Friedrich Wilhelm Nietzsche – Güç İstenci

“Güç Istenci (Kudret 1 radesi)” N ietzsche’nin felsefesinin başyapıtıdır. Düşünüşünün bütün sonuçları bu kitabında bi.rleştirilmiştir. Yazarının sistemcilere karşı nefretine bakarak, bu yapıtı bir sistem diye adlandırmaktan uzak kalamayız. Sadece yapay sistem kuruculuk Nietzsche tarafından alaya alınmıştır; bunun dışında o bütün gerçekten felsefi düşünüşün içinde sistematik olduğunu pek iyi bilmekteydi, bu demektir ki onun tek tek olanı şart koşan ve taşıyan doğurucu bir merkezi bulunur. Nietzsche Heraklit anlamında ya da Anaximander tipinde bir sistemcidir ki, biz Anaximander’in sisternci ruhunu ondan bize kalan biricik bir türnceden bilmekteyiz. “Güç lstenci (Kudret lradesi)”‘de karşımıza çıkan düşünce bağlaını sadece canlı bir merkezden duyduğu ve beslendiği için değil, tersine aynı zamanda kelimenin geniş anlamıyla da o bir sistemdir. Hayatın bütün büyük alanları burada ele alınmıştır. Dört güçlü bölümde bütün inşa edilmiştir. Çıkış noktası şimdiki zamanın durumudur. llk lusım Avrupa nihilizmini içinde Avrupa ülkelerinin (halklarının) Nietzsche’nin görüşüne göre bulunmakta olduğu yorgunluğun ve anlamsızlığı dile getirilmektedir. llıinci kısmında bu duruma sebebiyet veren sebepler sorulmaktadır. Bunlar egemen olan en yüksek değerlerden kaynaklanır. Din, ahlak ve felsefe üçüncü hitap (geçerli değerlerin karşıtı olarak) ruhun ve tabiatın dahilinde gerçekte neyin olup bittiğini göstermekte ve yeni bir değer koymanın ilkesini geliştirmektedir. Dördüncü bölüm hiyerarşi öğretisini ve büyük insanın duyuruluşunu içermektedir.


Geniş düşünce malzemesinin dağılımının dört kitaba bölünmesini Nietzsche 17 Mart 1887 tarihinde bir dispozisyonla ele almıştır (bakınız s l ). O bu bölüm için bir fihrist koymuştur. Bu 7 bölme malzemenin bölünmesinin temelini oluşturur. Biz aynı yılın güzlinden ve yazından gelen bir çok daha başka dispozisyonlara da malikiz. Bundan tercih edi.len taslağın bir geçersizliği ni çıkarmak için bir sebep yoktur. Sistem taslakları ve planları ‘Oluşun suçsuzluğu’ eserinde bulunmaktadır (KTA 83, 5.273-313). 1901 yılında ilkin düşıince malzemesinin tam olmayan bir seçimi baskıya verildikten sonra Nietzsche’nin bu dispozisyonuna dayanarak Gıiç lstenci’nin bir nıishasını (baskısını) 17 Mart 1887 tarihindeki bu dispozisyonuna dayanarak yayımladılar. Birinci ve üçüncü kitabının Peter Gast, ikinci ve dördüncü kitabının Frau Elisabeth Förster-Nietzsche tarafından bir araya getirildiği bu baskı elinizdeki baskı için esas alınmıştır. Seçime ilişkin el yazması esaslarının kesin ispatını Otte Weiss büyük oktav baskısının ‘son sözünde’ yapmıştır (Cild XVI, 5.471 ff.) Bu baskı ondan sonra gelen bütün yayımcılar tarafından aynen alınmıştır. Schlechta seksenli yılların Nietzsche’den kalan eserinden sadece Gast tarafından düzenlenen sırayı bozmuş ve sınıflandıran, başlıkları çizmiştir. ‘Sen rape runda’ Otte Weiss Gast’ın seçkisinin indiliği üzerine bir tavır takınmaktadır.

Güç istenci’ne ilişkin mevcut malzemenin her türlü nesnel düzenlemenin kaçınılmaz olan öznellikten ve hatta keyfilikten ötürü reddedilmeye ınıistehak olduğu hususunda bir görü;ş ileri sürülmüş ve bu serdediten görüş bugüne kadar idame edilmiştir. Buna göre yayıının biricik haklı şeklinin el yazmalarının sayfa sayfa kelimesi kelimesine basılmasıdır. Bu öneriyi her hangi bir şekilde haklı kılmak için bununla birlikte el yazmalannın içinde bize sunduğu düzenleme ister nesnel -sistematik gruplandırma olsun, isterse birbirini izleyen notların kronolojik olarak bir araya getirilmesi olsun, her bir şekilde tercih edilmelidir. Her iki nokta-i nazardan hiç birisinin biz Nietzsche’nin el yazmalarında kısmen bile egemen olmadığını görüyoruz. Bunun aksine, bunlara ilişkin kendi görüşü olan bir kimse Nietzsche’nin ilkiri tek tek parçalarda her hangi bir hazırlıkta bulunmaksızın düşüncelerini işlerken ona malzemenin geldiği şekilde kaleme aldığını bilir ve o bütün defterleri bu şekilde doldurduğunda onların düzenleniB şine yönelmiştir. Düşüncelerinin geciktirilmeden yazılışmdaki acelecilik defterlere düşüncelerini kaydederken sayfaların sırasına tıpatıp riayet etmesi için zaman bırakmamıştı, öyle ki Nietzsche’nin ilkin sol sayfayı yazmak için saklaması yüzünden bu sıralama sürekli korunamamıştır. Çoğu kez o birden çok defteri aynı zamanda kullanmıştır, elinin altmda olduğunda, yeni bir defter eline geçmeden önce bir defteri son sayfasına kadar doldurmuştu. Bundan sonra Nietzsche onların komşulukianna bakmaksızın yazdıkları arasmda endişe duymaksızın kağıda dökmeye yönelmiştir. Bu az sayıdaki olgular her tarafsız kimse için el yazmalarının bilimsel ve pratik değeri üzerine kendi yargısını vermesine imkan verecektir, bu halde nazarı itibare alınması ve kişisel olarak yorumlanması gereken düzenlemenin kendine özgü özellikleri çok çeşitli eklenmiş işaretierin varlığı da ayrıca zikre değer. Bütün bunları sadakatle yansıtacak olan bir el yazması baskısının da düpedüz ilkesel olarak en basit ve filolojik bilgin kullanımı için en yetkin bir çözümleme olduğu da elbette yadsınamaz. Ama böyle bir baskıyı yayımlamanın güçlüklerini yenmiş olmayacak, tersine sadece o güçlüklerio etrafından dolanmak olacaktır ki, o bir eleşLiret baskısının ödevini çok aşacaktır ve son derece zahmetli olan el yazısının deşifre edilmesi dolayısıyla, sadece bunun için büyükçe bir okuyucu zümresi sözkonusu olamıyacaktır. Burada bir fragınanın her bakımdan söz konusu olduğunu düşünürsek (malzemesi için olduğu kadar ekiemierne ve düzenleme için de) bu nokta bir okuyucunun dikkatinden kaçamaz. Bu izlenimi silmek için yayımlamada her ne kadar muhakka ki yayımcıların ödevi bütün bu farklı işaretleri ve maksadlı özellikleri yazarken titizlilikle nazarı itibare almaları ise de, yayımlamada bu husus en azından denenmemiştir. Bunun dışmda bütün malzemenin belirli bir yapıta atfen kaleme alındığı ve bütün değiştirmelereve kaydınnalara rağmen malzemenin dağılımına ilişkin ana nokta-i nazariarın uzunca bir süre sabit olduğu, onlar her ne kadar Nietzsche tarafından ayrıntılı planlarla belgelenmemiş ve bu planlara düzenli olarak katılmak suretiyle işaretlerle ve rakamlarla buna riayet edilmiş değilse de 9 bu ana nokta-i nazariara yerleştirilmesi belirgindir. Nietzsche’nin muvakketen yakın gelen yayımlama şeklinin geçerli olduğunu en azından keyfi olarak düşünen kimse bile kabul edecektir.

Değerleri değiştirme malzemesini son amaçlanan şekliyle olmadan değerlerin değiştirilişine sahip olmak isteyen kimse bununla yetindiği taktirde eğer bunu olabildiğince kapsarnda ve en kökensel, yine de otantik şeklinde tanıyabilirsek, bu gibi güvensizlikleri eserin zihinde yeniden inşasında göze almak mümkün olacaktır. Buna ilaveten Nietzsche’nin bizzat nasıl bir özgürlükle notlarını yazdığım ve onda bütün planların ve taslakların ne denli değişebilir olduğunu bilen bir kimse ‘Kudret iradesinin’ fragman karakterinden etkilenerek filozofun bu ana yapıtı üzerine yargısından etkilenmeyecektir. Peter Gast’ın bize bıraktığı “Güç lstenci” bir tarihi belgedir ve o bütün el yazıları deşifre edildiği ve yayımlandığı taktirde de önemini koruyacaktır. Nietzsche’nin, çevresinde o kadar uzun süre ve ona katılarak yaşayan bir kimse, Peter Gast gibi birisi Güç istenci’nin anlaşılması ve rekonstrüksiyonu için kendisinden yoksun olunamaz bir eserdir. ‘Kudret iradesi’ kavramı ilkin ‘Zerdüşt’ün ikinci bölümünde karşımıza çıkmaktadır. Nefsi Yeniş bölümünde o burada ‘tükenrniyen, doğuran yaşama iradesi diye adlandırılrnıştır. Metafiziki ana yapıt ilkin ‘Ebedi tekerrür’e göre adlandırılacaktı. Giderek Nietzsche’nin içinde Güç istenci’ni eserinin merkezine yerleştirme düşüncesi mücadele ile ortaya çıktı. Nihilizm ‘tehlikelerin tehlikesi’ diye adlandırılır. Değerlerin eleştirisi ile her yerde ideal ile onun tek tek şartları arasındaki uyumsuzluk gösterilmiştir. Yasa yapıcısının sorunu olarak şu formüle edilebilir: Salıverilen güçleri yeni bir şekilde bağlamak, öyle ki onlar birbirini karşılıklı olarak mahvetmesin. Burada ‘Çekiç’ daha sonra olduğundan daha başka kavranır. Şimdiye kadarki değerlerin aksine değer biçen insanlar nasıl olmalıdır, onlar modern ruhun bütün niteliklerine rnaliktirler, ama onları tam bir sağlığa değiştirecek derecede güçlüdür onlar; onların ödevlerine ilişkin araçları nedir? (KTA cild 83 ll S.30l) Ses, üslup ve ‘kudret iradesinin gidişi gerekliliğin son haddini görülebilir ve net olarak formüle eden Nietzsche’nin notlarına malikiz. Mukaddime Campagna’nın (ortalO mm) yalnızlığını ve ıssızlığını bize göstermektedir.

Dört kitaptan her birisidir bir fetih, bir yakalama izlenimi bırakmalıdır, sonuna kadar dramatik olarak düğümlenmeli.dir, sonunda bir felaketle ve ani bir ruh kurtuluşu ile karşımıza çıkmalıdır. Nietzsche’nin eserinin ifası için ‘yetkin kitap’ adı altında kaydettiği notları bizi bu eserin ruhuna tam anlamıyla götürmektedir “l. Biçim, üslup” – Bir ideal monolog. Bütün bilgince olan derinliğin içine. emilmiştir. Derin tutkunun bütün vurguları, endişe, zayıflıkları dahil, hafifletmeler. Bir tür hatıralar; en soyut şeyler en plastik ve en kanlı anlatılacak. Bütün tarih kişisel olarak yaşanmış gibi ve acısına katlanılmış gibi. (ancak yalnızca böyle gerçek, doğru olabilir) Aynı zamanda ruhların konuşması; bir ön şart, meydan okuma, ölülerin ruhlarını çağırma-mümkün mertebede çok miktarda görülebilir olan, belirli olan, örnek olan dile getirilecek, ama şimdiki zaman karşısında tedbirli oluş- soylu kelimelerden içinde kendinin sahneye konulabileceği bütün sözlerden kaçınılacak- Betimleme değil; bütün sorunlar hisse dönüştürülmüş, aktarılmış olarak, tutku derecesinde sergilenecektir. 2. Açık-seçik sözlerin toplanışı. Askeri sözleri tercih. Felsefe terimleri için yedek sözler. Mümkün mertebe almanca ve formül halinde belirginleştirilmiş.

En manevi insanların bütün ruh durumları gösterilecek; öyle ki onların hepsi bütün eserde kapsanmış olacak. (-Yasa yapıcısının ruh durumları-büyük sorumluluğu n, dünyayı tanıyamamanın verdiği acının, başkasına eziyet etmek mecburiyetinin ruh durumu, şehvetin, tahrip edişin durumları.) 3- Yapıtı bir felaketin doğrultusunda inşa etmeli.-) Alışılagelmiş türden bir kuramsal yapıt değildir Nietzsche tarafından planlanan eser, tersine felsefe şeklinde en yüksek bizzat itirafın türünden, aynı zamanda çözülüşün üzerinde duran çözülüş döneminin insanının anımsanması. En soyut olan kişisel olarak, canlı “kanlı” olmalı, her bir sorun reel olan, mevcudiyetini sürdüren insanın meselesi olmalıdır. Burada sözkonusu olan “zati” sorunlar üzerine konuşmak değildir, keza zati çözümlemelerin sağlanması değildir, zati çözümlemeler değildir, tersine Batı ı ı tarihinin belirli bir dönemini yenen kişinin konuşmasıdır, burada tarihi somut bir insan yazgının somut bir yargısını dile getirmektedir. Bu dönemi yenici peygamberin kisvesine burünmemektedir (onu bir peygamber telakki etsinler diye, Nietzsche ‘ecce homo’ eserini yazarken belirtmektedir, tersine filozof olarak açık-seçik konuşmaktadır, sevgi dolu ve acımasızca, tanıyarak aynı zamanda reddederek. Geçmişin butun buyuk duşünceleri onun karşısında en keskin kabartma içinde görünmektedir. Bir gören ve inceleyen olarak tarihin muvacehesinde, bilim ve içyüzunü gören olarak-duyurulması için seçilmiş olduğu yargıyı vermektedir. Nietzsche’nin felsefesini giderek daha net olarak gördüğü dönemde Sils Maria’dan Overbeck’e şöyle yazmaktadır: Bu arada seninle bu felaketli, zaruretli dönemi nasıl atlattığınızı öğrenmek için daha çok soru sormaya özlem duymaktayım, size yeni bir şeyler anlatmak üzere … ” Yalnızlığın yazgısına daha iyi kadanan Dante’nin ve Spinoza’nın örneğini göz önünde tutuyorum. Elbette onların benimki ile karşılaştırıldığında düşünuş tarzları yalnızlığa katlanılacak cinstendi. Bir “Tanrı” ile alış-verişi olanlar için benim ‘yalnızlık’ diye tanıdığım şey çok daha başkasıydı. Hayatım benim kavrarlığırndan daha başkası olması, benim arzum bundan ibarettir. Birinin bana gerçeklerimi inanılmaz kılması benim isteğimdir. (2 Temmuz 1 885) KTA Cild 100, 5.

367 f.) Güç lstenci’nin çıkış noktası Nietzsche’nin yozlaşmanın kısmi kavramı ile değil, tersine daha kapsamlı olan Nihilizm ile belirttiği Avrupa insanlığının derin çaresizliğidir. Kendisi uzerine genel cesaretsizliğin haber verdiği şeyi belirsiz hissedenlerin hissettiklerini filozof dile getirir.lnsan varlığımızın temelleri kırılgan hale geldi, artık kimse onlara (bu temellere, esaslara) inanmamaktadır, bizim yeni esaslara, temellere ihtiyacımız var. Ne Batı Sosyalizmi ne de dar ulusculuk, her ikisi de ahlaki olarak sebeplendirilir, yeni hedefler koyamazlar. Haklı, kalıcı olan hedefler koyacak olan insanlar mevcut değil. (Nietzsche emreden, ruhu kurtuluşa ulaştıran insanlar demektedir). Avrupa Nihilizmine karşı bir karşı akım hristiyan kültürünün çürümüş hale gelen te12 mellerini onu tanıyarak hayatın mahiyetinin neyi oluşturduğunu düşünerek eski temelierin yerine yenilerini koymalıdır. Bugün Nietzsche’nin Hristiyanlığa büyülenmiş gibi gözlerini dikmesi Avrupa insanlığının alçalmasını belirli cinsel tasarımların egemenliğine indirgemek girişimi artık anlaşılmazdır. Biz bu girişimi, yazarın kişisel deneylerinden ve 19. yüzyıldaki alman durumundan (Protestan Imparatorluk) açıklıyabiliriz. Ama Nietzsche’nin yanıldığının tespiti, onun tarihsel hristiyanlığa karşı suçlamasını ileri sürdüğünde yanılması, çağını teşhisinden hiç bir önemi çekip alamaz. Tarihsel “sebeplerin” olasılığından manevi sebepliliği araştıran bütün diğer sebeplerden, bu tespiti daha isabetli değildir. biz onu hala okursak, bu onun yükselen ve alçalan hayatın en büyük olgu bilimeisi ve kültürün ilk teşhis edicisi olduğu içindir ki, Avrupa onu (Nietzsche’yi) yaratmıştır. Nietzsche’nin ana yapıtı için belirlenmiş olan aforizmalannın bir yorumu şimdiye kadar yapılmış değildir.

Kesin olan husus Spengler’in ondan hareketle çizdiği düşünce çizgisi ‘Güç İstenci’nin ana çizgisi diye telakki edilemez. Bu çizgi tip kavramı ile başlar ve yeni bir Sezarcılığa uzaktan bakışlanyla son bulur. Eğer Sezarcılık ve Demokrasi aynı zamanda bir tarih felsefesi konzepsiyonuna işaret yerine bir politik terminolojinin (terimler bilgisi) cüz’u tamlan olarak kavranırsa, Nietzsche felsefesinin son amaçlannın hakkı verilmiş olmaz. Avrupanın içinde bulunduğu tarihsel durumun bir teşhisi Nietzsche’nin kendi için sorduğu bir ödevdir. Onun gördüğü nokta, insanın durmadan ilerleyen küçük görülmesi, dünyanın çirkinleştirilmesidir. O sebep araştırmasında bulunmamakta, tersine açıklamakta ve değerlendirmektedir. Kültür tarihsel içerikli olan ilk kitabının değerleri eleştirici ikinci kitabı izlemektedir. Din, başlangıcını oluşturmaktadır. Burada (135-252) aforizmalarında belirtilen noktalar’ Ahiakın Soykütüğünde ve “Deccalda” kısmen daha da ileriye götürülmüştür; Nietzsche kısmen burada tarihsel içinden bakışlar sunmaktadır (içyüzünü görmeler). Ahiakın eleştirisi, ahlaki değerlerin bizzat insan toplumunda gerçek bir egemenliğe ulaşmak için sırf ahlaksızca güçleri ve teessüri heyecanlan yardıma çağırmaya mecbur 13 olduğu düşüncesine dayanmaktadır (aforizma 266) . Ahlaksal nokta-i nazar buna göre tarihsel nokta-i nazar tarafından yenilmektedir. Tarihsel mülahaza, “erdem”i hesaba kalmaz. Nietzsche kendi ödevini şöyle formüle etmektedir: Tabiat dışı hale gelen ahlak değerlerini onların doğal ahlaksızlığına indirgemek (No. 299). Içgüdüler ve teessüri heyecanlar her bir ırkta ve her bir sınıfla bir parça varoluş şartlarını ifade ederler.

Bu teessüri heyecanların yerini “erdem”e bırakmasını isternek o ırkların ve sınıfların yok edilmesi demektir (aforizme 315). Bencillik ve Diğerkamlık arasında hiç bir karşıtlık yoktur. Bencillik fiziyolojik olarak değeri olduğu oranda değerlidir (aforizma 3 73). Erdemin ahlaksal değeri değildir Nietzsche’nin ahlakının merkezinde bulunan, tersine büyüklüğün tarihsel kavramıdır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir