Cahit Kayra – Sevr Dosyası

Dünya 21. yüzyılın ilk yıllarını yaşıyor. Bu yeni yüzyıl şimdiden düşünemeyeceğimiz, düşleyeme-yeceğimiz kadar büyük değişikliklere gebe olacak. Savaş sonrası dönemde bizi şaşırtan hatta korkutan buluşlar, radarlar… mikroskobik yongalar… bilgisayarlar… internetler… anakaralar arası füzeler… uzayda dolaşan astronotlar… Jüpiter’e gönderilen uzay gemileri. Belki, önümüzdeki yüzyılın yarısına varmadan bunların hepsi teknolojik kadrodan çıkmış olacak. Yerlerini başkaları alacak. Yaşadığımız dönemde dünya topluluklarına egemen olmaya başlayan süper topluluklar hem nitelik hem de nicelik bakımından daha da güçlenecekler. Ulus, toplum ve yönetim kavramları ve kuralları da şimdi bilemeyeceğimiz, anlayamayacağımız biçimler kazanacak. Değerler değişecek. 20. yüzyılın değerleri yerine 21. yüzyılın değerleri geçecek. Fakirliğin ve zenginliğin ölçüleri değişecek. Çünkü bütün değerlerin ölçüsü İnsan’dır ve İn-san’ın yapısı da değişecektir. Biz, Türk toplumu, böylesine bir geleceğin eşiğinde, tükenmiş bir kültürden güç alarak günümüzün sorunlarına yanıt arıyor gibiyiz.


Türk aydını ise sokakta, işyerinde, evinde, gününü, gecesini gerçek sorunlara yanıt bulamamanın tedirginliği içinde yaşıyor. Oysa bundan seksen yıl önce bir büyük adam Türkiye’yi çöküp gittiği çukurun dibinden çıkarırken ülkenin sorunlarını ve geleceğini düşünmüş ve Batı dünyasını şaşırtan, düşündüren Cumhuriyet Türkiye’sini kurmuştu. Yıllar geçti. Bugünlere geldik. Hem gülünecek hem de ağlanacak hallere düştük. Dünya sürekli atılımlar ve değişimler peşinde. Türkiye ise sarıklı, cüppeli din tacirleri ile okumuş Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlarının, Doğulu, Batılı düşmanlarının elbirliği yaptığı bir yıkıcı kampanyanın estirdiği fırtınalar içinde savrulmaktadır. 1920’lerde Türkiye’yi Sevr batağına getirenler ülkeyi bugün de o batağa geriletmeye çalışmaktadırlar. Acıklı olan şey, bunca tehlikeli yollardan bugüne kadar gelmiş olan Türk halkının bu olumsuz gelişmeye karşı yetersiz tepki göstermesi, olan bitenleri duyarsızlıkla karşılama-sıdır. Bu duyarsızlık, düşünen Türk insanını zaman zaman umutsuzluk kıyılarına kadar getiriyor. Nereye kadar gerileme… Bu sorunun yanıtı da bellidir. Sevr’e kadar. Sevr Antlaşması denilen ve Türkiye’nin kanına ekmek doğramayı amaçlayan bir skandal Antlaşmasının kurmak istediği yüz karası düzene kadar. Altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu Sevr’de sona ermiştir. Tükenişin son aşamasındaki Antlaşma etrafındaki öykülerde iki güç savaşmıştır: Yabancıların ile onlarla işbirliği yapan yerli bilinçsiz aymazların ve din yobazlarının temsil ettiği bencillik, açgözlülük.

Mustafa Kemal’in ve arkadaşlarının temsil ettiği özveri ve erdem. Bu kitapta bu iki gücün geçmişteki boğuşmasını anlatmaya çalıştım. Mustafa Kemal’in kişiliği konusunda çözümlemeler yapmadım. Gerçekte Birinci Dünya Savaşı sonrası Kurtuluş Savaşı, ateşkesler, antlaşmalar döneminde Atatürk’ün yeri her şeyin üstündedir. Ama benim konum Türkiye’yi Sevr Antlaşması’na getiren insanlar ve o günlerin ortamı ile, onu bu yüz karası felaketten kurtaran insanların neler yaptıklarını anlatmanın sınırları içinde tutulmuştur.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir