Antonio Tabucchi – Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü

Pessoa gerçekten de çoğul ruhun yazarıdır, ancak Tabucchi de yazarlık serüveninde hep bu noktaya gelip dayanmıştır. Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü’nde, Pessoa’yı hastanedeki ölüm döşeğinde ziyarete gelen ‘kimlik’ ve ‘kişiliklerini’ anlatır Tabucchi. Sırasıyla Alvaro de Campos, Alberto Caeiro, Ricardo Reis, Bernardo Soares, Antonio Mora girer hastane odasına. Yaratıcılarını son bir kez görmek, sırlarını ortaya dökmek, günah çıkarmak için bir kez daha dile gelirler. Gölgelerin girip çıktığı, saygılarını sunup sahnenin gerisinde kayboldukları bir tiyatro söz konusudur. Tiyatro imgesi son derece uygun düşer bu anlatıya. Aslında, Eksik Diyaloglar başlığı altında derlediği iki oyununda, Tabucchi hastane odasını bir sahne olarak daha önce de tasarlamıştır. Ama Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü’nde kişilerin yoğun etkinliği özüne indirgenmiştir: Zaman akıp gider, uzun tiratlar, sorgulamalar, hatta pişmanlıklar için vakit yoktur. Gölgeler ayak uçlarına basarak gelirler odaya, sözcükleriyse anlatının dilsiz ama temel kişisi olan ölümün sessizliğinde çakan küçük şimşeklerdir artık. “Çoğul ruh kavramının yazarlığımda çok önemli bir yeri olmuştur,” der Antonio Tabucchi, “ama ne yazık ki hekim-filozofların metinleri İtalyancaya hâlâ çevrilmedi. 19. yüzyıl sonuna ait bir kuramdır bu, Freud’un gelişiyle silinip gitmiştir, ama yazarlar üzerindeki etkisi büyük olmuştur. Pessoa’da bana çarpıcı gelen de kimlik çoğalması üstüne düşünümleridir. Bizde de benzeri bir düşünüme Pirandello’da rastlanır; ama Pessoa’nın yöntemi ölçüsüz ve dramatiktir, Pirandello’nun ‘bir kişi, bin kişi’ poetikasından çok daha radikal sonuçlara varmıştır. Pessoa, yalnızca kimlik üstüne temel bir soru sormakla kalmayıp ruhu ve çoğul ruhun konumunu da sorgulamıştır.


Pirandello’nun hekimfilozofların kuramlarını iyi bildiğini sanıyorum. Pessoa’nın bunları bildiğine emin değilim, ancak şu ya da bu biçimde, bu kuramlardan haberdar olup etkilendiğine inanıyorum. Pirandello’dan çok farklı bir biçimde elbette. Pessoa, Güney Afrika’da Anglosakson temelli bir kültür edinmişti: Daha çok estetlerin, Walter Pater gibi 19. yüzyıl Anglosakson klasikçilerinin kültürüydü bu. Kanımca onların izinden giderek geliştirmişti yöntemini, hatta yarattığı ’kimlik’lerinden biri de, bir psikiyatri kliniğinde rastladığı, paganizmin dönüşü üstüne bir kitap kaleme alan çılgın filozof Antonio Mora oldu. Temelde, Katoliklik ve Hıristiyanlıktaki biricik ruh fikriyle, tek ve bölünmez ruhla mücadele etti Pessoa. Pagan dinlerdeki çoğul ruhun dönüşünü arzuladı. Fransız hekim-filozofların kuramlarının Pessoa üzerindeki etkisi psikolojik ya da psikanalitik değil, daha çok dinsel temelli olmuştur. Portekiz’in özel konumuna bağlı yalnızlığıyla, sorunun felsefi düzeyini sezebilmiş ve pagan inançların canlandırılması yoluyla ruhun çoğulluğu üstüne düşünmüştür. Pessoa’nın getirdiği büyük yenilik de budur.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir