Ayfer Tunç – Havada Bulut

Ýlkokuldaydým. Milliyet Yayýnlarý’nýn yayýmladýðý, (her vesile ile sözünü ettiðim) mavi þömizli, küçük boy çocuk kitaplarýný okumayý çok seviyordum. Bu kitaplardan biri Türk Hikâyeleri Antolojisi’ydi. (Adý, En Güzel Türk Hikâyeleri Antolojisi de olabilir, emin deðilim.) Refik Halid Karay’ýn “Eskici”sini, Orhan Kemal’in “Çikolata”sýný, Tarýk Buðra’nýn “Oðlumuz”unu ve Reþat Nuri Güntekin’in “Kirazlar”ýný bu kitapta okumuþtum. (Hatta “Kirazlar” ile “Oðlumuz”u hep karýþtýrmýþ olduðumu, hikâyenin sonu beni üzdüðü için Reþat Nuri yerine Tarýk Buðra’ya kýzdýðýmý yýllar sonra farkettim.) Sömestr tatilinde bir hikâye okuyup ne anladýðýmýzý yazmamýz istenmiþti. Bilinen ilkokul Türkçe müfredat sorularý: Bu hikâyenin ana fikri nedir, yazar burada ne anlatmak istemektedir? Ben de bu kitaptan bir hikâye seçtim. Sait Faik Abasýyanýk’tan “Stelyanos Hrisopulos Gemisi”. Hikâyenin adýný uzun uzun hecelediðimi, sonra birkaç gün boyunca, evde Stelyanos Hrisopulos-Stelyanos Hrisopulos diye diye dolaþtýðýmý hatýrlýyorum. Bir tür tekerleme olmuþtu bu benim için: Stelyanos Hrisopulos! Azýnlýklara duyduðum sevgi dolu ilginin bu hikâye ile baþladýðýndan eminim. Sait Faik’in anlattýðý Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve diðerlerinin varlýðýnýn nasýl bir zenginliðe iþaret ettiðini ilk onun yazdýklarýný okuyunca farkettim. Beni Sait Faik’e çeken bir baþka unsur da “memleketlim” oluþuydu. O da Adapazarý’nda doðmuþtu, ben de. Bir çocuk için bu çok önemlidir, baþka türlü bir baðlýlýk duyarsýnýz o yazara karþý.


Þehrinizin sokaklarýnda dolaþýrken acaba buradan geçmiþ midir, acaba þu sinemada film seyretmiþ midir, acaba þu dondurmacýdan dondurma almýþ mýdýr diye merak edersiniz. Ayný þehirden olmak o yazarý daha i Önsöz – Ayfer Tunç sahici kýlar gözünüzde, o yazarýn soyut bir kiþi, bir rüya olmadýðýný, gerçek ve yaþamýþ bir insan olduðunu, bir insan olduðunu derinden hissedersiniz, hele sözü edilen küçük, küçücük bir þehirse. Gerçi onun hikâyelerini okurken hafif bir burukluk duymuyor deðildim, çünkü onun Adapazarlý’dan çok Burgazadalý olduðunu hissediyordum. Yine de doðum yerinin benim doðduðum þehir olmasý beni ona baþka türlü baðlýyordu. Ortaokulda, lisede müfredat gereði ara ara okuduðum, yaz tatillerinde ve caným edebiyatýn tadýna varmak, bir hikayenin ince dokusunda eriyip gitmek istediðinde hiç düþünmeksizin elime aldýðým kitaplar yine onun kitaplarýydý. Okurun sorumluluðu kiþiseldir. Ama okuduðunuz yazardan bir “þey” yapmak gerektiðinde sorumluluk kiþisel, basit bir mesele olmaktan çýkar, öyle aðýrlaþýr ki, kimi zaman taþýnamaz. TRT Edebiyat Uyarlamalarý kapsamýnda Sait Faik öykülerinden bir senaryo yazmamý istediðinde iki duygunun içinde çalkalandým. Biri sevinçle karýþýk bir onur, diðeri korku. Açýk, net, gözle görülür bir korku. Altýnda kalýrým korkusu. Ama bazen korkmak iyidir. Havada Bulut adlý senaryo bu büyük korkunun gölgesinde doðdu. Korkuyorum, hâlâ. Ama Sait Faik, benim okuduðum, okuduðum kadarýyla tanýdýðým, anladýðým, sevdiðim, hayran olduðum, insaný seven, insaný anlayan Sait Faik hatalarýmý baðýþlayacaktýr.

Eminim.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir