyebilirim. Buradan devam edecek olursak, bana göre derlemenin en yararlı yanlarından biri, o ünlü “burjuva devlet mekanizmasının tahribi” kavramına ilişkin açılımlardır. Türkiye solcusu içinde “mekanizma” ve “tahrip” sözcükleri geçen bu kavramı biraz ludist bir yaklaşımla algılamış, yapılacak işi, bir balyoz alıp orada duran bir makinenin üzerine yürünmesi türünden bir hareket olarak değerlendirmiştir. Oysa, “burjuva devlet mekanizmasının tahribi”, kimi burjuva kurumların işlevsizleştirilmesiyle birlikte, kimilerinin de bambaşka bağlamlarda işlevlendirilmesini içeren bir kavramdır. Bana göre, örneğin parlamenter cumhuriyet bunlardan birincisine, ordu ise ikincisine karşılık düşmektedir. Kuşkusuz, 1920’lerin başından günümüze değişen dünya ve ülke koşullan ışığında. Gene aynı bağlamda bir kavrama daha dikkat çekmek istiyorum. Cumhur Düzgün çevirisinde “ortadan çekilme”, başka birçok çeviride ise “sönümlenme” olarak geçen sürecin genellikle kullanılan İngilizce aslı “wither away”dir. Burada önem taşıyan nokta, “ortadan çekilme” ya da “sönümlenme” kavramlarının, kimi süreçler söz konusu olduğunda iradi müdahalelerin, başka bir deyişle belirli bir ideolojik şekillenme doğrultusundaki öznelci çabaların temelsizliğine işaret etmesidir. Örneğin, işleyiş biçimleri vb. dışında birer kurum olarak devlet ve demokrasi şu ya da bu “operasyonla” yok edilecek olgular değildir; bunlar, nesnel süreçler sonucunda işlevlerini yitirirler ve “ortadan çekilirler”. Devrim öncesi süreçlerde aynı koşullar içinde yer aldıkları leninistleri aşırı “iradeci” ve “zorlamacı” bulanların, bu kez öznesi olmadıkları ya da olamadıkları süreçlerde aşırı iradeci ve zorlamacı tavsiyelerde bulunmalarında en azından bir tuhaflık vardır.

Son olarak, son 10-15 yıl içinde “doğrudan demokrasi”, “sosya10 Halkın Devlet Yönetimine Katılımı Üzerine list demokrasi”, “tabandan katılım” vb. gibi kavramları fazlaca işiten ya da konuşan Türk solunun, kendi ülkesinin koşullarını da gözeterek, Lenin’in söylediklerine kulak vermesinde yarar vardır. Lenin, önce Rus halkının örgütlenme deneyiminin son sınırlı olduğundan söz ediyor ve buradan hareketle “yukarıdan aşağıya” kuruluş girişimlerine değiniyor. Ama burada kalmıyor; halkın katılımının, bir süreç içinde ve halkın kendi özgün deneyimleriyle gerçekleşmesinin gerekliliğini vurguluyor. Örgütlenme deneyimi olmayan halk – yukarıdan aşağı yapılanma – halkın örgütlenmesi ve katılımı biçiminde oluşan zincir, bugün de, soyut ve mutlakçı demokrasi-katılım edebiyatından hem daha gerçekçi hem de daha zengindir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir