Dhammapada – Buda Dedi Ki

Budizm konusunda yazılmış ve yayınlanmış çok kitap var; ama bu büyük inanç ve aydınlanma düzencesinin başlangıç kitabı Dhammapada [1] , doğrudan doğruya bu sistemi kuran Gautama Buddha’nın sözleridir. Bu özgün metni bugünün diline çevrilmiş olarak vermekle, ülkemiz kültürüne yararlı olacağımı umuyorum. Çeviri ince bir yol, zor bir sanattır. Çevirmen elinden geldiğince özgün metnin anlam ve deyimlerine bağlı kalmaya çalışırken, aynı zamanda, hangi dile çeviriyorsa o dilin özelliklerine uygun olarak, anlaşılır ve okunabilir bir metin yaratmak durumundadır. Çevirinin hem anlamca sadık, hem de dilce güzel olması kolay değildir. Bu kural bütün çeviriler için geçerlidir. Gerçekte yetkin çeviri olamaz, hiçbir çeviri aslının yerine geçemez derler. Bu yüzden, özellikle ana kaynaklar olan büyük metinlerin, aynı bir dile yapılan, bir değil, birkaç değil, pek çok çevirisi bulunur. Örneğin: Eski ve Yeni Ahitler’den oluşan Kutsal Kitap’ın, örneğin İngilizceye, belki de bilinemeyecek kadar çok sayıda çevirisi vardır. Başka felsefelere ve dinlere ilişkin kutsal metinler de böyledir. Dhammapada’nın, en tanınmış olanları arasından elde edebildiğim, kimisi manzum(e) / nazım / şiir, kimisi nesir / düzyazı biçiminde, yedi adet başka başka İngilizce çevirilerini inceleyerek, aslına en yakın ortalama bir anlayışa varmaya, gereken yerlerde de ayrıca, konuyla ilgili değişik yayın ve kaynaklara başvurarak deyimlerin ve kavramların öz anlamını bulmaya, öğrenmeye çalıştım. Böylece Buda’nın söylemek istediğine olabildiğince yaklaşmak, sonra da bu söyleyişi dilimize aktarırken en iyi anlaşılır, en kolay okunur, en hoşa gider, duru ve güzel bir Türkçe’ye ulaşmak için çaba gösterdim. Sanskritçe ‘Siddharta Gautama’, Pali dilinde ‘Siddhatta Gotama’, İsa’dan Önce 563 – 483 yılları arasında, bugünkü Nepal ile Hindistan arasında bulunan, Sakya (Kosala) ğı’nın başındaki Kıral Suddhodana ile Kıraliçe Mahayama’nın oğludur. Doğumunun yedinci gününde annesi ölen Gautama’yı teyzesi büyüttü. Gautama onaltı yaşına gelince, yine onaltı yaşında olan kardeş çocuğu kızla evlendi; bir oğlu oldu.


Yirmidokuz yaşına gelince, sarı giysili ve başı tıraşlı bir keşişi görüp etkilendi. “Gerçeği” ve “hastalık ölüm yaşlılık gibi kaçınılmaz acılardan etkilenmeyen salt dinginliği” aramak için saray yaşantısını bırakıp ormanlara çıktı, türlü yöntemleri, türlü öğretmenleri, ustaları, üstatları, mürşitleri, yolgöstericileri ve bitmez tükenmez oruç – imsak – nefsine ezâ ve hakaret, bedenine ağır işkenceler gibi çileleri deneyerek, yıllarca dolaştı; aradığını bulamadı. Sonunda birlikte “yol yöntem” aradığı tüm yoldaşlarından, dervişlerden [2] keşişlerden [3] ayrılıp yalnız kaldı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir