Hikmet Çiçek – Dr. Bahattin Şakir İttihat ve Terakki’den Teşkilatı Mahsusa’ya Bir Türk Jakobeni

Bahattin Şakir, İttihat ve Terakki’nin en önemli üyelerinden, daha doğrusu önderlerinden biriydi. Hikmet Çiçek onun hakkında bir inceleme ortaya koyarak yakın tarihimize önemli bir katkı yapmış oluyor. Kendisine teşekkür borçluyuz. Ben burada İttihat ve Terakki üzerine bazı noktaları belirtmek istiyorum. Bunlardan ilki, İttihat ve Terakki’nin çok kötülenmi ş olduğudur. İttihat ve Terakki’nin hiç dostu yok gibidir. II. Abdülhamit’i tahttan indirdiği, daha genel olarak da Meşrutiyeti getirerek Saray’ın yetkilerini, gücünü sınırlamış olduğu için, saltanat yanlıları, daha genel olarak ağalık ve şeyhlik düzeni (feodalizm) yanlıları İttihat ve Terakki’ye düşmandır. 1926’da kimi eski İttihatçılar Atatürk’e karşı İzmir’de başarısız bir suikast düzenledikleri için, Atatürkçüler de İttihat ve Terakki’yi sevmezler. Atatürk’ün can ına kastetmenin çok büyük bir alçaklık, çok büyük bir hainlik olduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte, suikastç ıların ne ölçüde İttihat ve Terakki’yi temsil ettikleri, yani suikastın İttihat ve Terakki’ye ne ölçüde mal edilebileceği sorulabilir. Zira İttihat ve Terakki sekiz yıl önce dağıtılmış olan bir kuruluştu. Ayrıca İttihat ve Terakki bir bakıma çok türdeş, bir bakıma da hiç türdeş değildi. Örneğin, Atatürk’ün kendisi ve kimi arkadaşları da bir zamanlar İttihat ve Terakki üyesi olmuşlardı. İttihat ve Terakki’den nefret eden bir başka kesim de “düveli muazzama” (büyük devletler) idi.


Bu ülkeler emperyalistti. Osmanlı devleti de emperyalizmin hedefi olan, sömürgeleştirilmek istenen bir ülkeydi. Ayrıca Türklerin oturduğu Osmanlı topraklarının ana bölümleri eski Yunan, eski Roma, eski Hıristiyan toprakları olmak dolayısıyla da bu ülkelerin ilgisini çekiyordu. Çünkü bunların gözünde Türkler sonradan gelmişlerdi, söz konusu toprakların “asli” sahipleri değillerdi. Üstelik Türkler uygarlıktan yoksun, işe yaramaz bir halktı. Dinleri olan İslamiyet ise hiçbir kutsallık taşımayan, Afrika ya da Uzakdoğu dinleri gibi “alakasız” bir dindi. Sonuç olarak, Osmanlı toprakları emperyalistlere ya da “asli sahiplerine” verilmeliydi. Batı‘nın tavrı buna göre programlanmıştı. Ünlü “Şark meselesi”, bu programın nasıl gerçekleştirilebileceğine dairdi. Büyük devletler ve onların kamuoyu İttihat ve Terakki’den nefret ediyorlardı; çünkü İttihat ve Terakki, çağcıllığın temsilcisi olarak, “hasta adam” ilan edilmiş bulunan Osmanlı devletini ayağa kaldırmak iddiasını taşıyordu. Oysa Osmanlı devletinin ayağa kalkması demek, Batılıların bu ülke üzerindeki emperyalist emellerinin sonu demekti. İttihat ve Terakki’yi sevmemeleri bundan ötürüydü. Düveli muazzamanın İttihat ve Terakki’ye karşı nefretinin derecesi konusunda günümüz okuyucularına bir fikir verebilmek için bunun bir çeşit “Saddamlaştırma” olduğunu söyleyebiliriz. İttihat ve Terakki İkinci Cumhuriyetçilerin de nefretini kazanmış bulunuyor. Bunlar, “tepeden inmeciliğe”, askercil düzenlere, genel olarak devrime karşı “demokrasi” ve evrimden yana oldukları için, Atatürk Devrimi‘ne karşı oldukları gibi, aynı nedenlerle İttihatçılara da karşıdırlar.

Örne ğin, Ahmet Altan, romanlarında onları gaddar, ac ımasız, insanlık dışı kişiler olarak sunar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir