Çok yorucu bir gün olmuştu. Tellie Maddox tarih diplomasını almıştı ama kendini gerçekten de ihanete uğramış hissediyordu. O, mezuniyet törenine gelmemişti. Marge iki kızı Dawn ve Brandi ile gelmişti oysa. Hiç birinin seneler önce yetim kalan Tellie ile akrabalığı yoktu ama kardeş kadar yakındılar. Bu özel gününde yanında olmayı önemsemişlerdi. Ama J.B. önemsememişti. Bu, Tellie’nin hayatında J.B.’nin neden olduğu kalp kırıklıkları zincirine eklenen yeni bir halkaydı. Çok yorucu bir gün olmuştu. Tellie Maddox tarih diplomasını almıştı ama kendini gerçekten de ihanete uğramış hissediyordu. O, mezuniyet törenine gelmemişti. Marge iki kızı Dawn ve Brandi ile gelmişti oysa. Hiç birinin seneler önce yetim kalan Tellie ile akrabalığı yoktu ama kardeş kadar yakındılar. Bu özel gününde yanında olmayı önemsemişlerdi. Ama J.B. önemsememişti. Bu, Tellie’nin hayatında J.B.’nin neden olduğu kalp kırıklıkları zincirine eklenen yeni bir halkaydı. Genç kadın yurttaki odasında çevresine bakındı. Burada oda arkadaşı Sandy Melton ile birlikte çok mutlu bir dört sene geçirmişlerdi. Sandy İngiltere’de Orta Çağ Tarihi eğitimine devam etmek üzere çoktan ayrılmıştı. Tellie kısa ve koyu renk saçlarını arkaya iterek içini çekti. Açık yeşil gözleri okul kitaplarının en sonuncusunu aradı. Kitaplarını tekrar kampus kırtasiyesine götürüp satması gerekecekti. Bu yazı atlatabilmek için eline geçecek her kuruşa ihtiyacı olacaktı. Çünkü ağustos ayı geldiğinde, mastırı için sonbahar dönemi harcını ödemesi gerekecekti. Üniversite düzeyinde öğretmenlik yapmak istiyordu. Ve sadece lisans diploması ile bu mümkün olamazdı. Bir zamanlar J.B.’nin ona aşık olabileceğini ve onunla evlenmek isteyebileceğini düşünmüştü. Ve şimdi bu umutsuz hayaller her geçen gün daha da silikleşiyordu. J.B. Hammock , Marge’nin ağabeyi idi. Tellie’yi annesinin ölümünden sonra kaldığı bir çocuk yurdunda bir erkek çocuğun elinden kurtarmıştı. Annesi J.B.’nin yanında çalışan ve daha sonra eyaletten ayrılıp ortadan kaybolan bir kovboyun karısı idi. Tellie, Marge’nin bütün itirazlarına rağmen çocuk yurduna geçmişti çünkü J.B. iki çocuklu bir dulun hayatının içine bir de ergenlik çağındaki genç kızı alamayacak kadar karmaşık olduğunu söylemişti. Ama bütün bunlar aynı ailenin bakımına verilmiş çocuklardan birinin saldırı girişimi ile değişmişti. J.B. olayı polis olan en iyi arkadaşlarından biri aracılığı ile duymuş ve Tellie’ye olanlar konusunda ifade vermesi konusunda ısrar etmişti. O saman sadece on üç yaşında olan oğlan hemen tutuklanıp islahevine gönderilmişti. Telli çocuğun bluzunu çıkarma girişimi karşısında suratına bir yumruk indirip aile çığlıklarını duyana kadar çocuğun üstünde oturmaya devam etmişti. O kadar genç yaşta bile Tellie son derece korkusuz bir kızdı. Tabi çocuğun cüssesinin onunkinin yarısı kadar ve çocuğun yarı sarhoş olmasının da katkısı yok değildi. J.B. oğlanın tutuklandığı akşam Tellie’yi hemen yurttan almıştı. Onu Marge’ın yanına götürmüştü. Marge onu gördüğü anda sevmişti. Zaten insanların büyük çoğunluğu onu severdi. Tellie dürüst, tatlı ve cömert bir insandı ve çalışmaktan asla kaçmazdı. Hatta on dört yaşında olmasına rağmen evin ve Dawn ve Brandi’nin sorumluluklarını üstlenmişti. Kızlar o zaman dokuz ve on yaşlarındaydılar ve evde bir kızın olması fikrine bayılmışlardı. Marge’nin emlak işi yapıyor olması onun sık sık evden uzak olması anlamına geliyordu. Ama Tellie olduğu sürece kızların okul kıyafetleri ya da ödevleri konusunda endişe duymasına gerek kalmıyordu. O, doğuştan çocuk bakıcısı ruhluydu. Tellie J.B.’ye hayrandı. O çok zengin ve kolayca öfkelenen bir adamdı. Jocobsville yakınında yüzlerce dönümlük arazisinde safkan Santa Gertrudis sığırları yetiştiriyordu ve eski ama bir o kadar da güzel ve şık evinde zengin bir hayatın keyfini çıkarıyordu. Evinde Fransız bir ahçısı ve Nell adında bir kahyası ile birlikte yaşıyordu. Nell hem evi hem de bir dereceye kadar J.B.’yi yönetirdi. J.B. politikacıları, film yıldızlarını ve rodeo şampiyonu olduğu dönem sayesinde kraliyet ailelerini tanırdı. İspanyol büyükannesinden aldığı özellikler sayesinde görgü kurallarını çok iyi bilirdi. İngiliz büyükbabası sayesinde de bir servete sahip olmuştu. Her ne kadar sığır çiftliği Amerikanvariysede kökleri daha ziyede Avrupalı idi. Ama yerel halkı ürküttüğü de kesindi. Herkes Ralph Barrow’un canına nasıl okuduğunu konuşudu. Barrows sarhoş olup J.B.’nin en sevdiği çoban köpeğini sırf havladı diye vurmuştu. Oysa köpeğin havlamasının tek nedeni adamın çiftliğe gizlice girmeye çalışmasıydı. Çiftlikte içki içmek yasaktı. Ve hiçbir hayvanın canı yakılmazdı. J.B. çiftlik kahyasından olup biteni duyduğu anda hışımla Barrows’un peine düşmüştü. Köpek ne yazık ki sakat kalmıştı. O zamandan beri de Barrows’u gören olmamıştı. Her ne kadar çiftlikte devasa partiler verse de J.B. pek sosyal bir insan sayılmazdı. Konumu ve servetinden kaynaklanan anlık bir öfkesi vardı. Tellie ona pek çok insandan daha yakındı. Hatta belki de Marge’den bile yakındı çünkü daha ondört yaşındayken J.B.’nin babasının ölümü üstüne kendini içkiye verdiği zamanlarda onunla ilgilenen Tellie olmuştu. Nell panik halinde arayıp J.B.’nin her şeyi yerle bir ettiğini haber verdiği zaman Marge’yi çiftliğe götüren de Tellie olmuştu. Genç adamı bir kenara oturtup sakinleştiren ona ayılması için tarçınlı çay yapan da yine genç kızdı. Bunca sene boyunca J.B. genç kızın müdahalelerine boyun eğmişti. Bir anlamda Tellie’nin malı gibiydi. Tabi ki kimse bunu söylemeye cüret edemezdi. Hatta Tellie bile. Ama genç kız onu fazlasıyla sahiplenmişti ve yaşı büyüdükçe genç adamın hayatına giren kadınları da kıskanır oldu. Bunu göstermemek için elinden geleni yapardı ama saklamak o kadar da kolay değildi. On sekiz yaşına geldiğinde kız arkadaşlarından bir, Tellie’ye hiç de kibar olmayan bir yorumda bulununca Tellie ‘de arkadaşının yüzüne eğer ailesinden birisine kabalık ettiğini duyacak olursa J.B.’nin onu çevresinde tutmayacağını haykırmıştı. Kız gidince .J.B. alev alev yanan gözler ve büyük bir öfkeyle onun sahibi olmadığını ve sahiplenmekten en kısa zamanda vazgeçmese kapının önüne konulacağını söylemişti. Ve acımasız bir ifadeyle Tellie’nin ailesinin bir üyesi olmadığını da haykırmıştı. J.B.’nin hayatı üstünde söz sahibi olmaya hakkı yoktu. Tellie ise onun bütün kız arkadaşlarının birbirine benzediğini haykırmıştı. Hepsi uzun bacaklı, dolgun göğüslü, hoş ama beyinsiz yaratıklardı.J.B. ise genç kadının küçük memelerini süzmüş ve onun o kızlarla hiçbir ortak yanı olmadığını söylemişti. Telli ona bir tokat atmıştı. Bunu istemeden yapmıştı ve hemen arkasından da çok üzülmüştü. Ama özür dilemeye fırsat bulamadan J.B. onu kendine çekip, sert vücuduna yaslamış ve tutkuyla öpmüştü. Dört sene sonra bile düşününce dizlerinin bağını çözen bir öpüştü bu. Genç kız bunun bir ceza olduğunu biliyordu. Ama yine de kendisini onun kollarından kurtarmayı başaramamıştı. J.B. onu kanepeye yatırıp üstüne çıkmış ve daha da büyük bir ateşle öpmeye başlamıştı. Elini genç kızın bluzunu altına sokup memesini avuçlayınca Tellie büyük bir paniğe kapılmıştı. Onu hızla itip kurtulmaya çalışmıştı. J.B. hışımla ondan ayrılmış ve biraz öncekinden çok daha büyük bir öfkeyle affedilmez bir şey yaptığını söylemişti. Ona hayatından çıkmasını ve uzak durmasını emretmişti. Genç kız o hafta üniversite için evden ayrılıyordu ve J.B. ona bir özür bile dilemememişti. Ve o günden sonra onu hep yok saymıştı. Aradan pek çok tatil dönemi geçmişti. Aralarındaki gerginlik zamanla azalmışsa de J.B. bir daha onunla hiç yalnız kalmamıştı. Ona doğum günleri ve Noellerde hediyeler almıştı ama bunlar özel olmaktan uzak hediyelerdi. Bilgisayar parçaları ya da onun seveceğini bildiği tarihi ve biyografik kitaplar seçiyordu. Tellie ise ona hep kravat almıştı. Aslında her doğum günü ve Noel’de hep aynı kravatı hediye etmişti.. Özel bir indirimden aynı kravattan iki kutu almıştı. Marge hediyelerin tek düzeliğinim farkına vardıysa da J.B. hiçbir şey söylememişti. Tellie’den her hediye alışında paketi açınca teşekkür etmiş ama başka yorum yapmamıştı. Büyük olasılıkla da kravatları başkalarına dağıtmıştı. Çünkü hiç birini takmamıştı. Tellie ‘de zaten takmasını beklemiyordıu. İnanılmaz derecede çirkindiler. Üstünde kırmızı gözlü yeşil bir ejdarhanın olduğu sarı renkli kravatlar. Hatta elinde bundan sonraki on seneye yetecek sayıda kravat vardı. Konu Başlığı: Ynt: KALBİMİ KIRMA /DIANA PALMER Gönderen: dinowilma üzerinde Temmuz 18, 2007, 08:42:07 ÖS Hazır mısın , Tellie ?’’ diye seslendi Marge. O da tıpkı ağabeyi gibi uzun boylu ve koyu renk saçlıydı ama gözleri yeşil değil kahverengi idi. Marge doğası gereği şiddetten uzak, tatlı bir kadındı. Herkes ona bayılırdı. Uzun süredir dul olmasına rağmen ikinci bir erkeğe dönüp bakmamıştı. Tellie’ye bazı insanlar için eşlerden biri ölmüş olsa bile aşkın asla bitmeyen bir şey olduğundan bahsetmişti. Ölen kocası kadar harika birini asla bulamayacaktı. Denemeye de hiç niyeti yoktu. ‘’Toplayacağım birkaç bluzum kaldı,’’dedi Tellie Dawn ve Brandi odanın içinde meraklı gözlerle dolaşıyorlardı. ‘’Bunu bir gün siz de yapacaksınız.’’ Dedi Tellie. ‘’Ben değil,’’ dedi on altı yaşındaki Dawn. ‘’Ben de dayım gibi bir sığır çiftliği baronu olacağım.’’ ‘’Ben avukat olacağım.’’ Dedi Brandi. On yedi yaşındaydı ve o sene lise son sınıfa başlıyordu. ‘’Fakir insanlara yardım etmek istiyorum.’’ Marge göz kırparak ‘’Beni her şeye ikna edebiliyor.’’dedi. ‘’Beni de.’’dedi Tellie. ‘’En sevdiğim ve bir defa bile giyme fırsatı bulamadığım ceketim hala onda.’’ ‘’Bana daha çok yakışıyor.’’ Dedi Brandi kendinden emin bir edayla. ‘’Kırmızı senin rengin değil.’’ Ne kadar da çok şey biliyor diye düşündü Tellie. Marge hüzünlü bir ifadeyle Tellie’nin çantasına son birkaç parça eşyasını koyuşunu isledi. ‘’Çiftlikte gerçekten acil bir durum vardı. Büyük ambar yanıyordu, söndürmek için bir yığın itfaiye aracı geldi.’’ ‘’Elinde olsa geleceğini biliyorum.’’dedi Tellie kibarca.Buna inanmıyordu. Son yıllarda J.B. ona hiç ilgi göstermemişti. Ve sürekli ondan kaçmıştı. Belki kravatlar onu delirtmişti ve ambarı kendisi ateşe vermişti. Bu düşünce hoşuna gidince Tellie güldü. ‘’neye gülüyorsun?’’ diye sordu Marge. ‘’Belki de J.B. kafayı yiyip her tarafta sarı ejderha kravatları görmeye başlamıştır.’’ Marge kıkırdayarak ‘’Hiç şaşırmam.’’ Dedi. ‘’O kravatlar gerçekten de korkunçlar, Tellie.’’ ‘’Bence ona uygunlar. Eninde sonunda birini takacağından eminim.’’ ‘’Nefesimi tutarak bekleyeceğim.’’ Dedi Marge. ‘’Bu ayın lezzeti kim?’’ Konu Başlığı: Ynt: KALBİMİ KIRMA /DIANA PALMER Gönderen: dinowilma üzerinde Temmuz 19, 2007, 12:55:46 ÖÖ Marge onun ne demek istediğini çok iyi biliyordu. Ağabeyinin bir kadınla ciddi bir ilişki yaşayacağına dair umudunu çoktan kaybetmişti. “Kingstonların kuzenlerinden biriyle çıkıyor. Texas ikinci güzeli seçilmiş.” Tellie hiç şaşırmıyordu. J.B.’nin sarışın güzellere zaafı vardı. Uzun seneler boyunca düzinelerce film yıldızına eşlik etmişti. Tellie sıradan yüzü ve vücudu ile o kadınlarla asla boy ölçüşemezdi. “Onlar sadece vitrin mankenleri gibiler,” dedi Marge kızlarının duymaması için fısıldayarak. Tellie bir kahkaha patlattı. “Ah, Marge sen olmasan ben ne yapardım?” Marge omzunu silkti. “Dünya erkeklerine karşı birleşmeli. Bazen kendi kardeşimin bile düşman safında olduğu hissine kapılıyorum.” Durdu. “Bize diploma töreninin cd’sini vermeyecekler mi?” “Diplomamla birlikte verecekler,” dedi Tellie. “Neden sordun?” “Bence J.B.’yi oturma odasında bir koltuğa bağlayıp o cd’yi yirmi dört saat aralıksız izlettirmek lazım. İntikam ne tatlı bir şeydir.” “Bence daha açış konuşmasında uykuya dalabilir,” dedi Tellie içini çekerek. “Aslında onu suçlayamam, ben bile uyuyacaktım.” “Çok ayıp. Konuşmacı çok ünlü bir politikacıydı.” “Bir o kadar da sıkıcıydı,” dedi Brandi sırıtarak. “O susunca insanların nasıl deli gibi alkışladığını fark etmediniz mi yoksa?” dedi Dawn. “Siz ikiniz benimle biraz fazla zaman geçirdiniz,” dedi Tellie. “Benim kötü huylarımı alıyorsunuz.” İkisi de genç kadını kucakladılar. “Seni iyi kötü her şeyinle seviyoruz. Diploman için tebrik ederiz.” “Çok iyi iş basardın,” dedi Marge da. “Seninle gurur duyuyorum.” “Onur listesi öğrencilerinin hiç sosyal hayatı olmaz anne,” dedi Brandi. “Bu kadar iyi notlan olmasına şaşmamak gerek. Hafta sonlarını yurtta ders çalışarak geçirdi.” “Her hafta sonumu değil,” dedi Tellie. “O arkeoloji saha gezisine gittim, ayrıca…” “Bütün o ineklerle,” dedi Dawn. “Hepsi de inek değildi,” dedi Tellie. “Ayrıca ben eski şeyleri bulup çıkarmaya bayılıyorum.” “O zaman tarih yerine arkeoloji okusaydın.” dedi Brandi. “Eski eserler yerine eski belgelere dalacağım,” dedi Tellie. “En azından daha temiz bir iş.” “Mastıra ne zaman başlıyorsun?” diye sordu Marge. “Güz döneminde. Yazı sizinle geçiririm diye düşündüm. Calhoun ve Abby oğlanlarla Yunanistan gezisine çıkınca Ballenger kardeşlerin bakımevinde çalışmak üzere anlaştım bile. Sanırım J.B. ve veterinerlerinin peşinde dolaştığım yazların karşılığını alma zamanı geldi. “Calhoun ve Abby çok şanslılar. Vay be…” dedi Dawn iç geçirerek “Ben de üç aylık bir tatile çıkmak isterdim.” “Kim istemez,” dedi Tellie. “Benim içinse çalışmak bile ders çalışmanın yanında tatil gibi kalıyor. Biyoloji o kadar zordu ki.” “Artık okulda hiçbir şey kesmiyoruz. Herkes kandan o kadar korkar oldu ki,” dedi Brandi. “Haksız da değiller,” dedi Marge. “Biz de kesim yapmıyoruz,” dedi Tellie gülümseyerek, ‘’Labaratuvarda kesim tahtasının üstünde bir sıçanımız vardı. Ve onu sadece bilgilenme amaçlı incelerdik. Neyse ki laboratuar klimalıydı neyse…” dedi Marge elini sallayarak. “Kim güzel bir hamburger ister?” ‘’Belki hamburgerlerimizi kesip ineğin hangi bölgesinden geldiğini inceleyebiliriz,” dedi Tellie muzip bir tavırla. “İnek değil, sığır,” dedi Marge. “Belki de çiftlikte bir ders daha alman fena olmaz.” Herkes evde bu konuda ders verecek kişinin kim olduğunu biliyordu ve bu son derece hassas bir konuydu. Tellie’nin gülümsemesi yok olmuştu. “Sanırım Justin’in ahırında çalışırken her türlü bilgiyi edinirim.” “Orada çalışan birkaç yeni ve yakışıklı kovboy var,” dedi Marge ışıldayan gözlerle. “Bir tanesi Batı Teksas’ta yetişmiş eski bir yeşil bereli.” Tellie omzunu silkti. “Herhangi bir erkekle tanışmak istediğimden emin değilim. Mastırımı yapıp üniversitede hocalık yapabilmek için üç senem var.” “Ama şimdi de öğretmenlik yapabilirsin, değil mi?” “Yetişkinlere ders verebilirim ama üniversite için mastır şart.” “Neden küçük çocuklara ders vermek istemiyorsun?” diye sordu Brandi. Tellie sırıtarak “Çünkü siz iki holigan küçük çocuklarla ilgili bütün hayallerimin canına okudunuz,” dedi ve Brandi’nin ona attığı yastıktan kaçtı. “Biz çok tatlı iki çocuktuk,” dedi Dawn kafa tutarak. “Ya bunu kabul edersin ya da….” “Ya da ne?” dedi Tellie. Dawn kaşlarını oynatarak “Ya da patatesleri yakarım,” dedi. “Bu akşam yemek hazırlama sırası bende.” “Sen ona bakma hayatım,” dedi Marge. “O her zaman patatesleri yakar zaten.” “Anne!” dedi Dawn öfkeyle. Tellie ise güldü. Oysa kalbi hiç de o kadar neşeli değildi. J.B. diploma törenine gelmediği için üzgündü ve bunu hiçbir şey telafi edemezdi. Marge’nin evi Jacobsville sırtlarında ve üç nesildir J.B. ve ailesine ait olan çiftliğe altı kilometre uzaklıktaydı. Ön tarafa bakan geniş bir penceresi ve sevimli bir verandası olan sıcacık bir evdi. Dört bir yanı Marge’nin zevkle diktiği çiçeklerle kaplıydı. Mayıs ayında oldukları için hepsi rengarenk çiçek açmışlardı. Marge’ye gurur ve neşe veren gül bahçesiyle birlikte her taraf gökkuşağının renkleriyle bezenmişti. “Burasının ne kadar güzel olduğunu unutmuşum,” dedi Tellie. “Howard da çok severdi,” dedi Marge. “Onunla hiç tanışmadım ama harika bir insan olduğundan eminim.” “Öyleydi,” dedi Marge. “Bakın, dayım!” dedi Dawn evlerinin girişinde duran arabayı işaret ederek. Tellie bütün vücudunun gerildiğini hissetti. Kırmızı spor Jaguar’dan inen J.B.’ye baktı. Uzun boylu ve inceydi. Kopkoyu saçları ve yeşil gözleri vardı. Çıkık elmacık kemikleri ve ince dudakları erkeksi hatlarını tamamlıyordu. Kadınları bir mıknatıs gibi çekerdi. Yürüyüşünde Tellie’nin kalbini hızlandıran bir hava vardı. “Nerelerdeydiniz?” diye çıkışarak onların yanına yürüdü. “Sizi her yerde aradım.” “Ne demek nerelerdeydiniz?” dedi Marge. “Tellie’nin diploma törenindeydik. Tabi sen gelme zahmetine girmedin ama…” “Karşı tarafınızdaki tribündeydim ve tören bitene kadar da sizi göremedim. Kalabalığı aşıp park yerine vardığımda ise siz çoktan gitmiştiniz.” “Sen diploma törenime geldin mi?” diye sordu Tellie buğulu bir sesle Genç adam dönüp Tellie’ye baktı. “Ambarda yangın çıkmıştı ve Geç kaldım. Bu kadar önemli bir şeyi kaçıracağımı mı sandın?” Bunu istemese de genç kadının kalbi yerinden oynamıştı. J.B. onu istemiyordu. Tellie genç adam için sadece bir ikinci kız kardeşti. Ama onunla kurduğu herhangi bir temas genç kadının kalbini titretmeye yetiyordu. Yüzünün pembeleşmesine engel olamıyordu. Genç adam çevresine rahatsız bir tavırla bakındı ve onun elini yutarak “Gel benimle,” diyerek arabasına doğru çekti. Onu yolcu koltuğuna oturtup kapıyı kapattı ve kendi tarafına geçti. Sonra da torpidodan altın renkli bir kağıda sarılı bir kutu çıkardı ve ona uzattı. “Benim için mi?” Tellie şaşırmıştı. “Başka kimin için olacak. Haydi, baksana.” Tellie paket kağıdını yırttı. İçinde bir mücevher kutusu vardı ama yüzük olamayacak kadar büyüktü. Kutuyu açıp içine şaşkın gözlerle baktı. “Sorun ne? Beğenmedin mi yoksa?” Bu bir Mickey Mouse idi ve Tellie ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Bu sekreteri Bayan Jarett’ın onun adına hediye almaktan gına gelmiş bir halde artık kontrolü kaybettiği anlamına geliyordu. Herhalde J.B.’nin kadınlarından biri için bir hediye aldırdığını düşünmüş olmalıydı ve ona artık hediyelerini kendisinin alması gerektiğini söylemeye çalışır gibiydi. J.B.’nin Marge ve kızların hediyelerini bizzat aldığını bildiği için bu Tellie’yi incitmişti. Bu işi hiçbir zaman yanında çalışanlara vermezdi. Ama ne de olsa Tellie aileden de değildi. “Çok… güzel…” diye geveledi. Kutunun içindeki saati çıkardı. J.B. de o anda ilk defa görüyor olmalıydı. Genç adam kendini tutamayarak bir kahkaha attı. Ama tabi Tellie’ye ona hediye seçme zahmetine girmeyeceğini itiraf edemeyeceği için hemen toparlandı. Ama içinden Jarrett’ı öldüreceğine dair yemin etti. Bariz bir keyifle “Son moda bu,” dedi. “Çok beğendim,” dedi Tellie. “Gerçekten…” Saati bileğine taktı. Gerçekten de beğenmişti çünkü bunu ona J.B. vermişti. J.B. den geldiği sürece ölü bir fareye bile bayılırdı. Çünkü en ufak bir onuru yoktu. “Sanırım böyle bir saati olan tek mezun sen olacaksın.” Tellie güldü ve “Teşekkürler, J.B.” dedi. Genç adam kolunu omzuna atıp ona sarıldı ve yaramaz bir ifadeyle “Bundan daha iyisini de yapabilirsin,” diyerek eğildi. Genç kadının yüzünü kaldırdı ve dudaklarını onun yumuşacık dudaklarına bastırdı. Ama genç kadının dudaklarını kapalı tuttuğunu fark edince “Hayır,yapmazsın,” diye mırıldandı ve eliyle Tellie’nin çenesini lutup ağzını açtırmaya çalıştı. Tellie küçük arabanın sessizliğinde iç geçirdi. J.B. başını kaldırdı ve genç kadının gözlerinin içine baktı. “İşte yine buradayız.” Tellie yutkundu ve “J.B…” dedi. Genç adam parmağını genç kadının dudaklarına örtüp onu susturdu. “Sana bu işin geleceği olmadığını söylemiştim,” dedi. “Hayatımda sürekli olacak bir kadın istemiyorum. Asla. Ben bir bekarım ve böyle kalmak istiyorum. Bunu anlıyor musun?” “Ama ben hiçbir şey demedim ki…” dedi genç kadın. “Evet, söylemedin ya…” J.B. dönüp arabadan indi. Tellie de onun peşinden inip Marge ve kızların yanına gitti ve saatini gösterdi. “Çok hoş değil mi?” “Ben de istiyorum,” dedi Brandi. “Sen önümüzdeki seneye kadar mezun olamıyorsun,” dedi Mıırge. “Ben de o zamana isterim,” dedi Brandi inatçı bir tavırla. “Bunu aklımda tutacağım,” dedi J.B. Dudakları gülümsüyordu ama aynı şey gözleri için geçerli değildi. “Tekrar tebrikler,” dedi Tellie’ye. “Benim gitmem gerek. Bu akşama bir randevum var.” Bunu söylerken Tellie’nin gözlerinin içine bakıyordu. Genç kadın sadece gülümsedi. “Saat için teşekkürler.” Genç adam omzunu silkti ve “Sana uygun,” dedi. “Haydi görüşürüz, kızlar.” Spor arabasına bindi ve hızla yola çıktı. “Ben de bir tane isterdim,” dedi Brandi arkasından bakıp içini çekerek. M;ırge Tellie’nin bileğini tutup kaldırdı ve saate baktı. “Büyük kabalık.’’ Tellie üzgün bir gülümseme ile. “Jarret’a aldırmış. Sen ve kızlar dışında herkesin hediyelerini ona aldırıyor. Herhalde Jarrett bu saatin de o platin sarışınlardan biri için olduğunu sandı ve bilerek bunu seçti.” “Evet, ben de öyle düşündüm,” dedi Marge. “Ama incinen J.B. değil sen oldun.” “Ama J.B. işe gidince incinen Jarret olacak. Zavallı kadın,” “O J.B’nin canına okur,” dedi Marge. “Zaten okumalı da.” “Sert yaşlı kadınları seviyor, değil mi?” dedi Tellie birlikte eve yürürlerken. “Evde de Nell var.” “Nell başka bir şey,” dedi Marge gülerek. “O olmasaydı, J.B ve ben çocukken ne yapardık bilmiyorum. Sadece babam ve biz vardık. Annem biz çok küçükken ölmüştü. Babam pek şefkatli biri değildi.” “J.B’nin bu kadar sert olması da bu yüzden mi?” “Bu konuda hiç konuşmayız. Bu pek hoş bir hikaye değil ve J.B. hatırlamaktan bile nefret ediyor.” “Bana kimse anlatmadı.” “Kimse de asla anlatmayacak,” dedi Marge. “Tabi bir gün J.B. kendisi anlatırsa o ayrı.” “Bunun ne zaman olacağını biliyorum,” dedi Tellie içini çekerek. ”Cehennemde palto giyildiği zaman.” “Kesinlikle.” O gece televizyon seyrederlerken telefon çaldı. Marge cevap vermeye gitti ve birkaç dakika sonra yüzü asık bir halde geri geldi. “Jarrett,” dedi. “Seninle konuşmak istiyor.” “Ne kadar kötü?” Marge yüzünü buruşturdu. Tellie telefonu aldı ve “Alo?” dedi.. “Tellie, ben Nan Jarrett. Özür dilemek istiyorum…” “Sizin hatanız değil ki Bayan Jarrett,” dedi Tellie hemen. “Gerçekten çok şirin bir saat, bayıldım.” “Ama sizin üniversite mezuniyet hediyenizmiş. Oysa ben J.B.’nin aptal sarışınlarından biri için olduğunu sandım. J.B. nin o kadınları kendisi hediye almaya zahmet etmeyecek kadar az önemsemesine sinir oluyordum.” Yaşlı kadın ne dediğini fark edip gırtlağını temizledi. “Yani sizi önemsemediğini kastetmedim tabi ki…” “Öyle görünüyor ki önemsemiyor,” dedi Tellie dişlerinin arasından. “Bugün ben ofisten çıkmadan önce içeri nasıl girdiğini görseydiniz böyle düşünmezdiniz. Daha önce bu tarz bir dil kullandığını lıiç görmemiştim.” “Bence yakalandığı için o kadar öfkelendi.” “Bunun sizin hayatınızın en özel günlerinden biri olduğunu ve benim her şeyi mahvettiğimi söyledi.” “Zaten diploma törenime gelmeyerek bunu kendisi yapmıştı.” “Ah bunu biliyor muydunuz?” dedi Bayan Jarrett. “Hepimize konu açılacak olursa yangınla boğuşuyor olduğunu söylememizi tembihledi. Şehir dışından bir sürü alıcısı ve onun kızıyla randevusu vardı.” Tellie’nin kalbi ikiye ayrılmıştı adeta. Gözlerine hücum eden yaşları engellemeye çalışarak “Hiç kimse bir şey söylemeyecek tabi,” dedi. “Hiç birimiz.” “Tabi ki,” dedi Bayan Jarrett. “Aradığınız için sağ olun Bayan Jarrett. Çok kibarsınız.” “Ne kadar kötü hissettiğimi bilmenizi istedim,” dedi kadın gerçek bir üzüntüyle. “Kesinlikle sizin duygularınızı incitmek istemezim ” ‘’Bunu biliyorum.” “Neyse, mezuniyetinizi tebrik ederim.” “Teşekkürler.” Tellie telefonu kapattı. Oturma odasına döndüğünde gülümsüyordu. Onlara asla mezuniyeti ile ilgili gerçeği söylemeyecekti. Ama bunu asla unutamayacağını da çok iyi biliyordu. Konu Başlığı: Ynt: KALBİMİ KIRMA /DIANA PALMER Gönderen: dinowilma üzerinde Temmuz 19, 2007, 12:23:58 ÖS İKİNCİ BÖLÜM Tellie uzun seneler içinde duygularını saklamayı öğrenmişti. Bu yüzden de Marge da kızlar da ondaki değişikliği fark etmediler. Artık J.B.’nin uyanıp onu fark etmesini beklemekten yorulmuştu. Sonunda onun için hiçbir şey ifade etmediğini öğrenmişti. Belki de sadece yakınlık duyduğu bir tür akraba yerine koyuyordu onu. Ama bu son tavırları ile genç kadının daha yakın olma beklentisine son noktayı koymuştu. Aptal kalbini onun için acı çekmemesi gerektiğine ikna edecekti. Beş gün sonra pazartesi sabahı Calhoun ve Justin Ballenger’ın ofisine girerken çalışmaya hazırdı. Büyük ağabey Justin onu çok sıcak bir şekilde karşıladı. Uzun boylu, kırlaşmış saçları ve koyu renk gözleri olan bir erkekti. O ve karısı Shelby’nin üç oğulları vardı. Calhoun ve Abby gibi uzun süredir evliydiler. J.D. Langley’in karısı Fay, Ballenger’ların yanında sekreter olarak çalışıyordu ama zorlu geçen hamileliği yüzünden çalışmaya ara vermek zorunda kalmıştı. Bu yüzden de Tellie’ye ihtiyaçları vardı. “Başaracaksın,” dedi Justin’in sekreteri Ellie gülümseyerek. “Bu mevsimde ilk bahar ve son bahardaki kadar yoğun olmayız. Seni daha sonra diğerleri ile tanıştırırım. Şimdi sana ne iş yapacağını göstereyim.” Justin özür diler gibi bir tavırla “Bu yüzden kendi tatilinden va/,geçtiğin için üzgünüm,” dedi. “Dinle,” dedi Tellie. “Henüz bir tatili karşılayacak param yok. Ben sadece yeni mezun bir kızım. Üç sene daha okul harcı ödeyeceğim. Bu yüzden de bu iş için minnettarım.” Justin omzunu silkti. “Sürü işini en az Abby ve Shelby kadar iyi inliyorsun,” dedi. “Aramıza hoş geldin.” “Teşekkürler.” “Ben sana teşekkür ederim.” Justin bunu söyledikten sonra çıkıp gitti.
Diana Palmer – Kalbimi Kirma
PDF Kitap İndir |