Bu kitap bir roman ya da bir belgesel değildir. Sadece benim yaşadıklarımın, belleğimde nakışlanmış anılandır. Ve yaşamım boyunca bütün sevdiklerimden dinlediklerimdir. Romancı kalemimden belki biraz duygusalca yazılışıdır. Belirtilen tarihlerde yanılmalarım olabilir. Nedeni, hemen hemen hepsinin -bazı belgeler dışında- çocukluğumda merakla, heyecanla dinlediklerimden oluşmasıdır. Üstelik o günleri yaşayan sevdiklerimin hiçbiri artık hayatta değiller ki. Bazı konuları onlara sorma imkânı ne yazık ki yok… Ailemin geçmişine meraklı, duygusal bir çocuktum. Geçmişimizi, köklerimizi, soyumuzu sopumuzu öğrenmek isterdim. Ailemden süzüle süzüle bana neler geldiğinin merakı içindeydim. Ve sorardım. Onlar; annem babam, amcam, dadım ve daha sonları büyükannem, bana gerçekleri en düz ve en kesin çizgileriyle anlatırlarken, hayalim çalışmaya başlardı. Anlatılanları, pek azı kalmış sandık eşyalarıyla, evimizin kullanılan eşyalarıyla birleştirmeye başlardım. Yayvan ağızlı porselen kahve fincanı, annemin belki de satmaya kıyamadığı bir takısı, anlatılan geçmişin içinden bana seslenirdi. Annemin, -kenarları belki de altındı bilmiyorum- pırıl pırıl sarmaşık yapraklarıyla çevrili ayna tabanlı iki bardağı, yine kristal ve altın yaldızla yol yol süslü gelinlik sürahisi, ilk alındığı zamanlar son derece zarif ve kıymetli bir takım imiş. Bugün vitrinimde duran bu 110 yıllık sürahi takımının değeri bence ölçüsüzdür ama yaşam uzunluğuyla gerçek bir antika olmuştur. O zamanlardan bu zamanlara kalan buna benzer büyüklü küçüklü eşyalar, başımın içinde masal masal yaşayan anılarım, yaşadıkları devrin gerçek, fakat konuşmayan şahitleridir.
Cahit Uçuk – Bir İmparatorluk Çökerken
PDF Kitap İndir |