Jules Verne – Cenup Yıldızı

Söyleyiniz, mösyö, sizi dinliyorum. — Kızınız Mis Watkins’i hayat arkadaşı olmak üzere sizden istemekle şeref duyarım. — Alice’i mi? — Evet, efendim. Bu isteğim sizi hayrete düşürmüş gibi. Arzumun neden fevkalâde göründüğünü anlamakta biraz zorluk çekiyorsam da, bu hususta beni her halde mazur görürsünüz. Yirmi alƨ yaşındayım, ismim Cyprien Méré’dir. Politeknik mektebinden ikincilikle mezun olmuş bir maden mühendisiyim. Ailem, her ne kadar zengin değil ise de, saygı değer bir içƟmaî mevkie sahipƟr. Arzu buyurduğunuz takdirde, Cap’taki Fransız konsolosundan tahkikat yapabilirsiniz, Griqualand’da herkes gibi, sizin de gayet iyi tanıdığınız meşhur ve cür’etkâr avcı dostum Pharamond Barthès de bu hususta şahadet edebilir. Bendeniz burada Fen Akademisiyle Fransız hükümeƟ namına fennî bir vazife ile bulunuyorum. Geçen yıl, Auvergne’de, volkanik kayalıkların kimyevî teşekkülâƨ üzerindeki çalışmalarım dolayısiyle, EnsƟtü’den Houdart mükâfaƨnı aldım. Vaal elmas havzası hakkında yazmış olduğum haƨra notları hemen hemen bitmiş olmakla, bu eserimin ilim âlemi taraķndan iyi karşılanacağını umuyorum. Vazifeden döndükten sonra, Paris’teki Maden Mektebine profesör muavini olarak tayin edileceğim. HaƩâ Üniversite Caddesindeki bir apartmanın üçüncü kaƨnda bir daire de kiralamış bulunuyorum. Maaşım gelecek Ocak ayının birinci günü dört bin sekiz yüz franga çıkacakƨr.


Orası Peru değildir, bunu biliyorum; fakat, şahsî çalışmalarım, eksperƟzler, akademi mükâfatları ve fennî mecmualardaki yazılarımla bu irat hemen hemen iki misli olacakƨr. İlâve edeyim ki, zevklerim çok mütevazidir; mes’ut olmak için bütün gayreƟmle çalışacağım. Kızınızı hayat arkadaşı olarak istemekle şeref duyarım, efendim. Bu kısa nutkun kesin bir ifade ile söylenmesinden, Cyprien Méré’nin, her şeyde, hedefe dosdoğru varmak ve açık konuşmak itiyadında olduğunu anlamak gayet kolaydı. Genç adamın yüzü, konuşma tarzının husule geƟrmiş olduğu iyi inƟbaı kat’iyen bozmuyordu. Bu yüz, kısa ve lüzumlu zamanlarını medenî hayaƨn zevklerine pek az tahsis edip daima yüksek fen tetkikatiyle meşgul olan bir delikanlının yüzü idi. Alabros kesilmiş kestane rengindeki saçları kısa kesilmiş kumral sakalı, gri renkteki sade seyahat kostümü, içeri girerken, — muhatabının Anglo-Sakson Ɵplerinin, mutat kaygusuzlukla şapkasını başında tutmasına rağmen — bir iskemle üzerine terbiyeli bir hareketle koymuş olduğu hasır şapkası ile Cyprien Méré’nin ciddî bir adam olduğu anlaşılıyor; tatlı bakışlarından temiz bir kalbe ve yüksek bir vicdana sahip olduğu hissediliyordu. Bu genç Fransız, sanki Birleşik Krallığın en koyu İngiliz olan kontluklarında uzun zaman yaşamış gibi, İngilizceyi çok mükemmel bir tarzda konuşuyordu. Bir cin tesƟsinin ve bu alkollü içki ile yarıya kadar doldurulmuş bir bardağın karşısında olmak üzere, bir ağaç koltuğa kurulmuş, sol bacağını bir hasır tabure üzerine uzatmış, dirseğini yapısı kaba bir masanın köşesine dayamış olan Mister Watkins, uzun bir pipoyu çekerek delikanlıyı dinliyordu. Bu adam, yelek ve kıravat olmaksızın, beyaz bir pantalon, mavi bezden kaba bir caket ve sarımƨrak faniladan bir gömlek giymişƟ. Saçları aklaşmış olan başı üzerinde ebediyen oturmağa niyetli gibi görünen iri fötr şapkası alƨnda, yuvarlak şekilde kırmızı ve enjeksiyon yapıldığını zanneƫrecek kadar şişkin bir çehre görünüyordu. Pek o kadar çekici olmıyan ve seyrek sakalı bulunan bu yüzde iki küçük gri göz nazarlara çarpıyor ve bu gözler sabrı ve iyilikseverliği pek ihsas edemiyordu. İnsan, Mister Watkins’i görünce, sol ayağını bezlere sarmak mecburiyeƟnde olmasından dolayı, onun nikristen fena halde ıstırap çektiğini anlıyabilirdi. Sahne, haƴ üstüvanın cenubunda 29’uncu arz derecesiyle, Paris meridiyenine göre 22’inci şarkî tul derecesi arasında, Oranj devleƟnin baƨ hududu üzerinde, İngiltere’nin Cap müstemlekesi şimalinde, Cenup Afrikasının ortasında bulunan Mister Watkins çiŌliğinde geçiyordu. Oranj nehri sağ kenarının büyük Kalahari çölünün cenup hududunu teşkil eƫği bu diyarın eski haritalar üzerindeki ismi Griqua diyarı, on senedenberi de «Diamonds-Field», yani elmas memleketi olarak tanınmakta idi.

Bu diplomatça görüşmenin vuku bulduğu yer, bina dahilinin bazı teferruaƨndaki fakirlik dolayısiyle birkaç lüks mobilya ile süslenmiş bulunuyordu. Meselâ, zemin tamamiyle basƨrılmış bir topraktan ibareƫ; fakat bu toprak zemin, yer yer, kalın halılar ve kıymetli postlarla örtülmüştü. Her hangi bir renkli kâğıtla örtülmesine hiç lüzum görülmemiş olan duvarlarda, güzel bir asma saat, yapıları çeşitli silâhlar, çerçeveleri gayet hoş basma resimler bulunuyordu. Beyaz ağaçtan bir masanın yanında kadife örtülü bir kanape duruyor ve muƞak levazımı olarak her şeyin bulunduğu görülüyordu. Avrupa’dan geƟrƟlmiş olan güzel ve rahat koltuklar, vakƟyle kendi elleriyle yontulmak sureƟyle yapılmış eski bir kereveƟ tercih eden Mister Watkins’e boşu boşuna kollarını uzaƨyorlardı. Bununla beraber, bazı kıymetli eşyaların gelişi güzel duruşu, bilhassa panter, leopar, zürafa postlarının bütün mobilye üzerine aƨlmış olarak karma karışık bir halde bulunması bu salona barbar bir ihtişam manzarası veriyordu. Nihayet bir zemin kaƨndan ibaret olan binanın başka katları yoktu. MemlekeƟn diğer bütün yapılarında olduğu gibi, bu bina da bir kısmı ahşap, diger kısmı kerpiç olmak üzere inşa edilmiş ve çatısına yapraklar döşenmişti. Evin henüz yeni bitmiş olduğu görülüyordu. Bunu anlamak için de pencerelerin birinden başı dışarı çıkarıp sağa, sola bakmak, gitgide harap bir hale geldiği için terkedilmek mecburiyeƟnde kalınmış, beş, alƨ binayı görmek kâfi idi. Mister Watkins’e ait olan bu evler, biribiri ardından olmak üzere, zaman zaman inşa edilmiş, içinde oturulmuş ve sonra bırakılmıştı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir