Brian Morris – Din Üzerine Antropolojik İncelemeler

“Tüm insanlık, Yunanlılar ve Yunanlı-olmayanlar hep beraber tanrıların varlığına inanır.” Platon, ikibin yıldan da uzun bir zaman önce böyle yazmıştı. İnsanlığın tümü düşünüldüğünde belli bir din biçiminin evrensel olduğunu çok az kişi inkâr edecektir. Bu bakımdan kutsala ve tinsel varlıklara ilişkin düşünceleri hâlâ ifadelendirmemiş bir toplum bulmak zorundayız. Dine metih amacıyla yaklaşanlar, dinsel ya da tanrıcı bir dünya görüşünü savunurlarken doğal olarak dinin evrenselliğini vurgularlar, ancak anımsanmasında yarar olan nokta, dinsel inançlara yönelik kuşkucu tutumların da muhtemelen tüm kültürlerde ifade bulduğu ve dünyanın doğalcı [natüralist] kavramlaştırmasının da uzun bir tarihe sahip olduğudur. Öyle ki Radcliffe-Brown bu bakımdan şunları ileri sürecek noktaya kadar varmıştır, Her insan toplumunda, kaçınılmaz olarak iki farklı ve bir anlamda çatışan doğa kavramlaştırması var olmuştur. Bunlardan doğalcı [natüralist] olanı heryerde teknolojiye içkin-dir ve 20. yüzyıl Avrupa kültürümüzde de düşüncelerimizde açık ve egemen hale gelmiştir. Mitolojik ya da tinselci [spiritualist] denilebilecek olan diğer kavramlaştırma ise mitos ile dine içkindir ve felsefede çoğu zaman açık hale gelir (1952: 130). Saflık ve Tehlike’de “ilkel dünya görüşü”nü esası itibariyle dinsel ve simgesel olarak tanımlayan Mary Douglas, daha sonra bu “ilkel iman” düşüncesini sorgulayacak ve belli bir dünyevi yönelime sahip pek çok kabile kültürü de olabileceğini ileri sürecektir. Douglas, Müslüman olmakla birlikte dinlerini yalnızca tipik bir Londra varoşunda yaşayanlar kadar ciddiye alan İran’ın Basseri göçerleri üzerine Barth’ın yaptığı çalışmayı anmakta ve antropologların “mümin ilkel mitosundan kurtulmaları” gerektiğini öne sürmektedir (1975: 81). Bu, bana, yazısız halkların tümünün özde dinsel olan kavramsal kategorilerle bütünüyle sarmalandığını düşünen yaklaşıma göre daha tercih edilebilir gibi gelmektedir. Doğa, toplum ve dünya üzerine farklı kavramlaştır-maların birarada var olduklarım görmek için pek çok kişinin Batı düşünce geleneğinin kaynağı olarak gördüğü Yunan düşüncesine geri dönüp bakmamız yeterlidir. başladığımızda veya zihnimiz normaldeki gibi geliştiğinde hayata ve evrene topluluk olarak bakışımız mecburen kökten değişirdi. Çünkü gerçekliğe ilişkin önceki sınırlı kavrayışımız, bütün felsefi soruların en temeline çok farklı bir ışık tutmuş olurdu.


.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir