Fyodor Mihailoviç Dostoyevski – İnsancıklar (Can)

“Yoksul insanda gurur olmamalıdır asla, asla!” İnsancıklar ya da asıl isminin birebir çevirisiyle söylenirse “Zavallı, Yoksul İnsanlar” adlı roman, edebiyat tarihinin tuhaf zirvelerinden biridir. Hem yirmi üç yaşındaki bir gencin, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin yaşamında bir dönüm noktasıdır hem de Rus edebiyatının gelişiminde. Tümüyle bir tesadüfün, bir çıkış arayışının, yoksulluktan, parasızlıktan çıkış arayışıyla bu arayışı edebî bir deneyime dönüştürme çabasının ortak ürünüdür bu roman. Petersburg’da mühendislik eğitimi alan genç Dostoyevski, memur olmak dışında bir seçenek aramakta, daha sonra Beyaz Geceler’de, Ev Sahibesi’nde, Yufka Yürek’de, İkiz’de anlatacağı hayalperest ve buhranlı bir tipin hayatını sürmektedir. Yoksulluk içinde yaşamaktadır ve buhranları bazen fiziksel, somut acılar, hastalıklar olarak dışa vurmaktadır. Edebiyatla, hem yeni çiçeklenen ve doğalcılıkla romantizm eğilimlerini iç içe yaşayan yerli edebiyatla, hem de bu edebiyatla iç içe geçmiş olan yabancı edebiyatla, Balzac, Schiller, Hoffmann, Scott’la da ilgilenir. Ve ek gelir kazanmak üzere çeviriye yönelir. 1843 yılında kardeşi Mihail’le birlikte Eugène Sue’nun Mathilde adlı romanını çevirmeye başlar, ertesi yıl George Sand’ın La dernière Aldini adlı romanını çevirir. Bu yazarları tesadüfen seçmez: Eugène Sue dönemin eleştirmenlerinin sosyalist eğilimleri nedeniyle övdüğü bir yazardır, George Sand ise bir çoksatar. Fakat çeviri yapmanın başarılı bir geçim yolu olmadığı kısa sürede anlaşılır. Kardeşiyle birlikte Friedrich Schiller’in tüm oyunlarını çevirmek üzere anlaşırlar, kardeşi iki oyun çevirir, fakat bunlar da kazanç getirmez. Son olarak, 1843 yılında, bir aşk macerası yüzünden, zengin bir dul kontesin peşinden Petersburg’a gelen Honoré de Balzac bir çeviri tasarısına esin kaynağı olur: Dostoyevski onun Eugenie Grandet adlı romanını çevirir. 1844 yılında yayımlanan bu çeviri eser, adının geçtiği ilk edebiyat ürünü ve onu kendi eserini yazmaya sürükleyen çalışma olacaktır. 1844 Eylülü’nde memurluktan bir süre önce istifa etmiş olan Dostoyevski kardeşine yazdığı bir mektupta İnsancıklar’ın doğacağını haber verir: Eugenie Grandet büyüklüğünde bir romanı tamamlamak üzereyim… Biraz değişik bir roman… Onu [Nekrasov’un yayımladığı] Oteçestvenniye zapiski dergisine vermeyi tasarlıyorum. 1844 Kasımı’nda roman hazırdır, ama Aralık ayında neredeyse yeniden yazılır.


1845 Mayısı’nda roman son kez bir daha yazılır: Artık roman tamam, bu düzeltme son düzeltme oldu. Bir daha ele almamak için söz verdim. Dostoyevski, romanı ilk olarak ev arkadaşı ve yazar Grigoroviç’e okutur. Grigoroviç duygularını şöyle anlatacaktır daha sonra: İnsancıklar’ı okumaya başlayınca daha ilk sayfalarda Dostoyevski’nin yazdığı şeyin benim yazdıklarımdan çok daha iyi olduğunu anladım; okudukça güçlendi bu izlenimim. O kadar heyecanlanmıştım ki birkaç kez kalkıp boynuna sarılmak istedim; fakat onun şamatalı, aşırı duygu gösterilerinden hoşlanmayan bir insan olması engel oldu bana. Grigoroviç ertesi gün romanı alıp yazar ve yayımcı Nekrasov’a götürür: Romanı baştan sona okudum ona. Son sayfada, yaşlı Devuşkin’in Varenka’ya veda ettiği yerde kendimi daha fazla tutamayıp hıçkırmaya başladım; yavaşça Nekrasov’a baktım; onun da gözünden yaşlar akıyordu. Artık daha da inanıyordum ona… Hemen koşup Dostoyevski’ye, saat geç olduğu halde (gecenin dördüydü) başarısını bildirmek istedim… Nekrasov heyecandan şaşkın bir halde kabul etti… Ev arkadaşımın karakterini, onun yabaniliğini, aşırı hassaslığını, içine kapanıklığını bildiğim için, olanları ona ertesi gün, daha sakince, onu tedirgin etmeden anlatmam daha doğru olacaktı… Ertesi gün kapıyı Dostoyevski açtı; yanımda tanımadığı birini görünce çekindi, bembeyaz oldu ve uzun süre Nekrasov’un ona söyledikleri karşısında sessiz kaldı. Nekrasov oradan ayrılıp hemen eleştirmen Belinski’ye gider: “Yeni Gogol doğdu!” der Nekrasov daha kapı ağzından.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir