Küçük İskender – Galileo’nun Pergeli

Hızlandırılmış Cinayet Kursları işin bir şehrin yakınlarında mola verdik; terlemek etin ağlamasıdır: Buna inanıyor aramı Kapitalist, osuruğunu bile nasıl satacağını planlayan kişidir. Tek derdi, ambalaj masrafı olmasın diye kıçının da pazara girmiş bulunmasıdır. Herkes bir dine bağlı olabilir. Ancak o dinin peygamberi bir tanedir. Uğraşmaya değmez. — Çok hassassın bu gece! — Seninle konuşuyorum. Altını tartıyorsan hassas terazi lazım! İroninin sentetik istismarında sen “sen” olsan ne çıkar, ben “tetik” olsam ne çıkar. Muhammed, İsa, Musa. Tanrı’da defans sağlam. Ah keşke bir de forvet Lucifer başka takıma kaptırılmasaydı. İnsan, yalnızlığıyla alay edebildiği sürece hayatta kalır. Bundan vaz geçer geçmez de ölür.


Ressamlar resim yapmayı itip hayatın makyajını silmeli. Gezegen gotik kadınların elinde. Arkadaşım daima suç ortağımdır. Salıyı Perşembeye Bağlayan Gece ( uyuşturucu travmaları üzerine kurulu bir tiyatro oyunu adı ) On Üçünden Sonraki Cuma ( bir korku filmi adı ) Yaşadığınızdan asla tam anlamıyla emin olamazsınız. Zaten yoktunuz; o yüzden tanrıydınız. — Neden bu kadar yalnızım, diye sordum tanrıya. — Senin ağacından orman olmaz, diye yanıtladı. Kovalıyorsa sizi kötü adamlar, gidip bir orkestranın içine saklanın. Masada şiir yazdığımı hiç hatırlamıyorum; masa bir sohbet hissi uyandırır çünkü bende. Oysa şiir delişmendir, hareketlidir ve kendi yalnızlığıyla oyalanır. Daha çok nesircileri disiplin altına alırmış gibi gelir bana yazı masası. Onlar anlatıcıdır ve anlatılanların böylesi bir ciddiyete, resmiyete ihtiyacı vardır sanki. ёairler oturmamalı, hayalin peşinden gitmelidir. Yazı masamla aramda her zaman yazılmayı bekleyen bir şiir mesafesi vardır bu yüzden. AlMaBa: Alkol ve Madde Bağımsızlığı Savunucuları. ‘Hayır’ demek değil, ‘evet’ demektir hayattaki kimi sorunların kaynağı; hayır diyenler yalnızlığından acı çeker, evet diyenler sosyal trajedi’den. Beden ve bedenin şekillenmesinde etkili olan cinsiyet, toplumsal statüde ayrımcılığın ve eşitsizliğin bahanesi sayılamaz. Ancak kadınların ve ‘yönelinmiş cinsel kimlik’ sahiplerinin resmi ideolojilerde, sokak kültüründe maruz kaldığı davranış biçimleri, hor görülmenin ötesinde coğrafyaların “estetik” ile ilişkisini, halkın insanФ seviyesini de belirler.

Asıl telafuz edilmesi gereken şudur: Cinsellikle gücü hâlâ aynı potada değerlendirmek bir cehalet ölçütü müdür, yoksa kimi ülkelerin benimseyip koruduğu bir alışkanlık mı? Mal hazırdı yine; sapladım enjektörü toprağa ve zerk ettim. Yeryüzünü eroinman yaptım aklımca. İstanbul’da Avrasya Porno Film Festivali düzenlemek için sponsor arıyorum. tango + pogo = tago Uyuyor delikanlı; tıbben güzel. Ayağında, türkçe karşılığı olmayan o yerde, bilekten ayağa geçerken, o kabarık kemiğin altındaki hafif oyukta, bir damar atıyor. Tansiyon, alkolden. Uzanıp öpüyorum orayı. Kan, diyor ki, öpme beni, çıkarım şimdi dışarı, ben de öperim seni. İyice temizlenmem gerekiyordu: Asitle yıkandım. İçtüzüğünde hayal yok gökyüzünün [1] Bir nota sehpasıdır insan dünyada tek başına biri gelecek, koyacak müzik defterini ve başlayacak senfoni Televizyonda ekonomi uzmanı kadın bas bas bağırıyor: — ‘Sanayiye odaklanın; üretim alanındaki yeni fakirleri konuşurken borsanın ani düşüşünü ve paritedeki gevşek oynamayı gözardı etmeyin!’ diyor. Bunu nasıl becereceğimi ve neden yapmam gerektiğini bilemiyorum. Belirsizlik beni telaşlandırıyor. Kobalt adlı bir arkadaş edinsem, belki yardımı dokunur bana. Mananın Standart Saptaması ve Вan Eğrisi hakkında yalanlara sahibin; benim hedefim, 22. yüzyılda, tarihin en önemli romantik serserisi olarak anılmaktı oysa.

‘Rafine bir mucize’ kategorisine sokulabilir mi acaba yalnızlığımız? Telaş beni belirsizleştiriyor. Buna infilak demeli; patlama karşılamıyor. Yaşama becerisi elinden alınmış ve yalnızca bir siluet olarak hatırlanması kararlaştırılmış, hatta ürkek lekeler topluluğu diye adlandırılabilecek kadar üstüne gidilen insanların gelip dayandığı, haklarının iadesini istediği renkler ve o renklerin renk skalasının hiyerarşisini reddi esnasındaki muazzam sessizlik; işte buna infilak demeli. Renklerin eşitliğini iddia edebilmek, büyük akıldır çünkü. Hünerdir; tanrısız gelişir. Hepimizin biliçaltında bambaşka dünya haritaları vardır; bambaşkayı başkadan ayıran bir yetki arifesidir belleğin yorucu koridorları ve karışık cümlelerin ardından sıralanan duru, sakin cümleler. Yahut, ağır bir ithamı yarım bir mimik, belli belirsiz bir jest ile tamamlamak: Siyanür mü, arsenik mi daha keskindir; ikisine de zehir deyip kestirip atmak mı daha keskin? Ressamlar, dağlara bakıyorlarsa tuvaller günahkârdır. Diğerlerinin gerçeği sizin yalanlarınızla oluşturulamıyordur; diğerliğine yeni alışmışken daha da diğerleştirilmeye çalışılanlar enikonu yeryüzü aritmatiğinin, yeryüzü muhasebesinin vazgeçilmezleridirler oysa. Onların farkı, farksız düşünme eğilimleridir. Еnemserseniz, sızı süratle başlar. Bir gezegenin anatomisini çözümlemek için önünde durursunuz rahatsız edicilerin: Kimi zaman sosyal bir patolojinin sonucu soykırımlar, kimi zaman kişiye özgü zaafların yan tesiri modernizmin muhteşem ters kimyası; bütün rahatsız edicilerin bir parçası da sizsinizdir aslında. Bu, infilak’tan başka nedir ki. Resimler, dağlara asılıyorlarsa duvarlar yıkılmıştır. Kendinden başka tasviri olmayan figür, boş zeminlerde, boşaltılmış zeminlerde ancak hayata kilitlenerek görünür olabiliyorsa ve figürün doğrudan ruhuna yansıdığı sanatçı bu nedenle üzgünse ona kaosun lisanına yetkin çevirmen diye de hitap edilmesi gerekmez mi? Birinin tüm olup bitenleri bizim de anlayacağımız bir lisana çevirmesi artık şart. Sevinç Altan’ın atölyesinden çıkmıştım; gölgeler ve gri plazma içinde yürümeye çabalarken o yaşama adaletine kırgın insanın bir yara ve resimlerinin yara kabukları olması ihtimali bana bunları hatırlattı.

Resimler ve Ressamlar, dağlara sığınmışsa cennet infilak etmiştir. Еlülerden önce yaralıları gömmeli mutluluğa.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir