Voltaire – Micromegas

Eleştirmenler, Voltaire’in öykülerinin iki’kaynağı olduğunu söyler: birincisi, belki de en iyi çevirmeni olan A ntoine Galland’ın XVIII. yüzyılın başlarında Avrupa’ ya tanıttığı Bin Bir Gece Masalları; ikincisi ise ]onathan Swift’in Gulliver’in Seyahatleri (1726). Bu gerçek yadsınamaz, ancak bir sanatçının imgelemi için diğer yapıtların sunduğu malzemeler itici güçten bU§ka bir şey değildir. Bin Bir Gece Masalları’nda yer alan öyküler, dinleyicilerin inanma-· ları için kurgulanmıştı; kusursuz ve büyük oyunlar olan Voltaire’in akıllıca yazılmış öyküleri ise okuyucudan istek ve haz dolu bir katılım bekler. Istırapların adamı Swift, Gulliver’in Seyahatleri’nin insanoğluna bir karşı çıkış olmasını istiyordu; entelektüel bağlamda Voltaire de ayni şeyi amaçlamıştı, ancak onda neşeye 9 ve mutluluğa yönelen bir şeyler vardı, öyle ki, bizler için bu karşı çıkışı muhteşem bir alaya dönüştürdü. F else/eye her zaman gereksinimlerden sonra yer veren Leibniz, dünyanın olası tüm dünyaların en iyisi olduğunu iddia ederdi. Voltaire böylesine inanılması güç bi� öğretiyle alay edebilmek için Candide’in altbaşlığı olarak iyimserlik sözcüğünü düşündü. Voltaire için felaket ve talihsizlik örneklerini toplamak zor olmadı, ancak bunu öyle cömertçe ve o denli usta bir üslupla yaptı ki elde etiiği sonuç kahredici bir hüznün tam tersi. oldu. Voltaire gibi bir adam yaratan evren nasıl kötü olabilir? O, kötümser olduğuna inanıyordu, ancak yaradılışı melankolik olmasını engelledi. (Kötümserliğin, Voltaire’in bulduğu bu tartışmalı sözcüğün zıddından türetildiğini eklemeye gerek yok.) Bilindiği gibi, Voltaire’in bize miras olarak bıraktığı çok sayıdaki yapıtının sonuçlarından biri Fransız Devrimi oldu; gerçekte, yaşasaydı bu hiç hoşuna gitmezdi, çünkü onun ütopyası, Babil Prensesi’ nde belirttiği gibi, İngiltere’ deki anayasal monarşiydi. Rezil diye ad taktığı Katolik Kilisesi’nden, özellikle Cizvit Tarikatı’ndan nefret ettiği gibi, ileride en sadık okuyucuları olacak tanrıtanımazlardan da nefret ediyordu. Vahiy yoluyla ortaya çıkmış dinlerden değil, doğa dininden yanaydı. Annecy’ de, kapısına Deo erexit V oltaire (V oltaire Tanrı için inşa ettirmiştir) yazdırdığı bir kilise inşa ettirdi.


Bu kilisenin yeryüzünde Tanrı’ya ibadet edilebile10 cek tek kilise olduğunu, çünkü diğer kiliselerin bakire ve ermi§leri yücelttiklerini söyledi . Bu seçkinin ilk öyküsü olan Memnon ya da İnsanın Bilgeliği, “her yönüyle sağgörülü olmaya dayanan saçma bir proje tasarlayan” bir gencin önceden tahmin edilebilen talihsizliklerini anlatır. Öykünün sonunda, gence yardım etmek için ortaya çıkan melek, pekala Leibniz’in bir karikatürü olabilir. Avunan İki Kişi ba§lıklı diğer öykü, Seneca’nın mutsuzları teselli etmek için mutsuzlukların ünlü örneklerini topladığı, asırlar sonra Petrarca ve Quevedo tarafından sürdürülen bir çalışmasının alaylamasıdır. Açıkça görüldüğü gibi, bu teselli yöntemi başarısızlığa uğrar. Scarmentado’nun Seyahatlerinin Öyküsü, ho§görüsüzlük ve işkencelerin eğlenceli bir listesini sunduğu bazı kıtaların coğrafyasında gezinir. Micromegas ‘nın yereyi daha hırs doludur ve Gulliver’in seyahatlerini aşırı derecede abartır. Satürn sakinleri on be§ bin yıl yaşarlar ve yalnızca bir anla kıyaslanabilecek bu sürenin kısalığından şikayet ederler. Akla Kara’nıri konusu, Pythagorasçı ruh göçünün Hint mitolojilerini akla getiren başdöndürücü dönü§ümlerle iyi meleğin kötü melekle çatışmasıdır. Voltaire, hemen hemen tüm öykülerinde, Bin Bir Gece Masalları’nın ve Antik Ç ağ’ın coğrafyasını kullanır; ne ki, okur, Babil’in Paris, Brahmanlar’ın ya da Druidler’in ise Roma Kilisesi’nin rahipleri olduğunufark etmekte gecikmez. BabilPrensesi başlangıçta bu hoş geleneği sürdürür; öykü ilerledikçe, iki aşık, Avru.: 11 pa krallıklarını dolaşırlar; İngiltere, Almanya ya da Galya, iki farklı zaman düzleminde varlıklarını sürdürürler: tarihin ilk zamanlarında ve Voltaire’in yaşadığı dönemde. Bu iki düzlem, geçmişte, tekboynuzların ve büyülü kuşların var ettiği tek bir görkemde birbirine karışır. Bu seçkide yer alan diğer öykülerde, Voltaire, taraf tutmayan alaycı bir izleyici gibi olayları dışarıdan yönetir, sanki düş gördüğünü biliyormuş ve neşe ya da acıma duygusuyla düşlemeye devam etmeye razı oluyormuş gibi kendisini ihtiraslı çalkantılara bırakır. Öykü kahramanlarının ruh durumları yüzeysel, ancak kişiliklerine uygundur; prenses, babasını mahvedecek olan orduları umursamayan ve kendisi gibi yalnızca aşk ateşiyle yanan Amazan’ı arayan aşık bir genç kızdan başka bir şey değildir.

Belki de, Voltaire, insanoğlunun daha karmaşık bi� çözümlemeye layık olmadığını düşünmüştür. Yanılmamış olması mümkün. İnsanların genel kanılarının doğruluğunu kanıtlamak hoş bir şey. Genellemeler her zaman hatalı değildir; Voltaire, Fransız dilinde, belki de tüm dünyada yazılmış en iyi düzyazıya imzasını atmıştır. 1778 yılında, lrene adlı tragedyasının patırtılı galasından kısa bir süre sonra, Paris’te, sek- . sen dört yaşında öldü. Beşinci perde sona erdiğinde Voltaire’in bulunduğu loca ona defne dalından yapılmış bir çelenk sunan çok sayıda hayranıyla doldu. V oltaire onlara şu sözlerle 12 te§ekkür etti: v ous m’ ettoufez sous des roses ! (Güllerin altında boğacaksınız beni!) J orge Luis Borges Kasım, 1975 13 Micromegas Memnon ya da İnsanın Bilgeliği Memnon, bir gün, tam bir bilge olmak gibi acayip bir fikre kaptırdı kendini. Yeryüzünde bir tek insan yoktur ki bu deliliği aklından geçirmemiş olsun. Memnon kendi kendine şöyle dedi: “İnsanın çok bilgili ve sonuç olarak da çok mutlu olması için sadece tutkusuz olması gerekir ve bilindiği gibi de bundan kolay hiçbir şey yoktur. Her şeyden önce, asla aşık olmayacağım; çok güzel bir kadın gördüğümde kendi kendime, ‘bu yanaklar bir gün buruşacak; bu güzel gözleri mor halkalar çevreleyecek; hu yuvarlak gerdan pörsüyüp sarkacak; bu güzel başta saç kalmayacak’ derim; onun o zamanki halini şimdiden görürüm ve böyle bir görüntü de kesinlikle başımı döndürmez. “İkinci olarak, azla yetinmesini bileceğim; güzel yemeklere, nefis şaraplara ve toplumun ayar17 tıcılığına kendimi boş yere kaptırmayacağım; aşırılığın sonuçlarını gözümün önüne getireceğim: başın ağırlaşması, midenin kalkması, bilinç, sağlık ve zaman yitirmek; o zaman sadece gereksindiğim kadar yiyeceğim, sağlığım her zaman yerinde, zihnim her zaman açık olacak. Bu o kadar kolay ki, başarmak için hiçbir meziyete gerek yok. “‘Sonra,” diyordu Memnon, ‘”biraz da geçimimi düşünmeliyim; öyle fazla bir şey istediğim yok; bütün malım mülküm sağlam bir şekilde Niniva genel mali tahsildarına yatırılmıştır; kimseye muhtaç olmadan yaşayacak kadar gelirim var. Bundan büyük nimet mi olur? Hiçbir zaman kimseye yaltaklanmak zorunda kalmayacağım; kimseyi kıskanmayacağım; kimse de beni kıskanmayacak.

Bu da yine son derece kolay bir şey. Dostlarım var,” diye devam ediyordu Memnon, “benimle çekişmelerini gerektirecek bir şey olmadığına göre, onları kaybetmem söz konusu olamaz. Ben onlara diş bilemeyeceğim, onlar da bana; bunun da bir zorluğu yok.” Memnon, odasında bilgelik üzerine bu küçük planı yaptıktan sonra, başını pencereden uzattı. Evinin yakınındaki çınarlar altında dolaşan iki kadın gördü. Biri yaşlıydı ve pek bir şey düşünüyora benzemiyordu; diğeri gençti, güzeldi ve çok dertli görünüyordu. Genç kadın iç geçiriyor, ağlıyordu ve bu da onu daha çekici yapıyordu. Bilgemiz çok duygulandı, ama kadının güzelliğinden dolayı değil (böyle bir zayıflığa kapılmayacağından çok emindi), kadının duyduğu ,18 derin üzüntü nedeniyle. Aşağı indi, bilgeliğiyle teselli etmek niyetiyle Ninivalı genç kadına yaklaştı. Bu güzel kadın, çok saf ve dokunaklı bir havayla, olmayan amcasının ona yaptığı bütün kötülükleri saydı döktü; dolaplar çevirerek hiçbir zaman sahip olmadığı malı mülkü nasıl elinden aldığını anlattı ve kendisine karşı şiddet kullanmasından korktuğunu söyledi. “Bana çok yerinde öğütler vereceğinizi sanıyorum,” dedi genç kadın Memnon’a, ”�ütfedip evime kadar gelir ve işlerimi incelerseniz, eminim ki beni içinde bulunduğum bu zor durumdan kurtarırsınız.” Memnon, kadının işlerini incelemek ve ona bilgece öğütler vermek için onu takip et.mekte duraksamadı. Dertli kadın, Memnon’u güzel kokularla dolu bir odaya götürdü; geniş bir divanın üzerine kendisiyle beraber oturttu; karşı karşıya geçip ayak ayak üstüne attılar. Genç kadının gözlerinden zaman zaman yaşlar dökülüyor; gözlerini ne zaman kaldırsa bilge Memnon’un bakışlarıyla karşılaşan bakışlarını yere çevirerek konuşuyordu.

Sözleri insanın yüreğine işliyor ve bakışlarının heı: karşılaşmasında etkisi daha da artıyordu. Memnon, kadının işleriyle içtenlikle ilgileniy,or ve bu kadar dürüst ve bahtsız birini sevindirmek için zaman zaman büyük bir. arzu duyuyordu. Konuşma�ın heyecanıyla yavaş yavaş birbirlerine yaklaşmışlardı; artık karşı karşıya oturmuyor ve ayak ayak üstüne atmıyorlardı. Memnon kadına öyle candan önerilerde bulundu, öyle sevecen öğütler verdi ki, artık ne o 19 ne de öteki işten söz edebiliyor ya da ne durumda olduklarını biliyorlardı. Tahmin edilebileceği gibi, onlar bu durumdayken amca çıkageldi; tepeden tırnağa silahlıydı; ilk söylediği şey bilge Memnon’la yeğenini, haklı olarak, öldüreceği, son söylediği şeyse, yüklüce bir para karşılığında hayatlarını bağışlayabileceği oldu. Memnon, nesi varsa vermek zorunda kaldı. O zamanlar bu kadar ucuza kurtulmaktan İnsanlar mutluluk duyuyorlardı: Amerika henüz keşfedilmemişti ve dertli bayanlar da bugünkü kadar tehlikeli değillerdi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir