Ali Aksu – Haccac B. Yusuf

İslam tarihinde Hulefâ-i Râşidîn’den sonra kurulan ve yaklaşık bir asır sert politikalar sayesinde ayakta kalan Emevîler döneminde, idarî, siyasî, sosyal ve askerî olaylarda rol oynayan önemli şahıslar bulunmaktadır. Bu dönemde dikkat çeken ve devleti yıkılmaktan kurtaran, valiliği boyunca uyguladığı sert politikalarıyla sadece yaşadığı dönemde değil, günümüzde de yankıları devam eden Emevî valilerinden biri de hiç şüphesiz Haccâc b. Yûsuf’tur. Haccâc, Abdullah b. Zübeyr ile giriştiği mücadeleden sonra Emevîlerin ikinci kurucusu olarak devletin başına geçen Mervan b. el-Hakem’in ordusunda ilk defa babasıyla birlikte asker olarak yer aldı. Mervan’ın dikkatini çeken Haccâc, Abdülmelik b. Mervan döneminde önce Hicaz valiliğine atandı. Burada gösterdiği başarı sayesinde Irak valiliğine tayin edilen Haccâc, Velid b. Abdülmelik döneminde siyasî hayatını devam ettirdi. Haccâc, görev yaptığı süre içinde –özellikle- Mâveraünnehir ve Sind bölgelerinin fethini gerçekleştirmiş, önemli bir muhalefet hareketi olan Hâricîlerle mücadele, İbnü’l-Eş’as isyanı gibi hadiselerin üstesinden gelmiş önemli bir isimdir. Bu nedenlerle Abdullah b. Zübeyr sürecinde bir anlamda iktidar-muhalefet mücadelesi olarak meydana gelen olaylarda vali ve komutan olarak görev yapan Haccâc’ın hayatı ve bu dönemde meydana gelen mücadelelerin ele alınıp incelenmesi, bu dönemin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır kanaatindeyiz. Bu amaçla hazırlanan çalışma giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında Haccâc’ın siyasette aktif görev almasına kadar Emevî siyasî tarihi ve Haccâc’ın, Abdullah b.


Zübeyr üzerine gönderilişine kadarki hayatı hakkında bilgiler verilmiştir. Birinci bölümde Haccâc’ın en hareketli ve aktif görev aldığı dönem olan Abdülmelik b. Mervan döneminde yaptığı siyasî faaliyetleri; bu bağlamda Hâricîlerle olan mücadelesini ve komutanı olmasına rağmen Haccâc’a karşı koyan Abdurrahman b. Muhammed b. el-Eş’as’ın isyanı ele almaya çalışılmıştır. İsyanın neden kaynaklandığı konusu araştırılmıştır. İkinci bölümde Abdülmelik döneminin devamı ile birlikte Velid b. Abdülmelik döneminde Haccâc’ın –özellikle doğu bölgesine- gönderdiği valilerin yaptıkları fetihlere değinilmiştir. Üçüncü bölümde, Haccâc’ın valiliği esnasında yapmış olduğu kültür, ekonomi ve bayındırlık alanlarındaki faaliyetleri incelenmeye çalışılmıştır. Dördüncü bölümde ise Haccâc’ın döneminde pek çok olaylara sebep olan kişiliği ve bir kısım gruplarla ilişkisi ele alınmıştır. Çalışmanın hazırlanmasında öncelikle İslam tarihinin temel kaynakları kullanılmıştır. Bunların başında Taberî’nin Tarihü’l-Ümem ve’l-Mülûk ve İbnül Esîr’in el-Kâmil fi-Târîh adlı eserlerini zikretmemiz gerekir. Bu kaynaklardan daha çok Haccâc’ın İbn Zübeyr, İbn Cârud ve Hâricîlerle olan mücâdelesini işlerken faydalandık. Bu iki kaynak bizim çalışmamızın ana mihverini oluşturmaktadır. Bunların dışında yaklaşık aynı olayları aktaran Halife b.

Hayyat’ın Tarih’i, İbn Kuteybe’ye nisbet edilen el-İmame ve’s-Siyâse’si, Dineverî’nin Ahbâru’t-Tıvâl’ı, Ya’kûbî’nin Tarih’i, Taberî’nin Tarih’i, İbn A’sem’in Fütûh’u, Mes’ûdî’nin Murûcü’z-Zeheb’i, Nüveyrî’nin Nihâyetü’l-Ereb’i, Zehebî’nin Tarihu’l-İslam’ı ve İbn Kesîr’in el-Bidâye ve’n-Nihâye’si araştırmada sıkça kullandığımız kaynakların başında gelmektedir. Bu kaynaklar içerisinde İbn Kesîr’in eseri, oldukça önem arz etmektedir. Çünkü İbn Kesîr, Haccâc’a özel detaylı bir bölüm ayırmaktadır. Çalışma esnasında da görüleceği üzere Haccâc’ın lehinde ve aleyhinde pek çok rivayet yer almaktadır. Rivayetlerin çoğunun aleyhte rivayetler olduklarını söyleyebiliriz. İbn Kesîr, bir tarihçi olarak objektifliğini Haccâc hakkında zaman zaman bozmaktadır. Örneğin Haccâc hakkında olayların akışı sırasında bazen “Allah’ın laneti üzerine olsun” gibi ifadeler kullanırken Abdullah b. Zübeyr ve Ömer b. Abdülaziz hakkında ise “Allah’ın rahmeti üzerine olsun” ifadelerini kullanmaktadır. Söz konusu rivayetleri yeri geldiğinde verdik ve değerlendirdik. Ancak rivayetlerin tamamını çalışmamız içerisinde vermemiz doğru olmayacağı gibi konuyu başka bir alana kaydırması açısından da sakıncalı olacağı için vermedik. Temel kaynaklara ilaveten siyasî olayların yanısıra Haccâc’ın hayatı, kişiliği konusunda Tabakât ve Nesep eserlerinden İbn Sa’d’ın Tabakât’ı, Belâzürî’nin Ensâbu’l-Eşrâf’ı ve Zehebî’nin Siyerü A’lâmi’n-Nübelâ’sı ve diğer eserlerden istifade ettik. Bunların dışında Fütûhât eserlerinden Belâzürî’nin Fütûhu’l-Buldân’ından ve İbn A’sem’in Futûh’undan yararlanılmıştır. Şiir ve Edebiyat ile ilgili eserlerden İbn Kuteybe’nin Uyûnü’l-Ahbâr’ı, Müberred’in el-Kamil’i, İbn Abdirabbih’in el-Ikdü’l-Ferîd’i ve Isfahânî’nin el-Eğânî’sinden istifade edilmiştir. Coğrafyaya taalluk eden konularda ise, Yâkut el-Hamavî’nin Mu‘cemü’l-Buldân isimli eseri çalışmamızda önemli bir yer teşkil etmektedir.

Bu arada Arap âleminde Emevîler dönemi ile ilgili yazılmış olan kitaplardan da bahsetmek gerekir. Bunlardan Yûsuf el-Işş, Muhammed Hudarî Bek ve Ömer Ferruh’un aynı adı taşıyan çalışmaları edDevletü’l-Ümeviyye’den; yine Haccâc’ın Hâricîler ve İbnü’l-Eş’as ile olan mücâdelesi konularında istifâde ettik. Müsteşriklerden de meşhur Julius Wellhausen tarafından kaleme alınmış ve Prof. Dr. Fikret Işıltan tarafından Türkçeye çevrilmiş olan Arap Devleti ve Sükûtu adlı çalışmasından özellikle İbnü’lEş’as’ın Haccâc’a karşı isyan etmesinin sebepleri konusunda faydalandık. Bunun dışında Brockelman’ın yazıp Neşet Çağatay’ın Türkçeye çevirdiği İslâm Milletleri ve Devletleri Tarihi isimli eseri de yararlandığımız kaynaklar arasındadır. Haccâc hakkında çalışılmış müstakil kitap olarak Arap âleminde Dırar Sâlih Dırar’ın, Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî; Mahmud Ziyâde’nin el-Haccâc İbn Yûsuf es-Sakafî el Müfterâ Aleyhi isimli çalışması bulunmaktadır. Dırar kitabında, Haccâc’ın şahsiyeti, Yezîd b. Muâviye’den sonra Emevî iktidarı, Abdullah b. Zübeyr ile olan mücadelesi ve gençlik dönemini işlemektedir. Biz, Dırar’ın bu çalışmasından daha çok Haccâc’ın Abdullah b. Zübeyr üzerine gönderilişine kadar olan gençlik devresi ve şahsiyetini işlediğimiz bölümlerde yararlandık. Dırar çalışmasında özellikle Haccâc’ın Hâricîlerle olan mücâdelesini yüzeysel olarak geçmiş; hatta Haccâc’ın bu konuyla ilgili faaliyetlerine hiç değinmemiştir. Ayrıca Dırar çalışmasında kaynak göstermediği gibi, bibliyografya da vermemiştir.

Bu da onun çalışmasının bilimsel olmadığını göstermektedir. Bunların yanında ülkemizde yapılan araştırmalardan da istifade ettik. Konuyla ilgili doğrudan yapılmış üç makalenin olduğunu tespit edebildik. Bunlardan birincisi, Ahmet Lütfi Kazancı’nın “Haccâc b. Yûsuf es-Sakâfî” adlı makalesi, ikincisi İrfan Aycan’ın “Haccâc b. Yûsuf” adlı makalesi, üçüncüsü ise Sebahattin Çelik’in “Emevî Devlet Otoritesinin Tesisinde Haccâc b. Yûsuf esSekafî’nin Fonksiyoner Rolü” isimli makalesidir. Kazancı makalesinde Haccâc’ın hayatını kısaca özetlemiştir. Kazancı’nın makalesi, yaklaşık on sayfadan ibarettir. Çelik’in makalesi, oldukça muhtasar bir çalışmadır. Aycan’ın makalesi, bu alanda yapılmış en önemli bilimsel bir çalışmadır diyebiliriz. Şimdi de çalışmamızda uyguladığımız teknik ve özellikleri hakkında kısaca bilgi vermek istiyoruz: a-Yararlandığımız kaynakların ilk geçtiği yerlerde bibliyografik bilgileri verilmiş daha sonraları ise müelliflerin başka eserleri kullanılmamışsa, müellif adının verilmesi ile yetinilmiş, bir müellifin birden fazla eseri kullanılmışsa müellif adının yanına eserinin ismi kısaltılmış olarak verilmiştir. b-Çalışmamızda geçen tarihler hicrî-miladî olarak verilmiştir. Ancak bazen hicrî yıla tekabül eden iki miladî yılın zikredilmesi kesin tarihin bilinmemesinden kaynaklanmıştır. c-Bibliyografyada mümkün olduğu kadar müelliflerin ölüm tarihleri yine metinde de bazı önemli şahsiyetlerin ölüm tarihleri hicrî-miladî olarak verilmiştir.

d-Metinde özellikle Velid b. Abdülmelik döneminde Haccâc’ın valilerinin yaptıkları fetihler çalışmamızın konusunu kapsamadığı için konuyla ilgili detaylara girilmemiştir. e-Çalışmanın sonunda Haccâc dönemi önemli olaylarının bir kronolojisi verilmiştir. Sonuç olarak şunu belirtmekte fayda var: Bu çalışma, yeniden gözden geçirilerek hazırlanmış bir yüksek lisans çalışmasıdır. Dolayısıyla burada böyle bir çalışmayı bana tavsiyede bulunan ve çalışmanın her aşamasında büyük emeği geçen muhterem hocam Prof. Dr. Ahmet ÖNKAL Bey’e; çalışmayı baştan sona okuyan ve katkıda bulunan değerli kardeşim Doç. Dr. Âlim YILDIZ’a, kitabın basılmasını sağlayan Mehmet Varış Bey’e ve Kitabevi çalışanlarına teşekkür ederim. Ali AKSU Sivas 2009 Giriş Abdülmelik b. Mervan ve oğlu Velid b. Abdülmelik dönemlerini, Emevîlerin ikinci kez kuruluşu ve aynı zamanda yükseliş dönemi olarak isimlendirebiliriz. Bu dönemde Hâricîler ve Abdullah b. Zübeyr’e karşı oldukça sert tedbirler alan Haccâc b. Yûsuf’un Hicaz ve Irak valilikleri sürecinde yer aldığı iktidar mücadelesi üzerinde durmadan, valilik öncesi hayatı ile siyasî olaylardan bahsetmek yerinde olacaktır.

A- ABDULLAH B. ZÜBEYR ÜZERİNE GÖNDERİLİŞİNE KADAR HACCÂC’IN HAYATI 1-Doğumu ve Nesebi Kaynaklarımızda Haccâc’ın hayatının ilk dönemine ait hemen hemen hiç bir bilgi yoktur. Özellikle de onun Abdullah b. Zübeyr üzerine gönderilişine kadarki hayatı konusunda bilgi edinmemiz mümkün değildir. Doğum tarihi konusunda ise, değişik görüşler vardır: İbn Hâcer’e göre; Haccâc 45/666 yılında doğmuştur[1]. ez-Ziriklî ise, 40/660 yılında doğduğunu belirtmektedir[2]; İbn Kesîr ise, Haccâc’ın 39/659 yılında doğduğu görüşünü tercih ederek 41/661 yılında doğduğu yönündeki rivayeti zayıf olarak değerlendirmektedir[3]. Fakat biz onun öldüğü zaman (95/714)[4] kaç yaşında olduğu ile ilgili bilgilerden hareket ettiğimizde doğum tarihinin 40/660 ile 41/661 yılları olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine de söylediğimiz tarih kesin bir tarih değildir. Haccâc’ın doğumuyla ilgili olarak İbn Kesîr farklı bir rivayet vermektedir. Buna göre Haccâc’ın doğumu oldukça zor olmuştur; bugünki tabirle Haccâc, sezeryanla dünyaya gelmiştir[5], ancak bu bilgi diğer kaynaklarca doğrulanmamaktadır. Haccâc, Mekke’ye yakın Tâif şehrinde doğmuştur. Dolayısıyla Sakîf kabilesindendir. Haccâc’a karşı olanlar ona düşmanlığı daha mensubu bulunduğu kabilesinden başlatmaktadırlar. Örneğin Belâzüri’de bulunan onun nesebi ile ilgili rivayet bunu açıkça ortaya koymaktadır. Söz konusu rivayete baktığımızda Sakîf kabilesinin atası olan Kusayy, Semud kabilesinin kalıntısı olarak verilmektedir[6].

Haccâc, pek çok kez böylesi ithamı reddetmek için girişimlerde bulunmuştur[7]. Haccâc’ın soyu şu şekildedir: Ebû Muhammed el-Haccâc b. Yûsuf b. el-Hakem b. Ebî Akîl b. Mes’ûd b. Âmir b. Muattib b. Mâlik b. Ka’b b. Amr b. Sa’d b. Avf b. Kusayy[8]. Babası hakkında verilen bilgiler, annesine oranla daha azdır.

Bunun sebebi de muhtemelen annesinin o dönemin önemli kişileriyle birlikte yapmış olduğu çok evliliğidir. Babası Yûsuf b. el-Hakem, Sakîf kabilesinin ileri gelenlerinden ve üstün konuma sahip biriydi[9]. İbn Kesîr de Haccâc’ın babasının övgüye layık ve halifelerin yanında saygınlığı olan birisi olduğunu belirtmektedir[10]. Yûsuf, Taif şehrinde ilkokul (sıbyan) öğretmeni idi[11]. Haccâc’ın babasının bir sıbyan mektebinde öğretmen olmasını, bazıları onun çok fazla zeki olmadığı, aptal olduğu yönünde kasıtlı olarak tahkir amaçlı kullanmışlardır. Buradan o dönemde Arapların öğretmenliği küçük gördükleri anlaşılmaktadır. Sebebi ise yine o dönemde öğretmenliğin, herhangi bir mesleğe sahip olmayanların yaptığı bir iş olarak gösterilmesidir[12]. Kaynakların geneline baktığımızda Haccâc’ın da öğretmenlik yaptığını görmekteyiz. Fakat yine de kaynaklar Haccâc’ın ne işle meşgul olduğu konusunda ittifak içerisinde değillerdir. Bir kısmı onun sıbyan mektebinde öğretmenlik yaptığını, bir kısmı deri tabaklama ile uğraştığını, bir kısmı da kuru üzüm satıcılığı yaptığını belirtmektedirler[13]. Fakat onun dericilik ve kuru üzüm satıcılığı ile uğraştığı yönündeki bilgiler doğru değildir. Sebebi ise, kanatimizce babasının öğretmen olması, dolayısıyla oğluna da öğretmenliği tavsiye etmesinin daha uygun olacağıdır. Kaldı ki dericilik ve kuru üzüm satıcılığı yaptığı yönündeki rivayetleri, onu küçük düşürmek için söylenmiş olacağı kanaatindeyiz. Kuru üzüm satıcılığı ile onun şarap ile uğraştığı; dericilikle de vali olduğunda öldürdüğü insanlardan dolayı eski mesleği ile ilintilendirilmeye çalışıldığını düşünmekteyiz.

Haccâc, sahabeden Urve b. Mes’ûd’un torunudur[14]. Annesi Hemmâm b. Urve b. Mes’ûd esSekafî’nin kızı Fâriga’dır[15]. Annesinin yaptığı ilk evlilik konusundaki rivayetler, farklılık göstermektedirler. Bir rivayete göre Fâriğa, önceleri Arabın ileri gelenlerinden, o dönemin meşhur doktorlarından Tâifli el-Hâris b. Kelede es-Sekafî[16] ile evlenmiştir. el-Hâris, karısını boşadıktan sonra onunla Yûsuf b. Akîl es-Sekafî evlenmiş ve bu evlilikten Haccâc doğmuştur[17]. Başka bir rivayete göre ise, Haccâc’ın annesi el-Hâris ile değil de Muğîre b. Şu’be ile evlenmiştir. Muğîre onu basit bir sebepten[18] dolayı boşadıktan sonra Yûsuf b. Akîl onunla evlenmiş ve bu evlilikten Haccâc dünyaya gelmiştir[19]. Her iki rivayeti kaynaklar nezdinde değerlendirdiğimizde kesin bir sonuca ulaşmamız mümkün gözükmemektedir.

Ancak şunu söyleyebiliriz ki Fâriğa’nın Muğire ile evliliği konusundaki rivayetler, diğerine oranla daha çoktur. Bir başka deyişle kaynakların çoğunluğu, Muğire ile evliliğini tercih etmektedirler. Fâriğa ile ilgili yukarıda verdiğimiz bilgilerin dışında fazla bir bilgiye kaynaklarda rastlamamaktayız. Örneğin onun ne zaman ve nerede öldüğü konusunda herhangi bir bilgi yoktur. Sadece onun dedesi Urve b. Mes’ud ile ilgili bazı bilgiler mevcuttur. Bilindiği gibi Urve b. Mes’ud, Hz. Peygamber döneminde müslüman olmuştur. Taif halkını müslüman olmaya çağırdığında halk tarafından öldürülmüştür. Haccâc’ın dedesi ile hatta annesinin ilk evliliğini yaptığı Muğire b. Şu’be ile de zaman zaman iftihar duyduğu belirtilmektedir. Kaynakların bize bildirdiğine göre Haccâc bu övgüsünü şu sözü ile dile getirmektedir: “Ben, iki büyük köyün çocuğuyum”. Haccâc bununla Urve ve Muğire’yi kasdetmektedir. Kur’an-ı Kerim, Hz.

Muhammed’e peygamberlik görevi verildiğinde Mekkeliler ayetin diliyle şöyle itiraz etmişlerdi: “Bu Kur’an, eğer indirilecekse iki beldeden[20] (karye) birine indirilseydi ya!”[21]. Haccâc, nesep itibariyle anne ve baba tarafından Sakîf kabilesinin Ahlâf koluna mensuptur[22]. Haccâc’ın, Yahya, Eyyûb, Muhammed ve Süleyman isimlerinde dört kardeşi; Muhammed, Ebân, Abdülmelik, Süleyman, Velid ve Yûsuf adlarında erkek çocukları; Zeyneb isminde de kızı vardı [23]. Haccâc, kızını, halife Velid’in oğlu Mesrûr ile evlendirmiştir. Mesrûr, gerçekten siyasetten uzak, dini hayata önem veren bir şahsiyetti.[24] Çocuklarından Muhammed ve Yûsuf, Haccâc hayattayken vefat etmiştir.[25] Haccâc’ın çocuklarının isimlerine baktığımızda onun Emevî ailesine ne kadar sâdık birisi olduğunu anlayabiliriz. Çünkü erkek çocuklarının adlarının hemen hemen çoğu, Emevî halifelerinin veya devlet adamlarının isimleridir. Örneğin Abdülmelik ve Velid, kendisinin valilik yaptığı dönemlerin iki halifesidir. Süleyman ve Muhammed ise, onlar da yine hanedandan önemli isimlerdir. Haccâc’ın künyesi ise; Ebû Muhammed’dir.[26] İbn Kesîr, Haccâc’ın lakabını, Kuleyb olarak vermektedir.[27]

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir