Cahit Irgat – Çok Yaşasın Ölüler

TIMARHANE BANA NEYZEN TEVFİK’İ TANITTI;  Onu tanımayan yoktur sanırım o kuşakta ve bizim kuşakta. Yeni kuşak merak sarsa, belki biraz tanıyabilir onun kişiliğini şiirlerinden… Görmek mümkündü onu Beyoğlu’nda, Havuzlu Beyazıt Meydanı’nda, Küllük Kahvesinde, 1 Kumkapı’da, Samatya’da… İstanbul’un her yerinde, her semtinde, hemen her meyhanesinde. Ya yarı sallanır, ya tam sallanır durumda, ister cebinde para olsun, ister meteliği olmasın, ceplerinde defteri, kurşun kalemi, neyleriyle, nısfiyeleriyle… Onunla ilk Özcan Meyhanesi’nde karşılaşmıştım uzaktan uzağa. Beş kuruşa, yedi buçuk kuruşaydı o zamanlar rakının tek kadehi. On kuruşa kulplu bardaklı bira ve çeşitli mezeler… Bursa Sokağı’na yakın sokaklardan birindeydi Özcan Meyhanesi. Sanatçılar çıkardı o günlerde oraya. Ve sanatçıları sevenler. Oraya, Degüstasyon’a, Fişer’e, Çiçek Pasajı’na, Tuna Birahanesi’ne. Bilinen yerlerdi sanatçıların çıktığı yerler… Meyhaneler, kahveler, pastaneler, Nisuaz, Petrograd, Moskova ve Viyana kahveleri… Benim onu asıl tanımam kahvelerde, meyhanelerde olmadı. Benim onu asıl tanımam, Bakırköy Akıl Hastanesi’nde olmuştu: İnsan haysiyetini boğazlayarak, kışın soğuk bir gününde, dilim bağlı, dört duvar arasına koydular beni. En uysal delilerin koğuşuydu bu. Her adam kendi dünyasını yaşıyordu. Birkaçı sobanın çevresinde halkalanmışlar, birkaçı pencerelerden dışarıyı seyrediyordu. Biri parke taşlarını sayıyordu. Bir başkası bir köşeye büzülmüş, sigarasını avucunun içinde saklayarak içiyordu.


Üçü beşi ellerini arkasına bağlamış, üçü beşi sıralar üstünde ayakta, başlarını havaya sallayarak mırıldanıyorlardı. Çoğu yalınayaktı. Zaman zaman susan, zaman zaman yumruklarını başına ve bacaklarına çarparak dövünen, acı acı uluyan biri çevremde üçgenler dörtgenler çizerek çömeliyor, kalkıyor, gene dolaşıyordu. İki Yahudi hasta, el ele, birbirlerinden hiç ayrılmıyorlardı. Burada da imtiyaz vardı. Her sınıftan, her işten, her çeşit insan yan yana yaşıyorduk. Ama pistonlulara ayrı davranış… Çoğunun üstü başı yırtıktı. Yatağına uzanmış biri kitap okuyordu. Saçları ensesini aşmış ressam, sayfaları yırtarcasına desenler çiziyordu. Şahlanan at resimleri. Kaptan yere çökmüştü. Gözlerini yere eğdi, tükürdü. Balgamında gemiler gözlüyor, söyleniyordu:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir