David Eddings – Tamuli Cilt #3 Saklı Şehir

Matherion Üniversitesi Dışişleri Bölümü’nden Profesör Itagne, platformda oturmuş notlarını gözden geçiriyordu. Güzel bir bahar akşamının erken saatleriydi ve Siyasi Bilimler akademisi öğretim üyelerinin toplandığı konferans salonunun pencereleri, çim ve çiçek kokularının, dikkatleri hafifçe dağıtan kuş şakımalarının içeriye girmesi için açık bırakılmıştı. Uluslararası Ticaret Bölümü’nden Profesör Emeritus Gintana, yirmi yedinci yüzyıl gümrük uygulamaları hakkında, sonu gelmeyecekmiş gibi görünen bir şeyler homurdanıp duruyordu. Gintana, ufak tefek, kır saçlı ve akademisyenler arasında “şu bizim sevgili ihtiyar” olarak bilinen biriydi. Aslında Itagne onu dinlemiyordu. Notlarla dolu bir sayfayı daha buruşturup atarken, yüzünü ekşiterek, bu iş iyi gitmeyecek, diye kendi kendine mırıldandı. Söyleşisinin konusu tüm kampüste duyurulmuş, Uygulamalı Matematik ve Çağdaş Simya gibi ilgisiz bölümlerin akademisyenleri bile, gözleri beklenti içinde parlayarak salonu üka basa doldurmuşlardı. Çağdaş Tarih Bölümü’nün bütün öğretim üyeleri ön sıraları kaplamışlardı, siyah cübbeleri yüzünden bir karga sürüsünü andırıyorlardı. Çağdaş Tarih akademisyenleri, herkesin beklediği gibi, şamatayı garantilemek için gelmişlerdi. Itagne bir bayılma numarasının işe yarayıp yaramayacağını bezgin bir şekilde düşündü. Tanrı adına herhangi biri olurdu kendini tamamen küçük düşürmeden bir sonraki saati .nasıl atlatacaktı. Tüm gerçeği biliyordu elbette, ama hangi mantıklı insan bu gerçeklere inanırdı? Son karışıklıklar sırasında nelerin olup bittiğini doğrudan anlatmak, kulağa bir çılgının zırvalan gibi gelecekti. Gerçeğe tamamen sadık kalması durumunda, Çağdaş Tarih’ten gelen süprüntülerin tek bir laf etmelerine bile gerek kalmayacaktı. Onların yardımı olmadan da ününü mahvedebilirdi.


Itagne, dikkatle hazırladığı notlarına bir kez daha göz attı. Sonra sıkıntılı bir şekilde onları katlayarak bol kıvrımlı akademisyen cübbesinin geniş yenine soktu. Bu akşam olacak şeyler, mantıklı bir tartışmadan çok bir meyhane kavgasına benzeyecekti. Çağdaş Tarih’in onun sesini bağnşlarıyla bastırmak için burada olduğu açıktı. Omuzlarını dikleştirdi. Pekâlâ, savaş istiyorlarsa savaşacaktı. Rüzgâr çıktı. Uzun pencerelerin üzerindeki perdeler hışırdayıp kabardı, yağ kandillerinde titreşen ateşlerin altın dilleri dalgalanıp dans etti. Konferans salonunun dışındaki her yerde güzel bir bahar akşamı hüküm sürüyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir