Kazım Karabekir – Hayatım

Vazifelerin yerine getirilmesinin kahramanlık olmadığına; kahramanlığın, vazifenin bittiği yerde başladığına ve vatan hayrına en aziz varlıkların fedasının sona erdiği yerde tamamlandığına inanan Kâzım Karabekir Paşa’nın hayatı, kişilerin ibret alacağı tarihi bir örnektir. Kâzım Karabekir Paşa herkesin hayatından çıkarılacak bir ders olduğunu, bu nedenle gelişmiş toplumlarda olduğu gibi, herkesin hatıratını yazması gerektiğini belirtir. Bu düşünce ile küçüklüğünden kalp krizi sonucu hayata veda ettiği güne kadar yaşadıklarını kaleme almıştır. “Hayatım” isimli bu kitapta, daha Rüştiye sıralarında tutmaya başladığı günlüklerinin 1907 yılına kadar olan kısmını sonradan kitap haline getirmiştir. Bu kitapta okuyucu, Kâzım Karabekir Paşa’nın kişiliğini oluşturan aile geçmişini, çocukluk hikâyelerini, 1907 yılına kadar Osmanlı Devleti’nde olup bitenler karşısında düşündüklerini izleme imkânına kavuşabilmektedir. 1906 yılından itibaren günlük not şeklinde tuttuğu hatıratı da “Günlükler” adı altında orijinaline hiçbir müdahale edilmeden yayınlanacaktır. Kâzım Karabekir Paşa Vakfı olarak Paşanın “Vatandaş! Yanlış bilgi felâket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren! Sonra münakaşasını istediğin gibi yap! Birincisi vicdanına, ikincisi seciye ve irfanına dayanır” ilkesi ile ailesine kalan tüm evrakı milletimiz ile paylaşmak kararındayız. “İstiklâl Harbi yaptık, âmilleri yazmazsa tarihi masal olur” prensibi ile yazdığı “İstiklâl Harbimiz” kitabında olduğu gibi “Hayatım” kitabında da Paşanın orijinal el yazmalarını titiz, tarafsız ve zahmetli bir çalışma ile Latin alfabesine çevirerek yeniden basıma hazırlayan Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve değerli yöneticilerine huzurunuzda teşekkürü borç biliriz. Herkesin hayatı, mükemmel bir tarih parçasıdır. Hele çocukların ibret alacağı güzel bir kitaptır. Şahsının ehemmiyetine göre böyle bir kitap bütün vatan evlatlarının da istifade edebileceği hakiki bir rehber olabilir. Ne idik, ne olduk? Mutlak bilinmelidir. Bu dünyada herkesin hayatı, kendi hatırasında bir resimli kitaptır. Eğer bunu yazmazsa, kendisiyle beraber silinip gidecektir.


Kalacak üç beş mühim hatıra da, yakınları tarafından mahiyeti değiştirilmiş, birer masal olacak, kimseye faydası değil, belki de zararı olacaktır. Herkes kendi kitabını yazmalı, okunması herkes için faydalı görülenler ise mutlaka tab ve neşr olunmalıdır. Medeni âlemde bu yapılıyor. Bu âleme girdiğini iddia edenler de bunu yapmalıdırlar. Kâzım Karabekir. Selçuk Türklerinden olan ceddim Karabekir, Karaman havalisi derebeylerindendir. Karaman ’ın 20 kilometre kuzeydoğusundaki Kasaba, diğer ismi Gaferyat ’ta otururmuş. Burası etrafı surla çevrili, şirin bir köydür. Karaman beylerinin mütamadi zulmünden bizar olmakta iken Sultan Fatih ’in pek adil bir hükümdar olduğunu işiterek, Karamanoğulları ’nın tenkiline gelen orduya iltihakını Padişah ’tan rica etmiş ve kabul olunarak yüzlerce atlı maiyetiyle tenkil hareketine iştirak etmiş. Büyük yararlılığı görüldüğünden kendisine ferman verilerek, paşalık ile o havalinin timarı [1] ihsan olunmuş. Bu tarihten itibaren, sipahi teşkilatı daha ziyade tekemmül ettirilerek muharebelere iştirak etmişler. Esasen pek müsait olan arazi ve Türklüğün kanı öteden beri kasaba halkını süvariliğe iltifat ettirmiş; cirit oyunları, yarışlar, öteden beri bura halkının en sevdikleri oyunlar; atlı avcılık da daimi işleri olduğundan sipahi teşkilatı bu havaliye daha büyük bir varlık vermiş. Kırmızı şalvar, cepken, kazak, özengi ve dalkılıç artık köy halkının daimi kisvesi olmuş. Karabekir namı da Karamanoğulları ’nın inkırazından sonra o havalide şöhret almış ve devam etmiştir. Yavuz Sultan Selim ’in Mısır ve İran seferine yüzlerce sipahilerle Karabekiroğulları da iltihak ediyor.

Mısır ve Çaldıran’da büyük yararlılıklar gösteriyorlar. Şah İsmail ’in hazinesini ve bir kızını da kaçırarak Yavuz Sultan Selim’e getirmişler. Buna mükâfaten, bir hayli esir ve ganimet Karabekiroğuları’na ihsan olunmuş. Kasaba ’ya bunlar getirilmiş. Kasaba ’ya güzel bir cami, bir kapalı çarşı, çeşmeler, yollar yapılmış. Ve surları tamir edilip, kapıları mükemmel bir hale konmuş. Fakat bir müddet sonra, surların bu halinden İstanbul kuşkulanmış. Tahribi için padişah –hangisi olduğu bilinmiyor– bir heyet göndermiş. Halk, razı olmamış. Nihayet, mevcut iki kapı altıya iblağ olunması suretiyle uyuşmuşlar. Ailece malum olan bu geçmişi yerinden de kendim tahkik ettim. İstiklâl Harbin’i müteakip ceddimin bu güzel yurdunu ziyaret ettim. 10 Eylül 1339 (1923). Köy kâmilen taş binaları ve harap kalesiyle tarihi bir heybet veriyor. Ancak emsaline kasabalarda tesadüf olunan camii, çarşısı ve camideki tarihi iki şamdan ve halı parçaları ve kandiller arasındaki ziynetler, Şah İsmail Seferi ’nin güzel hatıralarıdır.

Birçok antika ve eski eserlerin çalındığını halk söylüyor. Kırmızı şalvarlar, cepkenler dilden dile hikâyeler halinde hâlâ yaşıyor. Karabekir ismi hürmetle anılıyor. Köyün esas ismi Kasaba olduğu halde, niçin ve ne zaman Gaferyat dendiğini bilmiyorlar. Acaba İran esirleri ve ganimeti gelince Zaferiyad dediler de sonraları galat olarak Gaferyat mı denildi… Buna ihtimal verdik. Köy halkı müteşebbis, zeki, çocuklarının zaviyei-i vechiyeleri kâimeye yakın, başları ileriye çıkıntılı, halkın ve köyün bugünkü hali bile bir mazi hayatının şahididirler. Köyde iki un fabrikası ve birkaç halı tezgâhı var. Bana köyde dokunmuş bir halı seccade hediye ettiler. Bir şirket halinde çalışmak üzere teşvik ettim. İlkmektep pek iyi bir halde değildi. Lâzımı gibi yardım ettim. Bu hususlar sırası gelince tafsil olunacaktır. Karabekir isminde bir köy de, tam Anadolu ’nun göbeğinde mevcuttur. Kızılırmak ’ın 40 kilometre şarkındadır. Bura halkı kendilerinin Karaman mıntıkasından 300 sene evvel geldiklerini ve benim mensup olduğum Karabekir ailesinin bu köyü tesis ettiklerini ve köyde eski Karabekir sülalesinden aile bulunduğunu söylediler.

(1338, Ankara ’da.) Fakat daha esaslı malumat bulamadık. Aileden maruf olan bildiğimiz Topal Musa Paşa. [2] Timar paşalığı buna kadar gelmiş. Bu zat babamın dedesi imiş. Babamın babası Ahmet Efendi artık köyün eşrafından olarak kalmış. Babamın anne ciheti de Kadıoğulları diye maruf imiş. Sülalemizin fermanı atlas üzerine yazılı imiş. En son babamın annesi yanındayken bir yangında yanmış.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. İyi de arkadaş bu pdf değil ki, epub kitabı pdf çevrilmiş, sayfa numaraları yok, bize sayfa numaralı olanı lazım.