D. H. Lawrence – Ölen Adam

Mezopotamya – Mtsır – Yunaneli üçgeni içinde yüzyıllarca gidip gelen efsanelerin düğüm noktası Anadolu – Suriye – Lübnan, üçgenin üç köşesinde unutulmağa başlayan şeyleri, yüzyıllarca, yaşamlarının bir parçası olarak taze tuttular {1} , tutmakla kalmayıp Roma’ya öğrettiler, aşıladılar. Eski mysterion’lar, mythos’lar, do ğa ile yeniden bir bağ kurmağa, unutulmuş heyecanları tazelemeğe götürüyordu. Doğu gizemciliği yeniden bir kaynak oluyordu Batı’ya. En yaygın, en geniş en önemli mythos’lardan biri olan “Ölüp Dirilen Tanrı” mythos’u {2} , mevsimlerin değişmesini, doğanın ölüp dirilişini, ölümün yası ile dirilişin sevincini bir araya getirerek anlatan bir mythos’du. Tanrıların tükenen gücü, ilkyazla birlikte yenilensin diye insanlar, ağladıktan ölümden sonra sevinç içinde dirilişi kutlar, bayram ederlerdi. Bu bayramlarda oynanan oyanlarla söylenen sözler, okunan dualar, anlatılan efsaneler yerden yere değişirdi ama ağıtlarla şenliklerin tarihi aşağı yukarı bir olur {3} , topraktan fışkıran yeşil ekinler, ölümüne ağlanan buğday yahut bolluk Tanrısının diriliş inancası sayılırdı. Rorna’da, Mısır’da, Babil’de Suriye’de Byblos’ta, Anadolu’da, Osiris, Tamımız (Aâonis) yahut Attis’in ölümüne ağlandığı günler {4} ilk Hıristiyanlarda da isa’nın ölümüne ağlandığı günler olmuştur. Bu günler, öteki Tanrıların dirilişine sevinilen günler olduğu gibi isa’nın da dirilişi ölüm tarihinden iki gün sonra şenliklerle kutlanır oldu. * * * Ter Tanrısı Seb (Keb, Geb} ile Gök Tanrıçası Nut’un oğlu Osiris doğduğu zaman, Tanrıların en büyüğünün, doğduğunu bildiren tür ses çınlamıştı havada {5} . Osiris, kendinden üç gün sonra doğan kız kardeşi isis’le —Mısır töresine uyarak— evlenmişti isis, buğdayla arpayı bulmuş, ağaçlardan yemiş dermiş, bağ yetiştirmiş ilk varlıktı; Osiris, dünyayı dolaşıp bütün insanlara bunları öğretti. Ama bir gün, kardeşi Set’le yetmiş iki kişi daha birlik olup onu oyuna getirerek bir sandığa tıktılar, kurşun eriterek lehimledikleri bu sandığı suya attılar. Bunun üzerine isis, karalar bağlayarak Osi– ris’i aramaya çıktı. Osiris’i taşıyan sandık, bu arada, Byblos kıyılarına varmıştı {6} . Karaya vurduğu yerde bir “erika” ağacı bitmiş, sandığı gövdesine saklamıştı. Byblos kralının bu ulu ağacı kestirip sarayına direk yaptığını öğrenen isis, Byblos’a giderek kralın çocuğuna dadı oldu {7} .


Daha sonra, kendini tanıtan isis, kraldan istediği direğin içinden sandığı çıkardı, Osiris’in üzerine kapandı. Sonra da onu alarak oğlu Horus’un yanına döndü. Ama günün birinde Set, bu cesedi buldu, tanıdı, on dört parçaya bölerek dağıttı. İsis, gene papirüsten yapılı bir kayığa binip bu parçaları aramağa başladı. Eline geçen her parçayı, Set’in kötülüğünden korumak üzere, bulduğu yere gömüyordu. Ama bir tek parçayı bulamamıştı: Balıkların yediği erkeklik organını… Bunun üzerine isis, bu organın bir benzerini yaptı. Bu heykel, yüzyıllar boyunca Osiris bayramlarında kullanıldı…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir