Giorgio Agamben – Nesir Fikri

İmparator 1. İustinianos M.S. 529 yılında, Helen karşıtı hizipte yer alan fanatik danışmanlannın etkisinde kalarak, Atina felsefe okulunun kapatılmasını buyurdu. Bu, o sırada okulun başında bulunan Damaskios’un, pagan felsefesinin son diadoku olacağı anlamına geliyordu. Diadok, kendisine yardım sözü veren saraydaki taruşıkJan vasıtasıyla bıı durumu tersine çevirmeye çalıştıysa da, okulun mülk ve gelirlerinin müsadere edilmesi karşısında eline geçen tek şey taşrada kütüphaneci11k teklifi oJdu. Karann uygulanma ihtimalinin iyice artmasıyla, 5.lim ve en yakınındaki altı yardımcısı, kitapları ve eşyaları bir at arabasına yükleyip Pers hükümdarı I. Hüsrev Anuşirvan’ın sarayına sığınmak için yola çıktılar. Böylece, Yunanlıların -daha doğrusu Ronıalılann, ne de olsa o sıralarda kendilerini böyle adlandırıyorlardı- artık korumaya değer bulmadığı bu en halis Helen geleneği, barbarların himayesine geçmiş oldu. Diadok artık genç değildi; olağanüstü hikayelerle ya da ruWarın görünümleriyle ilgilenebileceğini düşündüğü zamanlar çok geride kalmıştı. Ktesiphon ‘da geçirdiği birkaç aylık saray hayatının ardından, hlikümdann felsefi meraklannı ıs tefsirler ve eleştirel eserlerle giderme vazifesini öğrencileri Priskianos ve Simplikios’a devretmişti. Yunan kfiıibi ve Suriyeli kahyasıyla şehrin kuzeyindeki bir eve kapanan Dama’ikios, kalan ömtiinü son kitabını hazırlamaya adamıştı; Aporiai kai lyseis peri ton proton arkhon – İlk İlkelere Dair Çıkmazlar ve Çözümler. Yüzleşmek niyetinde olduğu sorunun felsefenin sıradan sorularından biri olmadığının gayet farkındaydı. Platon’un kendisi de, Hıristiyanlann dahi -anlamasalar da- önemli buldukları bir mektubunda, peri ton proton arkhon’a dair sorunun tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu yazmamış mıydı? Ancak.


diye eklemişti Platon, bu sorunun ruhta neden olduğu ıstırap doğum sancılan gibidir; doğum gerçekleşene kadar ruh hakikati bulamaz. Böylece, daha çalışmanın başında, yaşlı diadok hiç tereddüde düşmeden konusunu şu şekilde belirlemiş oldu: “Bütün’iln tek ve üstün başlangıcı dediğimiz şey, Bütün’iln ötesinde midir? Yoksa mesela Bütün’den doğan tüm şeylerin zirve noktası, anını belirli bir kısmı mıdır? Dahası, Bütün’ün başlangıçla bir olduğunu mu söylemek durumundayız, yoksa onun başlangıçtan sonra geldiğini ve ondan doğduğunu mu? Çünkü eğer bu alternatif kabul edilirse, Bütün’ün dışında bir şey var denıektir; peki ama bu nasıl mümkün olur? Nitekim hiçbir eksiği olmayan, mutlak Bütün’dür; ancak başlangıç eksiktir, o yüzden de başlangıçtan sonra gelen ve onun dışında olan, mutlak Bütün değildir.” Rivayete bakılırsa, Damaskios eseri üzerinde geceli gündüzlü üç yüz gün, yani Ktesiphon’dakl sürgünü boyunca çalışmıştır. Damaskios’un çalışması kimi zaman günler hat16 ta haftalar boyu süren kesintilere uğrardı, böyle anlarda giriştiği işin beyhudeliği bir sis perdesinin ardından görünürdü. Okuduğumuz n1etin şu türden ifadelerle doludur: “Çalışmamızın yavaşlığına rağmen, öyle görünüyor ki, hiçbir sonuca varamadım”, “az önce yazdıklarımı Tanrı nasıl biliyorsa öyle yapsın!” ya da “net görenıediğinin ve ışığa bakmayı becerenıediğinin farkına vararak kendi kendini ayıplamış olması, çalışmanıın övgüye değer tek yönü.” Ama ardından yorulmak bilmeksizin tekrar işinin başına dönerdi – bjr sonraki duraklamaya, engellenmesi mümkün olmayan yeni krize dek. Düşünce, düşüncenin başlangıcına dair bir soruyu na.;;ıl ortaya atacaktı? Başka bir ifadeyle, insan idrak edilemez olanı nasıl idrak edecekti? Açıktı ki, burada söz konusu edilen şey, idrak edilemez olan diye bile ortaya konamazdı ya da ifade edilemez olan diye bile ifade edilemezdi. “Öylesine bilinmezdir ki doğası gereği bilinemez olduğu bile söylenemez; bilinemez olduğunu söyleyerek onu bildiğimiz sanrısına kapılamayız, çünkü onun bilinemez olup olmadığını bile bilmiyoruz.” Bu yüzden kendi ilk hocası Marinus’a da hocalık etmiş olan ve pek çoklarınca aşılamayacağı düşünülen Syrianus’un talebesi, bilinmeyenin adı olmadığından, onu Ev terimindeki e sesli harfi üzerine koyacağımız ve harfın telaffuz edilmemesini sağlayan bir aksan vasıtasıyla düşünebileceğimizi yazmıştı. Pek açık ki, bir t1- lozofun tenezzül etmeyeceği bir cin fikirlilik. şarlatanlığın sınırlarında dolanan bir düşünceydi bu. Damaskios, çalışmasında, nefesin ve yazılabilir olanın ötesindeki düşünülemez olana bu yolla, yani okunamayan bir işaret ya da belli bir nefes alma biçimiyle yönelmeyecekti. Öyle de oldu ve 17 bir gece yazarken, onu çalışmasının sonuna götürecek olan imge aniden zihninde belirdi. Ne var ki bu bir imge değil, içinde en nihayetinde sadece imgenin.

nefesin ya da sözcüğün zuhur edeceği mükemmel boş yer gibi bir şeydi. Hatta bu bir yer bile değil, bir yerin mahali, bir yüzey; üzerinde hiçbir noktanın bir diğerinden ayırt edilemediği, mutlak biçimde düz ve pürüzsüz bir alandı. Şam’ın girişinde, doğduğu çiftlikteki beyaz taşlı avluyu düşündü; köylüler o.avluda akşamları sapla saman ayrılsın diye buğdayları harman ederlerdi. Aradığı tam da o harnıan yeri gibi bir şey değil miydi? Düşünce ve dilin yaba gibi her şeyin çöpünü ayıkladığı, düşünülemez ve konuşulamaz olan o harnıan yeri. Kafasında beliren imge onu memnun etti, hemen ardından daha önce hiç duyulmamış bir sözcük dudaklarının ucuna kadar geldi. Bu sözcük. harman yeri anlamına gelen terimle astronomların ayın ya da güneşin yüzünü anlatmak için kullandıkları bir başka terimin birleşmesinden oluşuyordu: ÜA.c.oç. Hayır, söylemek istediği şey için kötü bir çözüm değildi bu. Bu çözüme tutunmalı, başka hiçbir şey eklememeliydi. “Şu kesin ki,” diye yazmıştı, “nasıl hiçbir biçimde dile getirilemeyen şey söz konusu olduğunda, onun dile getirilemez olduğunu bile öne süremiyorsak, Bir söz konusu olduğunda da, onun her türden isim ve söylem kompozisyonunu, bilinebilir olan ve bilen aynını gibi her türden aynını geçersiz kıldığını söylemek zorundayız. Onu, üzerinde hiçbir noktanın bir diğerinden ayırt edilemediği düz ve pürüzsüz bir hale gibi, en basit ve en şümullü şey gibi düşünmek gerekir; yalnızca bir değil, bütün-bir; bütünün içinden bir değil. bütünün önünde bir … “

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir