Troia’ya yapılan saldırılar ve kentin kuşatması sona erdiğinde, her yer yakılıp yıkılmış, yerle bir edilmişti; bu kente kurnazca ihanet eden, dünyanın en saygıdeğer insanı, adaletin pençesine teslim edilmişti. Bu adam Ennias’dı. (1) Onun soylu ırkı bundan sonra birçok ülke ele geçirmiş ve hemen hemen bütün Batı Britanya adalarının efendisi olmuştu. Güçlü Romulus (2) Roma’ya ilk ayak bastığında, kendi adını verdiği ve şimdi de bu adı taşımakta olan görkemli Roma kentini kurmuştu. Tuscian (3) Tuscany’de; Langabarde (4) Lombardiya’da birçok konut yaptırmıştı. Ve Fransız denizinin ötelerinde de Felix Brutus (5), savaşların, yıkımların, tansıkların; aynı zamanda mutlulukların ve sıkıntıların sık sık birbirini izlediği dönemin egemen olduğu bir sırada, Britanya dağlarının geniş yamaçlarına sevinç içinde yerleşmişti. Ve bu soylu adam Britanya’yı kurarken, savaşa karşı büyük sevgi besleyen, yiğit insanlar yetişmiş ve bunlar zamanla birçok kez çarpışmışlardı. O zamandan beri, bildiğim ülkelerin içinde en çok burası tansıklara sahne olmuştu. Ama burada yaşayan Britanya krallarının içinde, işittiğime göre, her zaman için Arthur (6) en soylusuymuş. işte size, bu toprakta yaşanmış bir serüveni anlatmaya karar verdim. Kimileri bu serüveni çok garip bir olay olarak görürler. Bu olay, Kral Arthur’la ilgili olduğu sanılan serüven dolu öykülerden biridir. Biraz sabrederseniz, ben de başkalarının ağzından işittiğim, bir yiğitlik destanı biçiminde, şiirsel ölçüye uygun sözcüklerle yazılalı çok zaman geçmiş olan bu seıüveni size hemen anlatacağım. Noel’di. Kral Arthur, buyruğundaki en yüksek tabakadan soylu şövalyeleriyle birlikte Camelot’ta (7) yaşıyordu. Yuvarlak masanın bu soylu silah arkadaşları gösterişli, kaygısız, eğlenceli bir yaşam sürüyorlardı. O zamanlar bu yiğit şövalyeler, meç oynarlar, kılıçlarını gözüpek kullanırlardı. Oyundan sonra atlarını büyük salona sürerler, orada dans ederlerdi. Çünkü Noel yortusu, bir insanın düşünebileceği en güzel yemekleri ve eğlenceleriyle tam 15 gün sürerdi. Bu neşe dolu sesleri işitmek büyük bir zevkti. Gündüzleri duyulan tatlı sesler, geceleri oynanan dansların hepsi, büyük salondaki ve öteki salonlardaki lordlara ve leydilere erişilmez bir mutluluk verirdi. Hıristiyanlık ülkelerinin en ünlü şövalyeleriyle en zarif leydileri ve bu büyük salonu yöneten en soylu kral, dünyanın bütün eğlenceleriyle ve neşeleriyle burada yaşıyordu. ** Şu gökkubbenin altında en talihli kişi, ılımlı bir adam olan kraldı; çünkü büyük salondaki bütün bu seçkin insanlar, en olgun dönemlerini yaşıyorlardı. Herhangi bir şatoda oturan bütün yiğit savaşçıların adlarını teker teker anmak güçtür; bunun için ben de artık uzatmayacağım.- Yeni yıl henüz gelmişti; yüksek bir yerin üstünde hazırlanmış olan seçkin sofrada, o gün, büyük salondakilere iki katı yemek veriliyordu. Kral, kendisine eşlik eden şövalyelerle salona girince, kilisenin dinsel ayini durdu; rahiplerin ve ötekilerin yüksek sesle bağrışmaları işitildi. Noel böyle kutlandı ve herkes birbirini kutladı; bundan sonra yüksek tabakadan kimseler, yeni yılın ar mağanlarını dağıtmak; için canla başla koşuştular. Bu armağanlar için birçok tartışma yaptılar; yitirdikleri halde leydiler, yüksek sesle gülüyorlar; armağan kazananlarsa, sizin de kestirebileceğiniz gibi, pek hoşnut görünüyorlardı. Bütün bu eğlenceler yemeğe dek sürdü; büyük salondakiler yıkanıp temizlendikten sonra yerlerini almaya geldiler. Her zaman en yiğit şövalye, en yüksek yerde otururdu; çünkü bu, en iyi yöntem olarak kabul edilmişti. Kraliçe Guinever (8) neşe içinde, ortada süslenmiş de- – ğerli tahtta oturuyordu. Üzerindeki pahalı ipekli giysilerden başka, sırtında Tharsia ipeğinden (9) yapılmış, paha biçilmez mücevherlerle işlenmiş bir pelerin vardı. Gök rengi gözleriyle çevreye bakan bu leydi, dünyadaki kadınların en güzeliydi ve doğrusu, hiçbir erkek bundan daha güzelini görmemişti. Arthur, bütün yiyecekler dağıtılmadan yemeğe başlamazdı. Gençliğinden ve biraz da çocuk yaratılışlı olmasından dolayı neşe içindeydi. Kaygısız bir yaşamdan zevk duyar, uzun süre oturmaktan ve yatmaktan hoşlanmazdı; çünkü kaynayan kanı ve didinmeyi seven özyapısı onu hep devinime yöneltiyordu. Kralın şövalyelik ruhundan ileri gelen bir alışkanh-~ ğı daha vardı:
Anonim – Sir Gawain ve Yeşil Şovalye
PDF Kitap İndir |