İsmail Aka – Timur ve Devleti

Cengiz Han’ın, Nuh tufanını andıran istilasının ardından, yaklaşık birbuçuk yüzyıl sonra, yine Doğu ülkelerinde ortaya çıkan Timur, 35 yıllık faaliyetleri ve Deşt-i Kıpçak, İran, Irak, Suriye ve Anadolu üzerine yaptığı seferleri ile Cengiz Han’ın Moğollarının istilasının dehşet ve korkusunu buralarda yaşayan insanlara yeniden hissettirdi. Buna rağmen bu büyük cihangirin ve oğullarının tarihi gerek ülkemizde ve gerekse batıda Doğu ülkelerinin tarihi ile uğraşanlar arasında Cengiz Han ve oğullarının tarihine gösterilen ilgiyi nedense görmemiştir. Türk ve Türkiye tarihinde oynad ığı önemli rol ve büyük askeri şahsiyetine rağmen, elimizde bugün bile Timur hakkında doğru dürüst bir monograf i bulunmamaktadır. Son yıllarda yayınlanan Hans Robert Rocmer (Persien auf dem Weg in die Neuzeit-Iranische Geschichte von 1350-1750, Beirut 1989) ve Beatrice Forbes Manz (The rise and rule of Tamerlane, Cambridge 1989)’ın eserlerinde bilhassa Timur devri üzerinde durulmuştur ki, bu memnuniyet verici bir husustur. Biz de yıllardan beri Timurlular devri tarihi ile meşgul olmamız dolayısı ile aydınlar ve tarih meraklıları için ileride daha ayrıntılı olarak yazmayı düşündüğümüz bu devletin tarihini bir boşluğu dolduracağı inancı ile kaleme almayı uygun gördük. Sözlerime son vermeden önce eserin yayınlanmasını sağlayan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu başkanı Prof. Dr. Yaşar Yücel, eseri yazmaya beni teşvik eden hocam Prof. Dr. Ali Sevim, daktilolarını yazan Araş. Gör. Mehmet Ersan ile E. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü görevlileri Melek Kesten ve Naime Yıldızlı’ya teşekkürü bir borç bilirim. Timur’dan Önceki Durum: Cengiz Han’ın Cuci, Çağatay, Ögedey ve Tuluy adlarını taşıyan dört oğlu vardı. Onun, 1227 yılında ölümünden altı ay önce büyük oğlu Cuci de ölmüş bulunuyordu. Geriye kalan oğullarından Ögedey daha babasının sağlığında halef tayin edilmiş ve Cengiz Han’ın ölümünden sonra ı 229 yılında Han ilan edilmiştir. İkinci oğlu olan Çağatay, babasının sağlığında, Yasa yani Cengiz Han’ın derlediği milli hukuku en iyi bilen, örf ve adet meselelerinde en büyük yetki sahibi olarak tanınan bir kimse olup, kanunların uygulanmasında, sertlik ve acımasızlıkta babasının yolundan gidiyordu. Kardeşleri gibi o da, Cengiz Han’ın Çin ve Türkistan üzerine giriştiği seferlere katılmıştı. Babası, Çağatay’a doğuda Uygur ülkesinden başlayarak, batıda Buhara ve Semerkand da dahil, Ceyhun’a kadar olan bölgeleri vermişti. Babasının ölümünden sonra Çağatay artık hiçbir sefere katılmadı. Ölen hükümdarın en büyük oğlu olması dolayısı ile her yerde büyük bir saygı görüyordu. Yasayı en iyi bilen ve uygulayan kimse olmak dolayısı ile, Ögedey’den dahi daha büyük nüfuza sahip bulunuyordu. O, kah Moğolistan’da kardeşinin yanında, kah babası tarafından kendisine verilen bölgede oturuyordu. Onun kışlık ve yazlık olmak üzere İli vadisinde oturduğu değişik yerler vardı. Çağatay, Moğol devletinin müslümanların oturduğu bölgelerin hakimi olmasına rağmen islamiyete pek iyi gözle bakmamakta idi. Zira titizlikle uyguladığı Cengiz yasası, İslamiyetin esasları ile uyuşmuyordu. Müslümanların akarsuya girmeleri bile yasaklanmıştı. Çağatay’ın bu gibi harekette bulunanları öldürtmesi, onun müslümanlar arasında nefretle anılmasına yol açmış, hatta ölümü üzerine şair Sedid A’ver’in yazdığı kasidede “Saldığı korkudan kimsenin suya giremediği adam, şimdi kendisi ölümün engin ummanında boğulmuş bulunuyor” beyti yer almıştı. 2 İSMAİL AKA Çağatay ı 242 yılı başlarında öldü. Cengiz Han’ın oğullarından yalnız Çağatay’ın adı sülalesine ve bu sülalenin kurduğu devlette isim olarak devam etmiştir. Üstelik Maveraünnehr bölgesinin Türk veya Türkleşmiş ahalisi de XV. yüzyılda burada artık Çağatay’ın soyundan hiçbir hükümdar kalmadığı zamanda bile Çağatay adı ile anılmaya devam ettikleri gibi, bu sülale ile hiç ilgisi olmamasına rağmen Doğu Türkçesi edebi diline Çağatayca denilmiştir. Çağatay devleti aslında Çağatay’ın ölümünden 20-30 yıl sonra kurulmuştur. Büyük kağan tarafından önce Çağatay’ın torunu Kara Hülegü, sonra da Çağatay’ın oğlu Yesü Möngke sülalenin reisi tanındılar. Hanlığın gerçek kurucusu Çağatay’ın torunu olan Algu idi. O Möngke’nin oğulları Kubilay ve Arık Büke arasındaki mücadeleden yararlanarak, Harezm, Türkistan ve Afganistan’ı ele geçirmiş ve hanlığın temelini atmıştır. Algu’nun ı 266 yılında ölümünden sonra, islamiyeti kabul etmiş bulunan Mübarek Şah, Çağatay haru ilan edilmiş, fakat Kubilay tarafından gönderilen başka bir Çağatay şehzadesi Barak, tahtı onun elinden almıştır. ı 3 ı 8-26 tarihleri arasında hüküm süren Kebek’in hakimiyetinin Orta Asya Moğol hanlarının islam medeniyetine girişleri tarihinde büyük yeri vardır. Kendinden önceki pek çok Çağatay hanı gibi o da islamiyeti kabul etmemişti. Fakat Maveraünnehr’e gelip orada Nesef şehrinden 15 km. uzaklıkta Kaşka Derya üzerinde kendisi için bir konak yaptırmıştır. Bu ise yerleşik hayata geçişte büyük bir adımdı. Kebek’in getirdiği yeniliklerden biri de para bastırmasıdır. Onun adı ile ilgili olarak bu paralara sonraları Kebeki denilmiştir. Kebek’in ardından İlçigiday ve Tuva Timur’un kısa süren hükümdarlıklarından sonra, Kebek’in kardeşi Tarmaşirin ( ı 326- 34) tahta oturdu ve islamiyeti kabul ederek, Alaaddin adını aldı. O, islam medeniyetini benimsemekle birlikte, ı 333 yılında meşhur Tancalı seyyah İbn Batuta’yı çadırda kabul etmiş, onunla türkçe konuşmuştur. Tarmaşirin’in göçebelikten vazgeçerek, yerleşik hayatı tercihi, beylerin ayaklanmasına yol açtı ve Han tahttan indirilerek öldürüldü. Hanlar yeniden İli vadisinde yaşamaya başladılar ve islamiyet de üstünlüğünü kaybetti. Çengşi zamanında ( ı 334-38) hıristiyanların serbestçe faaliyet gösterdiklerini, kilise yapabildiklerini görüyoruz. XIV. yüzyılın ortalarında Hanların yeniden Maveraünnehr’de yerleştiklerini görüyoruz. Bunlar tekrar Kaşka Derya boylarında TİMUR VE DEVLETİ 3 oturmaya başlamışlardı. Kazan Han, Karşı’dan iki konak batıda Zincir Saray adında bir konak yaptırmıştı. Onun ülkede kuvvetli bir idare kurmak teşebbüsü, boy begleri ile arasının açılmasına yol açtı. Boy beglerinden Kazagan ayaklanarak, Moğol şehzadelerinden birini Han ilan etti. Kazan Han öldürülüp (1346), idare Kazagan’ın eline geçti. Lakin onun hakimiyeti sadece Maveraünnehr’de tanınmış, Doğu Türkistan’da ise Duğlat kabilesi beyi hakimiyeti ele geçirmişti. Gerek Kazagan ve gerekse Duğlat begleri hakimiyetlerini meşru gösterebilmek için Cengiz Han soyundan gelen birisini tahta oturtmakta devam ettiler. Emir Kazagan 1358 yılında güveyisi tarafından öldürüldü. Onun ı 2 yıllık saltanatı, daha önceki yıllardan farklı olarak, iç mücadeleler olmaksızın geçmişti. O gerçek bir göçebe boy begi gibi yaşıyor, kışı Ceyhun boyundaki Salı Saray’da; yazı ise Munka şehri yöresinde geçiriyordu. b) Timur’un Ortaya Çıkışı ve İlk Faaliyetleri: Kazagan’ın ölümünden sonra hakimiyet oğlu Abdullah’ın eline geçti. Abdullah, babasının sağlığında Semerkand’da oturduğundan, şimdi burasını kendisine başkent yapmak istiyordu. Bunun üzerine öteki beglcr ayaklanıp, Abdullah bu mücadelede öldürüldü. Bundan sonraki yıllarda Maveraünnehr bölgesi devamlı karışıklık ve hanlar arasında mücadeleye sahne olmuştur. Timur’un hayatının ilk yıllarına ait fazla bir bilgimiz yoktur. O, 25 Şaban 736 (g Nisan 1336) Salı günü Oniki Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre Sıçan yılında Keş (Şehr-i Sebz= Yeşil Şehir) yakınlarındaki Hoca Ilgar köyünde doğmuş olup, babasının adı Turagay, annesinin adı Tckina Hatun idi. 1360 yılına gelinceye kadarki hayatına dair hiçbir şey söylenmemektedir. Timur için kaleme alındığı ifade edilen, fakat bugüne kadar elimize geçmemiş olup, ancak kendisinden yapılan nakiller dolayısı ile bildiğimiz türkçe manzum kroniğin yazarı, bir çok olayların Timur’un arzusu ile kroniğe dahil edilmediğini söylemektedir. Güya bu olaylar yazıldığı takdirde okuyanlar tarafından bir çok olaylar, bilhassa Timur’un ilk faaliyetlerinin gerçek olmadığı zannedilecekmiş. Barthold, Timur’un hayatı ve faaliyetlerini anlatan Zafernamelerde, Timur’un ilk faaliyetlerinden söz edilmemesini şüphe ile karşılayarak, Arap tarihçisi İbn Arabşah’ın tesiri ile “Timur’un da tıpkı 4 İSMAİL AKA Cengiz Han gibi, Kazagan’ın ölümünden sonra başgösteren karışıklık yıllarında bir eşkiya çetesi reisi sıfatı ile faaliyet meydanına atıldığını, babası Turagay’ın Maveraünnehr ve Moğolistan’daki bir çok nüfuzlu begler ile münasebeti olmasına rağmen Kazagan devri olaylan arasında ne Timur’un babası, ne de Timur’un adlarının anılmadığını” ifade ediyor. Timur’un soyu, ölümünden sonra, torunu Uluğ Beg tarafından, dedesinin mezan üzerine dikilen yeşim taşında kaydedilmiştir. Buna göre Cengiz Han ile Timur’un soyu birleşmektedir. Lakin Moğol ve Orta Asya Türk Tarihi ile meşgul olan doğu bilimcilerinden bazıları, Timur’un soyunu küçümseyerek, bu gibi soy kütüklerinin bizzat Timur’un kendisi veya oğulları tarafından kasıtlı olarak meydana getirildiğini söylemişlerdir. Barthold, Timur’un aşağı tabakadan, yol kesici ve asil olmayan birisi olup, kendisini asilzade olarak tanıtmak ve Cengiz Han ile aynı soydan geldiğini göstermek için sahte bir soy kütüğü düzenlemiş olduğunu söylemektedir. Ancak Timur’un ilk hanımlarının menşei ve kızkardeşlerinin yaptıkları evlilikler sonucu meşhur kabilelerin ileri gelenleri ile kurdukları dünürlük münasebetleri Timur ve ailesinin hiç de küçümsenecek kimseler olmadıklarını göstermektedir. Timur’un babası Turagay, mütevazi ve dindar bir kimse olup vaktinin çoğunu din adamları ile sohbetle geçiriyor, siyasi işlerle ilgilenmeyip, bu gibi işleri akrabalarından Emir Hacı’ya bırakmış bulunuyordu. Bununla beraber Turagay sadece Barlaslar arasında değil, hatta bütün Çağatay ulusunda itibarlı bir beg idi. Çağatay ulusunda beglik Timur’dan önce Barlaslar ve Celayirlilerin elinden çıkıp, pek fazla itibara sahip olmayan, melez ve karışık anlamına gelen Karaunaslar’ın eline geçmişti. Dolayısı ile Turagay ve Barlaslar siyasi itibarlarını kaybetmişlerdi. Karaunaslardan olan Emir Kazagan ve Hüseyin zamanında Barlaslardan Timur gibi faal ve işbilir bir kimsenin çıkması kabileye eski itibarını sağlamış ve hakimiyeti ele geçirmişlerdir.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir