Colleen Houck – Kaplan Laneti

Mahkûm elleri önünde bağlı ayakta dikiliyordu. Yorgundu, dayak yemişti ve pisti fakat damarlarında dolaşan asil Hint kanına yakışır bir biçimde sırtını gururla dikleştirmişti. Odadaki uzun ve beyaz sütunlar birer gardiyan gibiydi. Tül perdelerin arasından ormanın fısıltısı bile gelmiyordu. Mahkûmun tek duyduğu şey Lokesh’in değerli taşlı yüzüklerinin altın sandalyenin yanına vurarak çıkarttığı tıngırtıydı. Lokesh mahkûma bakarken gözlerini küçümsercesine kıstı. Mahkûm, Mujulaain olarak bilinen bir Hint krallığının prensiydi. Teknik olarak unvanı, Mujulaain İmparatorluğunun Prensi ve Yüksek Koruyucusuydu fakat kendisini sadece babasının oğlu olarak görmeyi tercih ediyordu. Racanın kızı ve mahkûmun nişanlısı Yesubai ile prensin büyük ağabeyi Kishan’ın Lokesh’in yanında oturuyor olması Bhreenam olarak bilinen küçük komşu krallığın racası olan Lokesh’in prensi kaçırmış olmasından daha şaşırtıcıydı. Mahkûm üçünü de süzdü fakat sadece Lokesh kararlı bakışlarla karşılık verdi. Vücudu öfkeyle yanıp kavrulan Prens’in gömleğinin altındaki tılsım taş gibi soğuktu. İlk konuşan mahkûm oldu, sesine ihanetin acısını yansıtmamaya çalıştı. “Sen, yakında benim babam olacak adam, bana neden böyle davranıyorsun?” Lokesh soğukkanlılıkla yüzüne kasten bir gülümseme takındı. “Sevgili prensim, sende benim istediğim bir şey var.” “İstediğin hiçbir şey yaptıklarını haklı gösteremez.


Krallıklarımız birleşmeyecek miydi? Benim sahip olduğum her şey senin olacaktı. Sadece sorman yeterliydi. Bunu neden yaptın? Gözleri parıldayan Lokesh çenesini sıvazladı. “Planlar değişti. Görünüşe göre ağabeyin kızımla evlenmek istiyor. Amacına ulaşmasına yardım edersem beni ödüllendireceğine söz verdi.” Prens bakışlarını yanakları alev alev yanan Yesubai’ye çevirdi. Başını önüne eğmiş genç kız ağırbaşlı, itaatkâr bir poza bürünmüştü. Yesubai ile evliliği iki krallık arasında barışa öncülük edecekti. Son dört aydır krallığın öbür ucundaki askeri operasyonlarla ilgileniyordu ve krallığa göz kulak olma işini ağabeyine bırakmıştı. Görünüşe göre Kishan sadece krallığa göz kulak olmamış, diye düşündü. Mahkûm korkusuzca öne çıktı, Lokesh ile yüzleşti ve sesini yükseltti. “Hepimizi kandırdın. Sepetinin içinde saklanan, saldırıya geçmeyi bekleyen bir kobra yılanı gibisin. ” Gözlerini iyice açıp kardeşi ve nişanlısına baktı.

“Anlamıyor musunuz? Yılanı serbest bıraktınız ve bizi ısırdı. Zehri şimdi kanımızda dolaşıyor, her şeyi yok ediyor.” Lokesh kibirli bir kahkaha attı. “Bana Damon Tılsımı’m verirsen hayatta kalmana izin veririm.” “Hayatta kalmak mı? Ben gelin için pazarlık yaptığımızı sanıyordum.” “Korkarım senin nişanlı olarak sahip olduğun haklara el konuldu. Belki de kendimi ifade edemedim. Yesubai’yi kardeşin alacak.” Mahkûm dişlerini sıktı. “Beni öldürürsen babamın orduları seni yok eder.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir