Eğer cesur değilsen samimi olamazsın. Eğer cesur değilsen sevemezsin. Eğer cesur değilsen güvenemezsin. Eğer cesur değilsen, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Ben sana bir dogma sunmak için burada de güvencesizlik deme. Zihnin neden özgürlüğe “güvencesizlik” dediğini anlayabilirim: Birkaç ay ya da birkaç yıl boyunca hapiste yaşadın mı? Eğer birkaç yıl hapiste yaşasaydın, tahliye olduğu gün mahkumun gelecek hakkında belirsizlik hissetmeye başladığını bilirdin. Cezaevinde her şey belirliydi. Her şeyin katı bir rutini vardı. Yemeği geliyordu, güvenliği sağlanmıştı. Ertesi gün aç kalacağı korkusu yaşamıyordu. Her şey belli olduğu için, hiçbir endişe taşımıyordu. Şimdi, yıllarca hapiste kaldıktan sonra, gardiyan gelip ona “seni serbest bırakacağız” diyor. Titremeye başlar. Cezaevi duvarlarının dışında yine belirsizlikler olacak. Sürekli arayış içinde olması gerekecek. Bir kere daha özgür yaşamak zorunda kalacak. Özgürlük korku yaratır. İnsanlar özgürlükten söz eder; ama korkarlar. Ve insan eğer özgürlükten korkuyorsa, daha insan olmamış demektir. Ben sana özgürlük veriyorum; güvence değil. Ben sana kavrayış veriyorum; bilgi değil. Bilgi seni emin yapacaktır. Eğer sana bir formül verebilirsem, belirli bir formül verip; “Tanrı var, bir kutsal ruh var ve onun oğlu olan İsa var. Cennet ve cehennem var. Bunlar iyi eylemler, bunlar kötü eylemler. Günah işlersen cehenneme gidersin, erdemli yaşarsan cennete gidersin” dersem, her şey biter. O zaman emin olursun. O yüzden birçok insan Hıristiyan, Hindu, Müslüman ya da Jaina olmayı seçti. Onlar özgürlük değil, sabit formüller istiyor. Bir adam ölüyormuş. Yolda bir trafik kazası yaşanmış ve kimse adamın Yahudi olduğunu bilmediği için bir rahip çağırmışlar. Katolik bir rahip. Rahip adama eğilmiş. Adam ölmek üzereymiş, son anlarını yaşıyormuş. Ve rahip: “Baba Tanrı, Kutsal Ruh ve Oğul İsa üçlemesine inanıyor musun?” diye sormuş. Adam gözlerini açmış. “Ben burada ölüyorum ve o saçma sapan sorular soruyor!” demiş. Ölüm kapını çaldığı zaman bütün emin olduğun şeyler saçma ve aptalca gelecektir. Hiçbir kesinliğe yapışma. Hayat belirsizdir, hayatın doğası belirsizliktir. Zeki bir insan her zaman emin olmadan kalır. Bu belirsizlik halinde kalmaya hazır olmanın ta kendisi cesarettir. Belirsizlik içinde kalmaya hazır olmak güvenmektir. Zeki bir insan, durum ne olursa olsun, tetikte olan ve tüm kalbiyle karşılık veren insandır. Ne olacağını bildiğinden değil, “Bunu yaparsan şu olur” tavrında değil. Hayat bir bilim değil. O bir neden-sonuç zinciri değil. Suyu yüz dereceye kadar ısıt buharlaşsın; bu kesindir. Ama gerçek hayatta hiçbir şey böyle kesin değildir. Her birey bir özgürlüktür, bilinmeyen bir özgürlük. Tahmin etmek ya da bir şey beklemek imkansızdır. İnsanın farkındalıkla ve anlayışla yaşaması gerekir. Sen bana bilgi aramak için geldin. Tutunacağın belirli formüller istiyorsun. Ben sana öyle bir şey vermem. Aslında, eğer sende biraz varsa onları da alıp senden uzaklaştırırım. Zamanla emin olduğun şeyleri yok ederim. Zamanla seni daha da güvencesiz bırakırım. Yavaş yavaş seni daha da çok şüpheci hale getiririm. Yapılması gereken tek şey bu. Bir ustanın yapması gereken tek şey budur. Seni tam bir özgürlükte bırakmak. Bütün olasılıkların açık olduğu, hiçbir şeyin belli olmadığı tam bir bağımsızlık. O zaman her şeyin farkında olmak zorunda kalacaksın; başka türlüsü mümkün olmaz. Kavrayış dediğim şey budur. Eğer güvencesizliğin, hayatın ayrılmaz bir parçası olduğunu kavrarsan ve bunu olumlu görürsen, hayatı özgür kıldığını, sürekli bir sürprize dönüştüğünü kavramış olursun. Kimse ne olacağını bilemez. Bu seni sürekli merak içinde bırakır. Buna belirsizlik deme, merak de. Buna güvencesizlik deme, özgürlük de. Eğer cesur değilsen samimi olamazsın. Eğer cesur değilsen sevemezsin. Eğer cesur değilsen güvenemezsin. Eğer cesur değilsen, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler.
Osho – Cesaret – Tehlikeli Yaşamanın Coşkusu
PDF Kitap İndir |