Etiket: Graham Greene

Graham Grenee – Oturma Odası

Oturma odası. Aralık ayında bir öğle >sonrası. Perde kalkar kalkmaz, ilk bakışta bu oturma odasında bir acaiplik olduğunu sezeriz. Ev, Holland Park’taki alelade evlerden biridir. Derhal garip veya yersiz diye parmak basabileceğimiz hiçbir şey gözü – müze ilişmez. Arkadaki yüksek bir pencereden sadece dışarıdaki ağaçların tepeleri görülür. Pencere, her ne hikmettense yarısına kadar demir çubuklarla […]

Graham Greene – Yikilis

Wilson, pembe tüysüz dizlerim demirlere dayamış, Bedford Oteli’nin balkonunda oturuyordu. Bugün pazardı; Katedral’de sabah duası çanları çalmıyordu. Bond Sokağının karşı kaldırımın d aki okulun penceresinde, lacivert jimnastik gömlekleriyle oturan kara kızlar, bitmez tükenmez bir işe dalmışlardı: Yaylı telleri andıran saçlarım örmeye çalışıyorlardı. Wilson, yeni bıraktığı bıyığım okşuyor, içeceği cinin gelmesini bekliyordu. Orada, Bond Sokağında otururken, […]

Graham Greene – Komedyenler

Londra’da, eski sömürge savaşlarının kahramanları olan süvari generallerinin ve unutulmuş fraklı siyaset adamlarının şerefine dikümiş o kurşuni anıtları düşünürüm de — geçmeyi başaramadığı milletlerarası yolun karşı ucunda — kendi memleketinden çok uzaklarda yatan Jones’in hâtırasına dikümiş olan o mütevazî taşla alay etmek için hiç bir sebep göremem. Maamafih Jones’in memleketinin, coğrafî konumunu bugün bile kesin […]

Graham Greene – Havana’daki Adamimiz

«Surdan aşağı doğru yürüyen şu zenci var ya,» dedi Dr. Hasselbacher, VVonder Barda içki içtikleri yerden. «Onu görünce aklıma siz geliyorsunuz, Bay VVormold.» On beş yıllık arkadaşlıklarına rağmen karşısındakini hâlâ, «Bay,» diye çağırması tam Dr. Hasselbacher’e özgü bir nitelikti: Dostluk da tıpkı* dikkatli bir teşhisin yavaşlığı ve güveniyle ilerlemeliydi… VVormold’un ölüm döşeğinde, sönükleşen nabzını saymağa […]

Graham Greene – Sakin Bir Amerikalı

Akşam yemeğinden sonra, Catinat caddesindeki odamda oturmuş Pyle’i bekliyordum. Bana: «En geç saat onda sizde olurum,» demişti; saat gece yarısını çalınca artık daha fazla duramadım ve sokağa çıktım. Siyah pantolonlu bir kaç ihtiyar kadın kapının sahanlığına çömelmişlerdi; Şubat ajanda idik, sıcaktan yataklarına yatmak istemiyorlardı her halde. Bir siklopusçu, nehrin rıhtımlarına doğru ağır ağır pedallara basıyordu. […]