Darian Leader – Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler

“Seni tanıyoram,” herhalde bir erkeğin bir kadına söyleyebileceği en kötü şey ve bir kadının da bir erkeğe söyleyebileceği en iyi şey olsa gerek. Çoğu erkek genellemelere dahil olmaktan hoşlanırken pek çok kadın bunu istemez. Satıcılar bu gerçeği çok iyi bilir: Eğer bir erkeğe ceket satmak istiyorsanız şehirdeki ya da Wall Street’teki herkesin bundan giydiğini söyleyebilirsiniz, ama eğer bir kadına satmak istiyorsanız, tersine, bu ceketten başka kimsede olmadığım söylemek daha uygun olur. İşte cinsiyetler hakkında herkesin hoşuna gidecek ya da gitmeyecek bir şeyler yazmanın imkânsızlığı bundan kaynaklanıyor. Bu kitapta, kadm ve erkek cinselliğine ilişkin gözlem ve açıklamalardan bir çeşit kolaj yapmaya çalışıyorum. Kadm “olmak” ne demektir ve yalnız olmak kadm için ne anlama gelir? Erkek neden iktidarsız olabilir; kadm ve erkek kıskançlığı gerçekte neye yöneliktir? Bir kolaj, zorunlu olarak birbirini tutmayan unsurları içerir; umarım ortaya çıkan bu uyumsuzluk akıllarda yeni fikirler oluşturmaya yarar. Psikanalizciler kitapta çok fazla psikoloji bulacak, psikologlar ise çok az; bu ikisi dışında kalan ve sonuçta kitabm hedeflediği okur kitlesi de muhtemelen pek çok şeye itiraz edecektir. Günümüzde cinsiyet üzerine yapılan çalışmalar ve yayımlar genellikle karanlıkta kalmakta ve yalnızca meslekteki akademisyenlere ulaşabilmektedir. Teorisyenler hata yapmaktan çok korkar, bu yüzden de ya asıl argümanlarını gizlemek için ellerinden geleni yapar ya da argümanı tümden bırakmayı yeğlerler. Gerçekten de, erkek akademisyenlerin büyük bir yüzdesinin, konferans metinlerinin eleştiriye maruz kalmasındansa bunları kimsenin anlamamasını tercih edeceklerini göstermek için öyle büyük araştırmalara gerek yok. Bu kitapta, hem üniversite dışındaki bir kitleye seslenmeye, hem de çok sayıda hata yapmaya çalıştım. Zaten psikanalizin ilk ve heyecan verici metinlerindeki tuhaf bilgiler ve teoriler, bugün çoğunlukla hafif gülünç bulabileceğimiz fikirlerle bir arada bulunmaktadır. Bu kitapta bol miktarda karşınıza çıkacak genellemelerin sebebi budur: Eğer bunların çoğu kuşkuyla karşılanırsa, o zaman hiç değilse çürütmek ve eleştirmek için zemin de hazırlamış olurlar. Yanlış olanların yerini başka fikirler alabilir ve bu şekilde sürüp gider. Sözgelimi, bu giriş bölümünün başında sunulan, kadm ve .


erkeğin alışveriş alışkanlıklarıyla ilgili genellemeye şu itiraz getirilebilir: Erkekler şehirdeki herkes gibi, kadınlar ise herkesten farklı giyinmek istese de, gerçekte pek çok erkek modayı takip edemezken pek çok kadm, ille isteyerek olmasa da modayı takip etmektedir. Bu gözlem, yeni ve iddialı sorulan gündeme getirir. Okurlar, böyle bir araştırmanın bizi sadece kadm ve erkek cinslerinin, toplum ve kültür tarafından inşa edilmiş temsillerine götüreceği itirazında bulunabilir: Böyle bir kitap yapsa yapsa bu stereotipleri pekiştirip cinsler hakkındaki mitleri güçlendirir, denebilir. Fakat böylesi bir varsayım bu tür mitlerin gerçek kaynağıdır: Psikolojik bir özelliğin sosyal bir yapı olduğunu ileri sürmek, tam anlamıyla bunun ardında doğal, toplumun oluşturmadığı, daha gerçek bir şeyin var olduğunu ima eder. Ancak şu da açık ki, atom bombası ya da ozon tabakasındaki delik gibi toplumun oluşturduğu her şey gerçektir. Bunu yadsımak sosyal ve sembolik güçlerin etkisini hafife almak olur ki bu da mümkün değildir. Mesele, cinselliğin sosyal yapılanmalarında özellikle cezbedici ya da güvenilir bir şeyin olması değil, sadece bu yapılanmaların etraflıca incelenmeye değer olmasıdır. Eğer bir dilde değişiklikler yapmak istiyorsanız, en iyisi önce o dil hakkında bir fikre sahip olmanızdır. Bu kitapta kadın ve erkekle ilgili olabildiğince çok soru ortaya koymaya çalıştım. Bir kısmı deneme kabilinden cevaplandı, bir kısmı cevaplanamadı; fakat bana öyle geliyor ki doğru soruları sormak çözüm bulmaktan daha önemlidir. Bu yüzden bir hipotezi ele alıp onu sistemli bir şekilde geliştirmektense bir sorudan ötekine geçmeyi yeğledim. Her problem bizi başka problemlere götürüyor. Yine de bu kitabın başlığını oluşturan soruya daha çok ağırlık verildi: Bu hem -başka sorular getirerek- tartışmayı açmaya yarıyor, hem de ardından gelen değerlendirmelerden bazılarının benzeşmesini sağlıyor. Bunları birbirine bağlayan motif partner fikridir: Eğer bir mektup yazılıp da gönderilmiyorsa, gerçekte kim ya da ne amaçlanmıştır? Bu soru insan cinselliğinin özünü oluşturur. Göreceğimiz gibi insan cinselliği asla kişinin etten kemikten eşine değil, onun ötesindeki bir şeye yöneliktir.

Bu değerlendirmeler de kendi mantığını izler. Özellikle klinik örneklere, edebiyat ya da sinemaya odaklanmak yerine birinden ötekine geçer; klasik dramadan romantik kurmacaya, eski pastoraldan Gotik romana, muayene odasının mahremiyetinden caddenin ya da beyazperdenin daha aleni sahasına hareket ederler. Burada önemli olan, herhangi bir tek türün [genre] ele alınması değil sorulara sadık kalınmasıdır: Bu soruların izini sürmeye çalışırken daha netleştirmek için kültürel ya da kronolojik değişimleri gözetmedim. Böylece, Freud Viyanası’mn çok özel çevresinden gelen bir örneği çağdaş uygarlığın bir yanıyla ilişkilendirdiğimizde aynı sorunun farklı bir biçimde gündeme getirildiğini görebiliriz. Freud’un bazı hastalarının gerçek semptomlarına bugün nadir rastlansa da, onların yerini de belki benzer mesajlar taşıyan yeni semptomlar aldı. Başlıktaki soruya gelince; buna cevap verebildiğimden emin değilim, fakat okurun merakım uyandıracağını ümit ediyorum. Çalışmalarımın birinde, iki buçuk yaşındaki bir erkek çocuğu pencerede bir kurt olduğundan endişe ediyordu. Aynı yaştaki bir kız çocuğu da bu korkuyu duyuyordu. Onlara kurdun ne yapacağını sorduğumda, erkek çocuğu kurdun onu yemek için geldiğini söyledi; fakat kız çocuğu “Gidip ona soralım” dedi. Bilgiye yaklaşım açısından bir şeyleri keşfetmek için duyulan bu arzu, erkek çocuğunun varsayımından daha makul ya da en azından daha verimli görünüyor. Bu kitap okurun sorulara yönelik bu heyecanı paylaşması ve sorulan kendisi için sormaya başlaması için elinden geleni yapıyor. Yöneliş bakımından bu kitap Lacan artı Reik: Yani pek çok teorik tespitin ve gözlemin geldiği yer. Jacques Lacan (1901- 1981) Fransa’nın en ünlü psikanalitik düşünürü ve hiç şüphesiz Freud’un en önemli halefiydi. Theodor Reik (1888-1969) Freud’un ilk öğrencileri arasında en çalışkan ve zeki olanlarından biriydi. Lacan’m çalışmalan Anglosakson dünyada büyük çekinceyle karşılandı.

Bu çalışmalar kapalı, değişken ve yalnızca konunun içindekilere yönelik olarak tanımlanır. Belki de sadece Aristoteles bu ölçüdeki bir şöhreti yaşamıştı. Yunanlı düşünürün eserlerinin, ölümünden yüz bilmem kaç yıl sonra kabul görüşünü, Lacan’m Anglosakson dünyasmda günümüze dek uzanan kabulüyle karşılaştırınca, yukarıda sayılan kimlik özelliklerinin aynıları çıkıyor ortaya: kapalılık, değişkenlik, ko- özelliklerinin aynıları çıkıyor ortaya: kapalılık, değişkenlik, konunun içindekilerine yönelme. Arap filozof îbni Sina Aristoteles’ten gerçekten tek kelime anlamadığım söyleyebiliyordu; bu yüzden de Metafizik’in tamamını yıllarca sonra Farabi’nin bir tefsiriyle açıklanıncaya kadar ezberine almıştı. Bu hikâyecik bizi Lacan’m bütün seminerlerini ezberlemeye olmasa da, hiç değilse sabır inceliğini göstermeye teşvik etmeli. Reik’a gelince; kitaplarını elde etmenin güçlüğü, adının okunuşunun bambaşka türde bir yaratık olan Wilhelm Reich adıyla sık sık karışması sonucu bugün şöhreti iyice söndü. Aman karıştırmayın. Reik Freud’un öğrencilerinden biriydi; savaştan sonra ABD’ye geçerek kültürel, cinsel ve klinik sorunlar üzerine bir dizi kibar ve bilgili inceleme yayımladı. Yaşlılığında Freud’a oldukça benziyordu ve bürosunun duvarları ustasının fotoğrafları ve ondan kalan hatıralarla kaplıydı. Sık sık okurun sempatisini sınayan tekrarlara rağmen eseri, gerçek bir psikanaliz araştırmacısının eseridir ve bu yüzden de bugün okunmaya değer. Muhtemelen ilk kez on yedinci yüzyıl tiyatro eleştirmeni Prynne tarafından meşhur edilen bir uygulama olan yoğun dipnot ve otoritelerden alıntılar kullanmaktan kaçındım (Milton onu, akimı marjinlere verip böylelikle aklı sıra metin yazdığını söyleyerek kızdırırdı). Dostlarım ve meslektaşlarımın içgörüleri ve eleştirileri bu kitabın yazımında büyük katkılar sağladı, Isolde Barker-Mill, Susan Bell, Marie-Laure Bromley-Davenport, Toni Marie Carlo, Madilean Coen, Véronique Gérard, Beatrice Khiara, Gretel Mitchell, Maria Olsson, Esther Palacios, William Phillips, Marie-Séverine Piard, Robert Sabel, Jennifer Scanlon, Jena Starkes ve Mahan Yektai’ye özellikle teşekkür ederim. Teşvik ve eleştirileri için ayrıca Parveen Adams, Bice Benvenuto, Mal- polla, Alison Hall, Richard Klein, Natasha Walter ve Elizabeth Wright’a çok şey borçluyum ve Colette Soler’le yaptığım tartışmalardan ve Eric Laurent’ ın içgörülerinden çok şey öğrendim. Geneviève Morel’in kadm cinsi üzerine yaptığı pek çok değerlendirmenin yanı sıra zor psikanalitik metinler hakkmdaki açıklamaları çok makbule geçti. Faber’daki Julian Loose’un dostane olduğu kadar eleştirel ilgisi ve pek çok önerisi bu metnin başından sonuna şekil almasında yardımcı oldu ve tavsiyelerinden sık sık yararlandım.

Umarım bütün yukarıda adı geçenler kitapta kabul edecekleri ve karşı çıkacakları çok şey bulurlar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir