Stephen King – Kara Kule #5 Calla’nın Kurtları

Calla’nın Kurtlan, Robert Browning’in “Childe Roland to the Dark Tower Came” (Childe Roland Kara Kule’ye Geldi) adlı uzun şiirinden esinlenilerek yazılmış destansı öykü dizisinin beşinci cildidir. Altıncı cilt, Susannah’nin Şarkısı, 2004 yılında yayımlanacak. Yedinci ve son cilt olan Kara Kule ise yine aynı yıl içinde yayımlanacak. İlk cilt, Kara Kule (Silahşor)‘da Gilead’lı Roland Deschain, babasına sahte bir dostlukla yaklaşan ancak gerçekte UçDünya’nın uzak köşelerindeki Kızıl Kral’m hizmetkârlığını yapan Siyahlı Adam Walter’i takibi ve sonunda yakalaması anlatılıyor. Yarı insan olan Walter’i yakalamak, Roland için sadece Orta-Dünya’nın giderek hızlanan çöküşünün ve Işınlar’ın yavaş ölümünün durdurulabileceğini, hatta işlemin tersine çevrilebileceğini umduğu Kara Kule’ye doğru atılmış bir başka adımdan ibaret. Bu romanın alt başlığı, YENİ BAŞLANGIÇ. Onunla tanıştığımızda Kara Kule’nin Roland’ın saplantısı, tek amacı ve yaşam nedeni olduğunu öğreniyoruz. Ondan kurtulmak isteyen Marten’in Roland’ı henüz bir çocukken, kaybedip utanç içinde batıya sürülmesi için erkeklik sınavına girmeye zorladığını görüyoruz. Ama Roland, beklenmedik bir silah seçimi yaparak erkeklik sınavından başarıyla çıkıyor ve Marten’in planlarını boşa çıkarıyor. Roland’ın babası Steven Deschain, oğlunu ve iki arkadaşını (Cuthbert Allgood ve Alain Johns) daha çok oğlunu Walter’dan uzak tutmak amacıyla deniz kıyısındaki baronluklardan biri olan Mejis’e gönderiyor. Roland orada bir cadıyla ters düşen Susan Delgado ismindeki kızla tanışıp ona âşık oluyor. Cöos’lu Rhea kızın güzelliğini kıskanıyor, üstelik çok da tehlikeli bir kadın, zira Gökkuşağı‘nın Renkleri (veya Büyücü‘nün Küreleri) adı verilen son derece güçlü cam kürelerden birine sahip. Bu kürelerden on üç adet var; içlerinde en güçlü ve tehlikeli olan, Siyah On Üç. Roland ve dostları, Mejis’te pek çok macera yaşıyor ve sonunda canlarını kurtarmayı başararak (ve Gökkuşağı‘nın pembe küresini alarak) kaçıyorlar. Bununla birlikte penceredeki güzel kız, Susan Delgado, bir kazığa bağlanmış halde alevler içinde can veriyor.


Bu hikâye, dördüncü cilt olan Büyücü ve Cam Küre’de anlatılıyor. Bu romanın alt başlığı, İLİŞKİ. Kule hikâyelerini okurken Silahşor’un dünyasının bizimkiyle bazı temel ve korkunç noktalarda ilişkili olduğunu keşfediyoruz. Bu bağlantıların ilki, 1977’nin New York’undan gelen Jake’in Susan Delgado’nun ölümünden yıllar sonra çöl ortasında bir konaklama yerinde Roland’ın karşısına çıkmasıyla kendini gösteriyor. Bunlar, Roland’ın dünyasıyla bizimki arasındaki kapılar ve içlerinden biri de ölüm. Jake, Kırk Üçüncü Sokak’ta itilip bir arabanın altında kaldıktan sonra kendini bu konaklama yerinde buluyor. Arabayı süren, Enrico Balazar adında bir adam. Jake’i iten ise bir katil ve Walter’in Kara Kule’nin New York düzeyindeki temsilcisi olan Jack Mort. Jake ve Roland, Walter’a ulaşamadan çocuk tekrar ölüyor. Bu kez sebep, manevi oğlu ve Kara Kule arasında ıstırap verici bir seçime zorlanan Silahşor’un Kule’yi seçmesi. Jake’in boşluğa düşmeden önceki son sözleri, “O halde git. Bundan başka dünyalar da var,” oluyor. Roland ve Walter’in son karşılaşması, Batı Denizi’nin kıyısında gerçekleşiyor. Siyahlı Adam, konuşarak geçen uzun gecenin sonunda Tarot kartlarına bakarak Roland’ın geleceğini söylüyor ve Silahşor’un dikkatini üç kartın üzerine çekiyor: Tutuklu, Gölgelerin Kadını ve Ölüm (“Ama senin ölümün değil, Silahşor.”) Alt başlığı YENİLENME olan Üç ‘ün Çekilişi Batı Denizi’nin kıyısında, Roland’ın Walter’la yaptığı görüşmenin ardından kendine gelmesiyle başlıyor.

Bitkin haldeki Silahşor, etobur “ıstanavarların” saldırısına uğruyor ve kaçmadan önce sağ elinin işaret ve orta parmağının koparılmasına engel olamıyor. Yaratıkların zehiri ise kanında dolaşmaya başlıyor. Roland son derece hasta ve belki de ölmek üzere olmasına rağmen Batı Denizi’nin kıyısında yürümeye devam ediyor. Bir süre sonra karşısına kumsalda duran üç kapı çıkıyor. Her kapı, ayrı bir zamanın New York’una açılıyor. Roland 1987’den eroin bağımlısı Eddie Dean’i çekip alıyor. 1964’ten, Jack Mort adındaki katilin itmesiyle metro altında kalan ve bacaklarının dizden aşağısını kaybeden Odetta Susannah Holmes adındaki kadını çekiyor. Gölgelerin Kadını o. Ancak beyninde vahşi bir “diğeri” gizleniyor. Bu gizli, zorlu kadın, hem Roland’ı, hem de Eddie’yi öldürmeye kararlı. Roland, Eddie ve Odetta’yı Orta-Dünya’ya çekerek Tarot kartlarında işaret edilen üç kişiyi de kendi dünyasına çekmiş olabileceğini düşünüyor zira Odetta’nın içinde iki ayrı kişi yaşamakta. Ancak Odetta ve Detta (Eddie Dean’in aşkı ve teşvikiyle) tek bir insana, Susannah’ya dönüşünce yanıldığını anlıyor. Bir şeyi daha fark ediyor: ölüme giderken diğer dünyalardan bahseden çocuk, Jake, aklından hiç çıkmamakta ve bu durum dayanılmaz bir işkenceye dönüşmekte. Alt başlığı KEFARET olan Hayaletler Beldesi; Çorak Topraklar, bir paradoksla başlıyor: Jake, Roland için hem hayatta, hem de ölü. 1970’lerin sonundaki New York’ta bulunan Jake Chambers da aynı soruyla boğuşuyor: yaşıyor mu öldü mü? Hangisi doğru? Mir (ondan korkan eski insanların verdiği isim bu) veya Shardik (Ulu Eskiler’in verdiği ad) olarak bilinen dev ayıyı öldüren Roland, Eddie ve Susannah, canavarın izini geriye doğru takip ederek Shardik’ten Maturin’e, yani Ayı‘dan Kaplumbağa’ya olarak bilinen Işının Yolu’nu buluyorlar.

Bir zamanlar bu Işınlar altı taneydi ve OrtaDünya’nın sınırlarını oluşturan on iki nokta arasında ilerlerlerdi. Işınların çakıştığı noktada, Roland’ın dünyasının (ve tüm dünyaların) merkezinde, tüm zamanların ve mekânların odak noktası olan Kara Kule bulunmaktaydı. Eddie ve Susannah artık Roland’ın dünyasında kısılıp kalmış birer tutuklu değil. Silahşor olma yolundaki âşık çift, Shardik’in Yolu, Maturin’in Yörüngesi’nde son seppesai (ölümsatıcısı) olan Roland ile beraber tüm adanmışlıklarıyla ilerliyorlar. Ayı‘nın Kapısı‘nın fazla uzağında olmayan bir konuşan çemberde zaman onarılıyor, paradoks sonlanıyor ve gerçek üçüncü çekiliyor. Jake, dördünün de (Jake, Eddie, Susannah ve Roland) babalarının yüzlerini hatırladığı ve aklandığı son derece tehlikeli bir ayinin sonun.a Orta-Dünya’ya geri dönüyor. Bundan kısa bir süre sonra Jake, Hantal Billy ile arkadaş oluyor ve sayıları beşe çıkıyor. Hantal Billy, porsuk, rakun ve köpek karışımı, kısıtlı konuşma yeteneğine sahip bir hayvan. Jake yeni dostuna Oy adını veriyor. Hacıların yolu, dejenere olmuş iki ayrı grubun birbiriyle çözümsüz bir savaş halinde olduğu Lud şehrine düşüyor. Şehre varmadan önce önlerine çıkan Nehir Geçidi adlı küçük köyde eski zamanlardan kalma az sayıda insanla karşılaşıyorlar. Bu insanlar, Roland’ın dünya ilerlemeden önceki zamanlardan kalma bir silahşor olduğunu anlayarak onurlandırıyorlar. Eski İnsanlar, onlara Işının Yolu’nu takip ederek Lud’dan çorak topraklara ve Kara Kule’ye ilerliyor olabileceğini düşündükleri Mono trenden bahsediyor. Jake bu haberi alınca korkuyor, ama pek şaşırmıyor; New York’tan çekilmeden önce Calvin Towerr) adında bir adamın dükkânından iki kitap almıştı.

Bunlardan biri, yanıtların bulunduğu sayfaların eksik olduğu bir bilmece kitabı. Diğeriyse, Orta-Dünya’yı karanlık bir şekilde çağrıştıran ÇufÇuf Charlie adında bir çocuk kitabı. Char kelimesi, Roland’ın Gilead’da konuşarak büyüdüğü Yüksek Dil’de ölüm anlamına gelmekte. Nehir Geçidi’nin saygıdeğer bir sakini olan Talitha Teyze, Roland’a gümüş bir haç veriyor ve yolcular, yollarına devam ediyor. Send Nehri üzerindeki harap olmuş köprüden geçerken Jake, ölmekte olan (ve son derece tehlikeli) bir kanun kaçağı olan Bıçakçı tarafından kaçırılıyor. Bıçakçı, esir aldığı çocuğu yeraltına, Griler olarak bilinen grubun son lideri olan TikTak Adam’a götürüyor. Roland ve Oy, Jake’in ardından gittiğinde Eddie ve Susannah, Mono Blaine’in uyandığı Lud’un Beşiği’ni buluyor. Blaine, Lud’un altındaki devasa bilgisayar sisteminin yer üstündeki son çalışan parçası ve artık tek bir şeyle ilgilenmekte: bilmeceler. Yolcuları Mono demiryolunun son durağına götürmeyi vaat ediyor ancak bir şartı var; ona cevabını bulamayacağı bir bilmece sormak zorundalar. Aksi halde yolculukları ölümle son bulacak: charyou ağacı. Roland, TikTak Adam’ı öldürerek Jake’i kurtarıyor. Ama Andrew Quick aslında ölmedi. Suratı lime lime olmuş ve yarı kör bir halde Richard Fannin adındaki adam tarafından kurtarılıyor. Fannin, kendini Roland’ın daha önce uyarıldığı bir iblis olan Yaşı Olmayan Yabancı olarak tanıtıyor. Yolcular, ölmekte olan şehir Lud’dan, Mono ile ayrılıyor.

Işının Yolu üzerindeki çürümekte olan demiryolunda pembe bir kurşun gibi bin iki yüz kilometre hızla ilerlerken Mono’yu kontrol eden beynin giderek arkalarında kalan bilgisayar sisteminde kalması pek bir fark arz etmiyor. Yegâne şansları, Blaine’e cevabını bulamayacağı bir bilmece sormak. Eddie, Büyücü ve Cam Küre’nin başında, tamamen insanlara özgü bir silahı, mantıksızlığı kullanarak Blaine’e böyle bir bilmece sormayı başarıyor. Mono, Kansas, Topeka’nın “süpergrip” adlı bir hastalık yüzünden tamamen boşalmış olan bir versiyonunda duruyor. Işının Yolu üzerindeki yolculuklarına kaldıkları yerden devam ederken (Eyaletler arası 70’in cehennemi bir versiyonunda) gözlerine rahatsız edici tabelalar çarpıyor. HERKES KIZIL KRAL’I SELAMLASIN, diyor biri. YÜRÜYEN ADAMA DİKKAT EDİN, diyor bir başkası. Dikkatli okuyucuların fark edeceği gibi Yürüyen Adam’ın ismi, Richard Fannin’e çok benzemekte. Silahşor ve dostları, Roland’ın Susan Delgado’nun hikâyesini anlatmasından sonra I70’in karşısına inşa edilmiş yeşil bir cam saraya varıyor. Bu saray Oz Büyücüsü‘nûeki Dorothy Gale’in gittiği saraya fazlasıyla benzemekte. Bu heybetli sarayın taht odasında karşılarına Oz Büyücüsü değil, Lud Şehri’nden kurtulan son kişi olan TikTak Adam çıkıyor. TikTak ölünce gerçek büyücü kendini gösteriyor. Bu, Roland’ın ezeli düşmanı, bazı bölgelerde Randall Flagg, bazılarında Richard Fannin, bazılarındaysa John Farson (İyi Adam) olarak bilinen Marten Broadcloak’tan başkası değil. Roland ve dostları, onları Kule’ye ulaşmaktan vazgeçmeleri için son kez uyaran bu görüntüyü öldürmeyi başaramıyor (“Sadece bana işlemez, eski dost.”) ama uzaklaştırmayı başarıyor.

Silahşor ve dostları, Büyücünün Küresi’nde son bir yolculuk yapıp Roland’ın annesini Rhea adındaki cadı sanarak yanlışlıkla öldürdüğünü gördükten sonra kendilerini yine Orta-Dünya’da ve Işının Yolu üzerinde buluyor. Yollarına tekrar devam ediyorlar ve biz de Calla’nın Kurtları‘mn ilk sayfalarında onlarla yeniden karşılaşıyoruz. Bu kısa açıklamanın Kule serisinin ilk dört cildini özetlediği kesinlikle söylenemez. Buna başlamadan önce serinin diğer kitaplarını okumadıysanız bunu hemen bir kenara bırakıp onlara başlamanızı öneririm. Bu kitaplar, uzun bir öykünün parçalarıdır. Ortadan başlamaktansa en başından okumanız daha iyi olacaktır. Bizim işimiz kurşunladır, bayım. — Steve McQueen, Muhteşem Yedi’den Önce gülümsemeler gelir, ardından yalanlar. Ve sonunda silahlar. Gilead’lı Roland Deschain

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir