Bryndis Bjorgvinsdottir – Savaşı Bitiren Sinek

Bu hikâyenin başlayıp bittiği kasabada bir sabah, kar öylesine lapa lapa yağmıştı ki her şey birdenbire kardan, beyaz, tümsek tümsek bir battaniyenin altında kayboluvermişti. Kasaba, insanların yaşadığı bir yerden çok, kocaman ve bembeyaz bir kâğıda benziyordu. Kasaba sakinleri sokaklara çıkana kadar tabii. Birbirlerine seslenerek, kardaki izler üstünde bir o yana bir bu yana gidip geldiler. Bazıları karda * yürümeye çalışırken kayıp düştü hatta. Köpekler, kar yığınları arasında hoplayıp zıplayarak, düşenlere havlaşıyordu. Bu ufak tefek aksiliklerle pek ilgilenmedikleri zamanlardaysa gökyüzünden düşen minik kar tanelerini kapmaya çalışıyor, bir yandan da benekli kuyruklarını yepyeni bir arabanın silecekleri gibi sağa sola sallıyorlardı. Birkaç tavuk, karın içinden kafalarını yukarı uzatıp gıdakladı, kasabada olup 7 bitenden hiçbir şey anlamamışlardı. Etraf birden kendileri gibi bembeyaz oluvermişti. Bütün bunlar olup biterken, başka bir grup kasaba sakini yuvalarını çoktan terk etmişti: dört karasinek ana cadde üstünde zikzaklar çizerek ilerleyip tek sıra halinde köşeyi döndüler. Bir gazete satıcısının eski bir gazete kutusundan bozma derme çatma tezgâhının da olduğu pazar yerine doğru gidiyorlardı. Satıcı “ Dün gece olanları okuyun!” diye bağırıyordu, insanlar zaten çoktan tezgâhın önünde toplanmışlardı. Herkes, önceki gece olanları merak ediyordu. Sinekler satıcının üstünden tezgâhın arkasına doğru uçtular. Orada, yana yakıla sabah gazetelerini almaya gelmiş insanların kalabalığı gitgide artarken sessizce bir gazetenin üstüne oturup baş sayfayı incelemeye koyuldular.


Satıcı, kolları her yöne uzanan bir deniz yıldızı gibi gazeteleri dağıtıyordu. Satıcı, işlerin çığırından çıktığını fark edince, “ Gazeteleri ıslatmayalım lütfen!” diye bağırdı. Bütün gazeteler yollara saçılıp sırılsıklam olmuştu ya da sayfa sayfa dağılmıştı. “ Bana bakın!” diye bağırdı boş yere, “ Bu yaptığınız hiç doğru değil, herkes aldığı gazetenin parasını ödesin canım!” Ama ne fayda! O sabah, herkes çıldırmış gibi gazetelere saldırıyor, kimse satıcının sızlanmalarına kulak asmıyordu. Üzerinde karasineklerin oturduğu gazetenin baş sayfası çeşit çeşit boy ve şekillerde harflerle doluydu. 8 Karasinekler bu alışkın olmadıkları görüntüye dikkatle baktılar. Kafalarını kaldırdıklarında stanttaki, bütün gazetelerin baş sayfalarında aynı şeyin olduğunu gördüler. Bütün gazeteler aynı olayı anlatıyordu; önceki gece beklenmedik biçimde sona eren savaşı. Bütün gazetelerde aynı fotoğraf vardı: kendilerinden pek de farklı olmayan minik bir karasineğin görüntüsü. Karasinekler, bakışlarını bir başsayfadaki sineğe bir gazete standının dışında devam eden kargaşaya çeviriyor ve aynı şeyi düşünüyorlardı. Çok şey bilmiyor olabilirlerdi, ama şundan kesinlikle emindiler. Önceki gece olanları dünyada hiç kimse onlardan daha iyi açıklayamazdı. Hatta gazeteler bile. Fotoğraftaki sineği tanıdılar. Gece olup biten şu önemli olaylara çok parçalı ve keskin karasinek gözleri sayesinde tanıklık etmişlerdi.

Bu yüzden insanlara bütün bu gerçeği sadece kendilerinin anlatabileceğini düşündüler. Savaşın bitmesini sağlayan ve minik bir karasineği gazetelerin başsayfasına taşıyan olayları bir bir anlatacaklardı. 9 Başlangıç Birkaç hafta önce, büsbütün başka bir ülkedeki büsbütün başka bir şehirde. I Sinek, Kolkex ve Hermann Şeker Oda adeta parıltılı bir ışık deniziydi. Televizyonun ışığı beyaz duvarları sarıya, pembeye, maviye boyuyordu. Televizyonun önündeki kanepe boştu ama kimsenin televizyon izlemediğini söylemek de doğru olmazdı. İki karasinek -Kolkex ve Sinek- kanepenin üzerinde asılı duran genişçe dünya haritasının üzerindeydiler. Kolkex pürdikkatti, bakışları ekrana kilitlenmişti. Bu esnada Sinek dünya haritasının üzerinde geziniyor, ayaklarının altında uzanan karmakarışık ülkelere bakıyordu. Yürüdükçe her adımında yeni bir ülkeye geçiyor, sınırları, ormanları, dağları aşıyordu. Sinek mavi bir göle geldi. Kolkex ona seslendiğinde gölün üzerinde tuhaf gemiler gibi yüzen harflere bakıyordu. “ Sinek!” diye bağırdı Kolkex, .“ Baksana!” Ön 13 bacaklarının tekini bir kumanda gibi televizyona doğrultmuştu. Sinek’in bakışları Kolkex’in sıska, tüylü bacağını takip ederek ekrana yöneldi.

Kolkex’in daha önce de gördüğü, evin insanlarıyla birlikte seyrettikleri Avustralya dizisi biter bitmez yayma giren reklam şimdi de Alışveriş Kanalı’nda yayınlanıyordu. Bahçe eldivenleri, çevre dostu naylon poşetler, protein açısından zengin kuş yemleri gibi masum tanıtımlarla başlayan reklam, spikerin “ Hafif bir elektrik şokuyla her tür sineğin birkaç saniye içinde hakkından gelir!” dediği teknoloji harikası sineklikteki yaz kampanyası ilanıyla son buluyordu. Kolkex, sineklerle yaşayan insanların bu ucuz cinayet aletine aldanarak telefona sarılıp Alışveriş Kanalı’nı arayarak sineklik sipariş etmiş olmasından korkuyordu, hem de hızlı teslimat seçeneğiyle! Kolkex “ İşte bu!” diye haykırdığında, reklamdaki sineklik havada yükselmişti, zavallı bir karasineğin canına kastediyordu. Küçük bir tenis raketine benziyordu. “ İşte bizim evdekilerin sipariş ettiği korkunç makine bu!” diye devam etti. Sinek bakışlarını çevirdi. Uzun süredir bir arada yaşadıkları insanların bu ‘ortak kararı’, Kolkex’in daha önce dediği gibi “yaz kampanyasından faydalanarak bu ölümcül silahı satın almaları” sebebiyle üzgündü Sinek, dünya haritasına bakakaldı. Oysa ılık ve aydınlık yaz günlerini iple çekiyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir