Karadeniz şehirlerinden birinde, denize sırtını dönmüş biçimde inşa edildiği için görenlerin içinde anlamsız bir küslük duygusu yaratan bir Ruh Sağlığı Hastanesi’nin en üst katındaki konferans salonunda, konuk konuşmacı Ülkü Birinci 14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle, Aşk: Özveri mi? Benliği Korumak mı? başlıklı bir konferans veriyordu. Nietzsche’den aparttığı bir cümleyi konu başlığı olarak seçen Ülkü Bey psikoloji doçentiydi, İstanbul’da uyduruk bir özel üniversitede görevliydi. Çoğunluğu mankafa olan öğrencilerine ders anlatırken kullandığı yüksek tansiyonlu üslubuyla konuşuyordu kürsüde. Avuçlarını dayadığı kürsü adi formikayla kaplıydı, bir ayağı da kısa olduğu için, sallandıkça konsantrasyonu bozuluyordu adamın. Gece hiç uyumadığı ve çok gergin bir sabah geçirdiği için sinirliydi. Şu siktiğimin kürsüsü yüzünden konuşmama fokuslanamıyorum! diye küfrediyordu içinden. Fokuslanmak sözcüğünü yeni yeni kullanmaya başlamıştı. Eskiden odaklanmak derdi. ABD’de yürüttüğü psikoterapi çalışmalarını İngilizce yazdığı beş para etmez bir kitapla taçlandırıp yurda dönen Profesör Altay Çamur’un ikide bir fokuslanmak dediğini fark edince, hemen benimsedi bu sözcüğü; o da yerli yersiz fokuslanmak demeye başladı. Severdi böyle yeni sözcükler kapmayı, zengin bir dağarcığı vardı. Ama herkes yalan yanlış kullanıyor diye dağarcığından sözcük ya da deyim sildiği de olurdu. Bir akşamüstü, üç kuruş maaşıyla yurtdışı tatillerine nasıl gidebildiğine akıl sır erdiremediği Fakülte Sekreteri Şenay Hanım’ın, Çok keyif alıyorum şu bisküvilerden, dediğini duyunca, tiksindi bu keyif almak deyiminden, kimin ağzından duysa batmaya başladı.
Ayfer Tunç – Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi – 1
PDF Kitap İndir |
Paylaşım için teşekkürler