Mithat Bahari Beytur & Recep Kibar – Mesnevi – Mevlana

Daha önce değişik formatlarda bastığımız Tahirü’l-Mevlevî’nin Mesnevî çevirisinin yeni baskısını yepyeni bir yüzle Mesnevî dostları ile buluşturduğumuz için büyük bir mutluluk içindeyiz. Yenikapı Mevlevîhanesi’nin son Mesnevîhanı Tahirü’l-Mevlevî’nin hayatının büyük bir bölümünü adadığı Mesnevî derslerinden meydana gelen, daha önce Mesnevî Şerhi olarak yayınlanan kıymetli eserinden imbikle süzerek hazırladığımız elinizdeki Mesnevî tercümesini yayınlarken tek gayemiz okuyucuyu Mesnevî ile en iyi şekilde buluşturmak, Mesnevî ile baş başa kalmasını sağlamaktı. Bunu büyük ölçüde başardığımızı düşünüyoruz. Her baskı öncesinde hummalı bir şekilde çalışarak eksiklerimizi gidermeye, olabildiğince iyi bir sunumla okuyucuyu Mesnevî ile buluşturmaya çalıştık. Tahirü’l-Mevlevî’nin bu eserini kaleme almasından sonra geçen yaklaşık yarım asırlık zamanda eser üzerinde birtakım düzenlemeler yapmayı zorunlu hale getirmiştir. Kitabın hazırlanmasında ilk olarak Mesnevî’yi okumak isteyen ancak geniş zamanı olmayan okuyucular düşünülerek Tahirü’lMevlevî’ye ait Mesnevî tercümesi ve şerhi birbirinden ayrılmış, eserin önceki haline göre çok daha az hacme sahip bir Mesnevî tercümesi ortaya çıkmıştır. Şerhin çıkartılmasıyla oluşan boşluğu gidermek için Mesnevî’de adı geçen kişiler, yerler, tarihî olaylar, dinî ve tarihî bazı kavramlar sayfa altlarında dipnotlarla izah edilmiştir. Ayrıca âyet ve hadisler ile diğer Arapça ve Farsça ibarelerin tercümeleri yine dipnotlarda verilmiştir. Dipnotlar ekseriyetle Tahirü’l-Mevlevî’nin beyit tercümesinde veya şerhinde Türkçesini belirtmediği âyetler, Mevlevî’nin de muasırı olan Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’ân-ı Kerîm Meali’nden faydalanılarak dipnotlandırılmıştır. Beyitte âyetin Arapçasının tümü değil de bir veya birkaç kelimesi verilmişse, dipnotta âyetin tümünün tercümesi konulmuş, beyitte verilen kelimelerin ise altı çizilerek metnin daha kolay anlaşılmasına çalışılmıştır. Yeniden hazırlama esnasında eser, noktalama ve imlâ kuralları bakımından da yeniden gözden geçirilmiş, metnin günümüz imlasına uyması için gereken yerlerde kelimelerin yazım şekilleri dinî literatür göz önünde tutularak güncellenmiştir. Eserde genel okuyucu tarafından anlaşılmayacak ama yeri başka kelimelerle doldurulamayan kelimeler Ferid Develioğlu’nun Osmanlıca Lûgat’ı ve Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlük’ü başta olmak üzere çeşitli lûgatlardan yararlanarak dipnotlarda izah edilmiştir. Bazı durumlarda ise metnin daha rahat anlaşılmasını sağlamak için, eseri dinî ve tarihî bağlamından koparmadan ve edebî kıymetini düşürmeden kelime bazında sadeleştirmeler yapılmıştır. Artık tedavülden kalkmış kelimelerin yerine uydurukça ve çok bilinen yeni kelimeler koymak yerine az da olsa anlaşılabilen, eseri dinî ve tarihî referans kaynaklarının dilinden uzaklaştırmayan ve edebî kıymetini düşürmeyen kelimeler tercih edilmiştir. Eserin yayına hazırlanma sürecinde büyük emeği geçen Selahattin Tuna’ya kıymetli emekleri için siz okuyucular adına, yayınevi olarak teşekkür ederiz.


Önceki baskılarda sayfa tasarımı için ciddi emekler harcayan İz Yayıncılık’ın görsel yönetmeni Medine Efe’ye, Editör Hamdi Akyol’a içtenlikle teşekkür ederiz. Bu süreçte sürekli fikirlerine başvurduğumuz Sayın Prof. Dr. İlhan Kutluer Hocama teşekkür eder, saygılar sunarım. Sayın Mehmet Kahraman Bey’e ve Yunus Oktar Bey’e bu sürece verdikleri destekten dolayı içtenlikle teşekkürü borç bilirim. Yepyeni bir tasarımla yeni baskıyı yayına hazırlayan Muhammed Nur Anbarlı Bey’e değerli emeklerinden dolayı canı gönülden teşekkür ederim. Mesnevî’nin yayınlanması aşamasında desteklerini her zaman yanımda hissettiğim M. Doğan Bayın Beyefendiye canı gönülden teşekkür ederim. Bu çalışmanın Hazreti Mevlânâ’nın asırlardır insanlığa yol gösteren, sonsuz bir hikmet deryası olan Mesnevî’nin anlaşılmasına vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim. İsterseniz sözü fazla uzatmayalım da hep birlikte Mesnevî’yi can kulağıyla dinlemeye başlayalım. Çünkü ona öyle ihtiyacımız var ki… 30 Eylül 1207’de doğmuş, 17 Aralık 1273’te vefat etmiştir. İslâm ve tasavvuf dünyasında tanınmış bir Türk şair, düşünce adamı ve Mevlevî yolunun öncüsüdür. Mevlânâ bugünkü Afganistan’da bulunan Belh’te doğmuştur. Annesi, Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun; babaannesi, Harzemşahlar hanedanından Türk prensesi, Melîke-i Cihan Emetullah Sultan’dır. Babası, Sultânü’l-Ulemâ (Alimlerin Sultânı) unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatîbî’dir.

Babasına Sultânü’l-Ulemâ (Alimlerin Sultânı) unvanının verilmesini kaynaklar Türk gelenekleri ile açıklamaktadır. “Rûmî” adı, Anadolu’ya yerleşip orada yaşadığı için (o dönemde Anadolu’ya “Diyarı-ı Rûm” deniliyordu); “efendimiz” mânâsına gelen Mevlânâ ise, kendisine karşı duyulan büyük saygının belirtisi olarak verilmiştir. Mevlânâ’nın en büyük eserlerinden birisi olan Mesnevî’nin yazılışı şöyle nakledilir: Mevlânâ, Çelebi Hüsameddin’in cazibesi ile heyecanlar içerisinde Sema ederken, hamamda otururken, ayakta, sükûnet ve hareket halinde daima Mesnevî’yi söylemeye devam etti. Bazen öyle olurdu ki, akşamdan başlayarak gün ağarıncaya kadar birbiri arkasından söyler, yazdırırdı. Çelebi Hüsameddin de bunu sür’atle yazar ve yazdıktan sonra hepsini yüksek sesle Mevlânâ’ya okurdu. Cilt tamamlanınca Çelebi Hüsameddin, beyitleri yeniden gözden geçirerek gereken düzeltmeleri yapıp tekrar okurdu. Bu şekilde dikkatlice 1259-1261 yılları arasında yazılmaya başlanılan Mesnevî, 1264-1268 yılları arasında sona erdi. TÂHİRÜ’L-MEVLEVÎ (1877–1951) “Tâhirü’l-Mevlevî” adı ile anılan Tâhir Ongun, 1877 senesinde İstanbul’da doğmuş, 20 Haziran 1951 senesinde ise hayata gözlerini yummuştur. Şair, muharrir, Mevlevî dedesi, gazeteci, müderris, mesnevî-han ve edebiyat tarihçisi gibi çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Tâhirü’l-Mevlevî, Osmanlı ile Cumhuriyet nesilleri arasında âdeta bir kültür köprüsü teşkil eden âbide şahsiyetlerimizdendir. Babası Sultan Abdülmecid’in yazı hocası Mevlevî Tahir Efendinin oğlu Saray Başçavuşlarından Hacı Mustafa Safvet Efendi, annesi de Nazıma Sultan’a dadılık yapan Emine Emsal hanımdı. Genç yaşlarından itibaren yetmiş beş yıla varan ömrünün son günlerine kadar yoğun bir telif faaliyeti göstererek ardında irili ufaklı yüze yakın yazılı eser bırakan Tâhir Olgun, Farsça ve Türkçe ile eski nazım formlarında yazılmış yüzlerce manzumeden oluşan bir divan sahibi olmak hasebiyle eski edebiyatımızın da son temsilcilerindendir….

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir