Recep Şükrü Apuhan – Çanakkale Geçilmez

Büyük öğretmen olan ‘tarih’i iyi dinlediğimiz söylenemez. Uzun yıllar o öğretmenin derslerinden faydalanamadık. O canla başla bize hatalarımızı ve doğrularımızı anlatırken biz lüzumsuz şeylerle uğraşan öğrenciler gibiydik. Çanakkale Savaşı, Anadolu toprağında nasıl tutunduğumuzu ve bundan sonra da nasıl tutunabileceğimizi anlatan önemli bir dersti. Tarihi bir defa daha kürsüye davet ederek bu dersi hepimiz için tekrarlamasını istedik. * * * İngiltere’ye Osmanlı Devleti’nin dört bir yanından ulaşan istihbarat raporları artık Osmanlı Devleti’nin tükendiğini, en az iki asırdır süren bölme, parçalama, zayıflatma faaliyetlerinin kesin sonuç verdiğini, son bir darbe için zamanın geldiğini bildiriyordu. İngiliz sömürgeciliği, bağımsız tek Müslüman devleti olan Osmanlı Devleti’ni dağıtmak ve kendisini İstanbul ile taçlandırmak için hazırdı. Osmanlı Ordusu daha iki yıl önce Balkan Harbi’nde hezimete uğramış, Osmanlı Yönetimi siyasal kavgalar içinde karışmış, ülkede dirlik ve düzen kalmamıştı. Konsolosluklar azınlık çetelerine dağıtılmakta olan silahlarla doluydu. Bu duruma düşmüş bir devletin, dünyanın en güçlü donanması olan İngiliz donanmasına ve İngiltere-Fransa ittifakının acı bir kuvvete sahip ordularına direnebilmesi düşünülemezdi. Üstelik hem İngiltere hem Fransa sömürgelerinin kaynaklarını da kullanacak, on binlerce sömürge askeri beyinleri yıkanarak savaşa sürülecekti. Osmanlı, kaybetmeye mahkûm görünüyordu. “Türk lokumları bizim olacak!”, “Türkleri yalnız İstanbul’dan değil, Anadolu’dan söküp atacağız!”, “İki hafta sonra İstanbul’dayız!” şarkılarının eşliğinde Çanakkale’ye doğru yola çıkan İngiltere ve Fransa, Gelibolu Yarımadası’nda Türk milletinin şanlı içtihadı ile karşılaştı. Mehmetçik “Ayağımda çarıkla, yedek parçası olmayan tüfekle, yarı aç yarı tok ben nasıl savaşayım? Bana hesap verin!” demeyecekti. Mehmetçik orasının olan bitenin hesap sorulacağı bir yer olmadığını, bundan sonra olacak olanlara karar verilecek bir yer olduğunu hissetmişti.


Karadan ve denizden saatler süren bombardımanla alt üst olmuş siperlerin arasından kanlar içinde sürünerek çıkacak, son bir gayretle doğrulacak ve süngüsüyle düşmanın üzerine atılacaktır. Yaralı Mehmetçikler sıraya girmiş, yaralarının sarılmasını bekliyorlardı. Doktor, sıradaki bir çavuşun ayağının etrafında kan biriktiğini gördü. “Senin yaran hâlâ kanıyor, öne gel, önce sana bakayım.” dedi. Çavuş, “Bırakın aksın!” cevabını verdi. “Balkan Cenginin karasını temizliyoruz!” 1 İngiliz istihbarat raporları çok zor anlarda ülkenin yönetimini bir anda eline geçiriveren “Mehmetçik ruhu”nu anlayamamıştır. “Yetiş ya Muhammed, kitabın gidiyor!” diye haykıracak Binbaşı Lüfü Bey’den haberdar olamamıştır. Hiç olmazsa bazı ruhlar her zaman dimdik ve sapasağlam kalacak, onlar da bütün düşmanlıklarla baş etmeye daima yetecektir. Bu kitapta ilk önce I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nin açılma sebeplerini özetledik. Sonra 18 Mart 1915 deniz zaferine ulaşan yolu ve o büyük günü ayrıntılarıyla birçok kaynaktan faydalanarak anlattık. Düşmanın karaya asker çıkardığı 25 Nisan 1915 günü, Çanakkale Savaşı’nın bütün karakterini taşır. 25 Nisan’a ayrı bir bölüm ayırdık. Daha sonra Çanakkale Muharebeleri’nin 25 Nisan 1915’ten 8 Ocak 1916’ya kadar bir özetini vermeyi uygun bulduk.

Sonraki bölümlerde Mehmetçiğin eşsiz kahramanlığı ve fedakârlığı ele alındı. * * * Kitabın amacı Çanakkale Savaşı’nı bütün yönleriyle anlamak isteyen özellikle genç okuyucu için bir başlangıç, bir giriş olabilmektir. Çanakkale’de vatanı savunmak için gösterilen kahramanlıkla ilgili hemen herkesin bir bilgisi olduğunu ancak savaşın kendisine dair bilgilere sahip olunmadığını gördüğümüzden savaşın nasıl gelişip sürdüğünü özetleme ihtiyacı duyduk. Bunu yaparken kaynağı belli olmayan olaylara yer vermemeye çalıştık. * * * Çanakkale Geçilmez okundukça Mehmetçiği sevme sanatına sahip yürekleri yüreğimde hissedecek, bir müddet yurdun her köşesinden yükselecek “Seni seviyorum Mehmetçik” sesleriyle yürüyeceğim. Aziz şehitlerimiz, toprağa düştüğünüz anlara karışıyor ve sizi gururla, sevgiyle, hürmetle, işte bir defa daha anıyoruz. Hüzünlenmeyin ve ümitsiz olmayın. Sizi hiç unutmayacak ve size lâyık olmaya çalışacak evlatlarınız var. Son olarak, aziz şehitlerimiz için yeryüzünün en güzel mısralarını yazmış olan Mehmed Âkif’i hasret ve sonsuz sevgi ile anıyorum.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir