Yüzbaşı Crozier güverteye çıktığında, gemisinin göksel hayaletlerce saldırıya uğradığını gördü. Yukarıda, Terörün üstünde büklüm büklüm titrek bir ışık saldıracak gibi oluyor, sonra atılgan ama kararsız hayaletlerin bu renkli kolları hemen geri çekiliyordu. Ektoplazmik iskelet parmakları gemiye uzanıyor, açılıyor, gemiyi kavrayacak gibi yapıyor ama sonra vazgeçiyordu. Sıcaklık eksi kırk beş derece ve hızla düşüyor. Olduğundan küçük görünen gemi direkleri, sis erken bastırdığı zaman bir saat süren zayıf alacakaranlık boyunca kabaca budanmış ağaçlara benziyor, zor seçilen ufukta dans eden kızıl ışığı yansıtıyor, üç galya çubuğu, babafingolar, üst donanım ve en uzun kalın direklerden oluşan gemi direkleri yukarıdan buz düşme tehlikesine karşı ve buzların yaptığı ağırlıktan dolayı geminin alabora olmasını engellemek için yan yatırılıyor. Crozier, gemiyi saran sivri çıkıntılı buz tarlalarının önce maviye, sonra kanarcasına menekşeye ve büyüdüğü Kuzey İrlanda’nın tepeleri kadar koyu bir yeşile bürünüşünü izliyor. Sancak tarafındaki pruvanın neredeyse bir buçuk kilometre ötesinde Terör’e eşlik eden Erebus’u kapatan dev buz dağı çok kısa bir an için sanki büründüğü rengi kendi içinden veriyormuş, kendi soğuk, içsel ateşiyle parlıyormuş gibi görünüyor. Crozier yakasını düzeltiyor; kırk yıldır direklerin ve yelkenlerin ne durumda olduğunu denetlemeye alıştığından olacak, başını hafifçe yukarı kaldırıyor ve tepedeki yıldızların soğuk ve parlak ışığını fark ediyor. Ama ufka yakın yıldızlar sadece titrek bir ışık vermekle kalmıyor, dikkatli bakıldığında aniden sola, sağa, yukarı, aşağı hareket ediyor. Crozier bunu daha önce de görmüştü, Ross’la birlikte Güney Yarımküre’de ve daha önceki seferlerde geldiği bu denizlerde. Güney Kutbu yolculuğu sırasında tanıştığı bir bilim adamı, yıldızlardaki bu hareketliliğin buzla kaplı denizler ve görülmeyen, buz tutmuş kara kütleleri üzerine ağır ama kararsızca çökmüş soğuk havadaki hızla değişen kırılımlardan kaynaklanıyor olabileceğini söylemişti. Başka deyişle insanların hiç görmediği bu yeni kıtaya özgü bir şeydi bu. Ya da, diye düşündü Crozier, beyaz insanların hiç görmediği bu Kuzey Kutbuna özgü. Beş yıl önce Crozier ve arkadaşı, aynı zamanda komutanı James Ross bir kıta keşfetmişlerdi, Antarktika. Denize, koylara, büyük kara kütlelerine Ross’un ismini vermişlerdi. Dağlara ise sponsorlarının ve arkadaşlarının isimlerini. Ufukta gördükleri iki volkana -şu anda da seferde oldukları- iki geminin ismini vermişlerdi: Erebus ve Terör. Crozier herhangi bir yere kendilerinin ismini vermediklerine şaşırmıştı.
Dan Simmons – Terör #1 – Terör
PDF Kitap İndir |