Suat Yıldırım – Açıklamalı Kur’an Meali

Sûre Hakkında Mekke’de, risaletin başlangıcında nâzil olmuş olup 7 âyettir. Tam olarak nâzil olan ilk sûredir. Kur’ân-ı Kerîm’in başlangıcı olduğundan “bir yeri veya bir şeyi açan, başlatan” anlamına Fâtiha adı verilmiştir. Ayrıca yirmi kadar güzel vasfını bildiren başka isimleri de vardır. Mesela: Namazda okunması vacip olduğundan Sûretu’s-salât, Allah Teâla’nın arşının altındaki hazineden indirilip ulvî mânaların hazinesi olduğundan Kenz; başlı başına yeterli olduğundan Vâfiye, Kâfiye; bütün sûrelerin aslı, kökü, tohumu durumunda olduğundan Ümm’ul-Kitab, el-Esas onun isimleri arasındadır. Bu kutlu ve özlü sûre gerçekten Kur’ân-ı Kerîm’in feyizli ve bereketli bir hülasası ve İslâm ibadetinin esasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’in ana gayeleri şunlardır. 1. Tevhid, yani Allah’ın birliği 2. Nübüvvet 3. Âhiret 4. İbadet ve adaleti de kapsayarak istikamet. Fâtiha sûresi bu esaslara açıkça delâlet eder. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla 1. Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla [59,22-24] 2.


Bütün hamdler, övgüler âlemlerin Rabbi Allâh’adır. 3. O rahmândır, rahîmdir. 4. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. [24,25; 37,53] Rabbü’l-âlemin sıfatı Kur’ân mesajının evrenselliğini, rahmân ve rahîm sıfatları, Allah’ın kâinatı şenlendiren geniş rahmetini ilan eder. Sûrenin başında “Bütün övgüler Allah’ındır” şeklinde kapsamlı bir hüküm verildiğinden, âdeta “Niçin?” diye soran aklı tatmin için, zımnen gerekçe teşkil eden bazı ilahî sıfatlar hatırlatılmaktadır. Övgüler Onundur: Çünkü Rabbü’lâlemîndir bütün varlıkları yaratıp büyüten, varlıkta devam ettirendir. Çünkü rahmândır, rahîmdir: Bu mükemmel kâinatı merhametiyle şenlendiren, güneşleri, ay’ları, topyekün kâinatı bitkilere ve hayvanlara hizmet ettiren, cansızı ve canlısı ile bütün varlıkları da insana hizmet ettiren O’dur ve çünkü, hayat sadece dünya hayatından ibaret değildir. Burada ağır bir emanet yüklenerek, Allah’ın halifesi, vekîli olarak geçici bir süre için görevlendirilen insanın, asıl hayatı ebedî âhiret hayatındadır. İşte Allah âhiretin de tek hükümdarıdır. 5. yücelerden indiren Zatın, bütün âlemleri her tarafıyla aynı anda gören Rabbü’lâlemin olduğunun önemli bir delilidir. 5. âyet ile kul, Rabbi ile bir akit yapmaktadır.

Allah’a ibadet ve teslimiyet gösteren insana O, dünyada yardım ve hidâyeti, âhirette cenneti vermeyi uhdesine alır. 6. Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet. [4,69] 7. Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil. Son âyet doğru yolun somut, gerçekleşmiş şeklini gösterir, mümini geniş düz caddede ilerleyen peygamberlerin nuranî kafilesinin peşine yerleştirir. Örnek ihtiyacını tatmin eder. Fâtiha sûresinin okunması tamamlanınca “öyle olsun, kabul eyle!” mânasına gelen “âmin” denilmesi sünnettir. Bakara Sûre Hakkında Bakara sûresi Medine döneminde hicretten hemen sonra nâzil olmaya başlamış ve takrîben on yıla yayılan vahiy parçaları halinde devam etmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Hacim itibariyle Kur’ân’ın 1/12’ sini teşkil eder. Kur’ân’ın, ayrıntılı bir özeti durumundadır. Sûre bir mukaddime, dört ana maksat ve bir neticeden oluşur. Mukaddime: Kur’ân’ın şanını, görevini bildirir ve ondaki hidâyetin temiz kalb taşıyanlar nezdinde âşikâr olup kalbi hasta ve bozuk olanların ondan yüz çevireceklerini bildirir.

Birinci maksat:Bütün insanları İslâma dâvet eder. İkinci maksat: Özellikle Ehl-i Kitabın yanlışlarını düzeltip Kur’ânı tasdik etmeye çağırır. Üçüncü maksat: Bu dinin ahkâmını ayrıntılı olarak bildirir. Dördüncü maksat: Bu hükümlerin yerine getirilmesini sağlayacak müeyyidelere ve teşvik edici hususlara yer verir. Netice: Mezkûr maksadları içeren dâveti kabul edenleri tanıtır; onların dünya ve âhiretteki âkıbetlerini açıklar. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla 1. Elif, Lâm, Mîm. Kur’ân-ı Kerîm’in 29 sûresi huruf-i mukattaa denilen bu münferit harfler ile başlar. Müfessirler, bunların mânasız veya tesadüfî olmadığını vurgular, onlar hakkında öne sürülen muhtemel çeşitli izahları nakleder, bununla beraber Allah ile Resulü (a.s.) arasındaki bu şifrelerin kesin mânalarını Allah’a havale ederler. Allah Teâla bu tonlu seslerle sinyaller verip beşeriyetin dikkatlerini çekmekte, bir an için, her işi bırakıp gelecek muazzam gerçekleri dinlemelerini temin etmektedir. Keza Kur’ânın da böyle harflerden ibaret olduğunu, yapabileceklerse bu harfleri kullanarak insanlara da benzerini yapma çabaları hususunda meydan okuduğunu hatırlatmaktadır. el-Kitab: “Yazılı şey” demektir. Böylece kitap adı verilerek zımnen Kur’ân vahiylerinin yazı ile tesbit edilmesi emredilmektedir.

Kur’ân o kitaptır ki kitap denilince, hatıra onun geldiği en mükemmel kitaptır ve diğer bütün kitaplar onun mânasını açıklamak görevindedirler. Takvâ: Korunma, sakınma demektir. İnsanın, başta küfür ve şirk olarak kendisine zarar veren her türlü kötülükten, haram ve isyandan korunarak ta nihayette cehennem azabından da korunmasını sağlayan değer sistemidir. Muttakî ise, takvâ sıfatını taşıyan kimsedir. Gayb sözlükte: “Görünmeyen, gözden gizli kalan şey” demektir. Terim olarak “Duyulardan ve insanın ilminden gizli kalan” şeye denilmiştir. Bir şeyin gayb olması, insanlar yönündendir; yoksa Allah için gayb yoktur. Allah Teâla da bize göre gaybdır, fakat O’nun hakkında “gâib” denilemez. 2. İşte Kitap! Şüphe yoktur onda. Rehberdir müttakîlere! [32,1-2] 3. O müttakiler ki görünmeyen âleme inanırlar. Namazlarını tam dikkatle ifa ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden infak ederler. 4.

Hem sana indirilen kitabı, hem de senden önce indirilen kitapları tasdik ederler. Âhirete de kesin olarak onlar inanırlar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir