Ha-Joon Chang – Kalkinma Recetelerinin Gercek Yüzü

Halen, kalkınmakta olan ülkeler üzerinde bir dizi “dogru politika” ve “dogru kurum”u benimserneleri yönünde, kalkınmış ülkeler ve onlann denetledigi uluslararası kalkınma politikası kurumlan tarafından uygulanan büyük bir baskı vardır. 1 Buna göre, “dogru politikalar” genel olarak Washington Uzlaşması tarafından önerilenlerdir. Bunlar, daraltıcı makroekonomik politikalan, uluslararası ticaret ve yatınmın serbestleştirilmesini, özelleştirmeyi ve deregülasyonu (kuralsızlaştırma) içerirler.2 “Dogru kurumlar” ise temel olarak kalkınmış ülkelerde, özellikle de Angio-Amerikan ülkelerinde bulunanlardır. En önemlileri, demokrasi, “iyi” bir bürokrasi, bagımsız bir yargı, fikri mülkiyet haklan da dahil olmak üzere güçlü bir şekilde korunan mülkiyet haklan, şeffaf ve piyasaya yönelik kurumsal yönetişim (corporate governance) ve siyasetten bagımsız bir merkez bankası dahil olmak üzere finans kurumlandır. Ki�abın ilerleyen bölümlerinde görecegirniz gibi, tavsiye edilen bu politika ve kurumların günümüzün kalkınmakta olan ülkelerinin durumuna uygun olup ·oımadıgı ateşli tartışmalara konu olmuştur. Ancak, tuhaf bir biçimde, bu tavsiyeterin uygulanabilirligini sorgulayan eleştirllerin bile çogunda, kalkınmış ülkelerin kalkınma sürecinde bu “dogru” politika ve kurumlan benimsemiş oldukları varsayılmıştır. Örnegin, Britanya’nın laissez -Jaire politikası sayesinde dünyanın ilk sanayi süper gücü haline geldigi, Fransa’nınsa müdahaleci politikalan yüzünden geride kaldıgı geniş kabul görmektedir. Benzer bir biçimde, Büyük Bunalım’ın (1930) başında ABD’nin, serbest ticaretten vazgeçip korumacı Smoot-Hawley tarifesini benimsemesinin, meşhur serbest ticaret yanlısı iktisatçı Bhagwati’nin sözleriyle “ticaret karşıtı çılgınlıgın en aşikar ve dramatik edimi’3 olduguna inanılmaktadır. Kalkınmış ülkelerin iktisadi düzeylerine “dogru” politikalar ve kurumlar sayesinde eriştikleri inancının bir başka örnegi de, sıklıkla dile getirilen, patentler ve diger özel fikri mülkiyet hakları olmaksızın bu ülkelerin zenginleşmelerini saglayan teknolojileri yaratamayacaklan iddiasıdır. ABD merkezli Amerika Içi Serbest Ticaret için Ulusal Hukuk Merkezi’nin (National Law Center for InterAmerikan Free Trade) iddiasına göre “kalkınmakta olan ülkeler olarak yola çıkan endüstrileşmiş ülkelerdeki tarihi kayıtlar, fikri mülkiyetİn korunmasının; iktisadi kalkınmanın, ihracatın büyümesinin ve yeni teknolojilerin, sanatın ve kültürün yayılmasının en güçlü araçlanndan biri oldugunu gösterir” .4 Ve bu böylece devam eder. Bugün kalkınmakta olan ülkelere tavsiye edilen politika ve kurumların kalkınmış ülkelerin kalkınmakta iken benimsedikleri politikalar ve kurumlar oldugu dogru mudur? Yüz eysel düz eyde bile, bunun dogru olmadıgını öne süren tarihi kanıt parçacıklan var gibi görünmektedir. Aramızdan bazılan Fransız devletinin, on sekizinci ve yirminci yüzyıllardaki yapısının aksine, on dokuzuncu yüzyılda oldukça muhafazakar oldugunu ve müdahaleci olmadıgını biliyor olabilir. Bir yerlerde ABD’de, en azından lç Savaş sonrası dönemde yüksek tarifeler uygulandıgını okumuş olabiliriz. Birkaçımız ABD Merkez Bankası Federal Reserve Board’un 1913 gibi geç bir tarihte kuroldugunu duymuş olabilir. Aramızdan bir veya iki kişi lsviçre’nin, on dokuzuncu yüzyılda bir patent kanunu olmaksızın dünyanın en önemli teknoloji öncülerinden biri oldugunu bilebilir. Kapitalizmin tarihine dair ortodoks görüşe karşı böylesi karşı-kanıtların ışıgında kalkınmış ülkelerin bir şekilde “başarılarının sırlarını” saklamaya çalışıp çalışmadıklarını sormak uygun olur. Bu kitap kapitalizmin tarihine dair ortodoks görüşle çelişen çeşitli tarihi bilgileri bir araya getirmekte ve katkınmış ülkelerin kalkınmakta iken benimsedikleri politika ve kurumların kapsamlı ama özet bir resmini ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle , bu kitap “zengin ülkeler gerçekten, nasıl zenginleştiler?” sorusunu sormaktadır. Bu soruya kısa yoldan verilebilecek cevap, katkınmış ülkelerin bulunduklan yere, bugün kalkınmakta olan ülkele re önerdikleri politikalar ve kurumlarla gelmemiş olduklandır. Çogu etkin bir biçimde, bugün DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) tarafından kötü karşıtanan veya yasaklanan, bebek sanayi koruması (infant industry protection) ve ihracat teşvikleri gibi “yanlış” ticaret ve sanayi politikalarını uygulamışlardır. Bu ülkeler kalkınana kadar (yani on dokuzuncu yüzyıl sonları, yirminci yüzyıl başlarına kadar), merkez bankası ve limited şirketler gibi en “temel”. kurumlar dahil olmak üzere bugün kalkınmakta olan ülkelere zaruri oldugu söylenen kurumların çok azına sahiptiler. Bu durumda, katkınmış ülkeler, “dogru” politika ve kurumlar tavsiye etme kılıfı altında daha önceleri kendilerinin kalkınmak için kullandıklan politika ve kurumların kalkınmakta olan ülkeler tarafından kullanılmasını güçleştirmiş olmuyorlar mı? Kitabın cevaplamayı umdugu soru budur. 1.2. Baz• yöntembilimsel konular: Tarihten ders almak On dokuzuncu yüzyıl Alman iktisatçısı Friedrich List ( 1789-1846) bebek sanayi argümanının, yani katkınmış ülkelerin varlıgında, geri kalmış ülkelerin devletin müdahalesi, özellikle de tarife koruması olmaksızın yeni endüstriler geliştiremeyecegi görüşünün babası olarak bilinir. Başyapıtı Ulusal Siyasaliktisat Sistemi (The National System of Political Economy) ilk olarak l84l’de yayınlanmıştır.5

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir