Italo Calvino – Palomar

İ lk düşüncem Bay Palomar ve Bay Mohole diye iki karakter yaratmaktı. İlkinin adı Kaliforniya’ daki ünlü bir gözlemevinden, Mount Palomardan geliyor. İkincisininki ise, yerkabuğunun delinmesiyle ilgili bir projenin adı; eğer gerçekleşebilseydi dünyanın merkezine doğru hiç ulaşılmamış derinliklere kadar inilebilecekti. İki karakter de bir yerlere doğru; Palomar yukarıya, evrenin dışına, çokbiçemli yüzüne, Mohole ise aşağıya, karanlığa, içlerdeki çukurlara yönelmeliydi. Bu iki karakterin karşıtiıkiarına temellenen diyaloglar yazmayı amaç edinmiştim kendime; biri kozmik perspektifte günlük yaşamın en ince ayrıntılarını görüyor, diğeri ise altında nelerin yattığını keşfe uğraşıyor ve yalnızca sevimsiz gerçeklerden söz ediyor. Adam kaçırmalar üzerine bir diyalog yazmayı denedim: Bu salgın hastalığın ülkemizde en karlı sektör olduğu dönemdi. Bay Mohole’ye göre herkesçe sevimsiz kabul edilen, kimsenin onlar için asla fidye ödemeyeceği kişiler kendilerini güvende hissedebilirlerdi yalnızca; o halde, güvencenin asıl dayanağı olan sevgi ve acıma duyguları suçun dayanağı olurken, karşılıklı kötü niyet de toplum için tek seçenekti. Bu noktaya geldiğimde yazdıklarımı tekrar okudum, kağıdı buruşturdum ve onu attım, tıpkı daha baştan ya da sonradan pişman olabileceğim şüphesiyle yazdıklarıma yaptığım gibi. Ama eğer bu tür kaygılar taşıdıysarn nasıl oldu da Mohole’nin diyaloglarını yazabildirn? Kitap taslağının gelişmesine izin verrnek için, onu bir kenara koymaya karar verdim. Fikir ayrılıkları ve bölünmelerden oluşan bir d ünyanın ortasında uyum arayışına giren kişilikle, Bay Palornaı’la ilgili metinler yazmaya koyuldurn. Onları o zaman çalıştığırn Corriere del/a Sera’nın üçüncü sayfasında yayırnlıyordurn ve hep, bir anda Bay Mohole’yi ortaya çıkaracağıını düşünüyordurn ama bu ancak Palornar karakterinin hatlarını tamamen ortaya koyduğurn zaman gerçekleşebilirdi, zaten öyle ya da böyle, eşlik etrnek için metne gereklilikten girecekti. Ama öyle olmadı. Palomar’la ilerliyordurn; deneyimlerin ve düşüncelerin yansJrnası olan o karaktere yüklenmek bana doğal geliyordu, Bay Mohole ise isteklerin arınağına takılı kalıyordu. Yani aklırndan sıklıkla geçen “Mohole vari” düşünceler ve akıl yürütmeler, onlara yazılı bir biçern verme gerekliliğine eşlik eden o eşiği hiçbir zaman aşarnıyorlardı. Palornar dizisine süreklilik sağlamak için, üzerinden sıklıkla geçtiğirn çeşitli taslaklarda, “Bay Mohole’nin Diyalogları”ndan bir bölüm öngörüyordurn hep, ama henüz ona ait bir başlık bularnarnıştırn.


Kitabın doruk noktasının, hakkında hi\la bir satır bile yazrnadığırn bu karşıt karakterin ortaya çıkışı olduğuna inanınayı sürdürerek yıllarca bu taslakların peşinden gittim. Mohole’ye hiç gerek olmadığını çünkü Palornaı’ın aynı zamanda Mohole olduğunu ancak sonunda anladım: çoğunlukla açık olan bu kişiliğin içinde taşıdığı karanlık ve kapalı kısmının, ayrıca başka bir karakterde dışa vurulmasına gerek yoktu. O noktada kitabın bittiğine karar verdim: gerçekbin de Palonıar isimli kitapta [ . ) size anlattığım bu hikayeden eser yok. Bana, yazdığım kitap yerine onunla hiçbir ilgisi olmayan yazrnadıklarırndan söz etmemin nedeni sorulabilir. Belki de, insan kendi kitabı hakkında “olurnsuzun dışında”, yani sona ulaşmak için bir köşeye atılmış kitap taslaklarından konuşmanın dışında, söz edemez ( yazardan kendisine düşenden fazlasını istemernek gerek). 8 Şimdi Palomar sayfa sayısı açısından oldukça ince bir kitap olarak ortaya çıkıyor, oysa yapılış aşamasında kendini zaman zaman ansiklopediye, “yöntem üzerine tartışma”ya, romana dönüştürmeye çalıştı. Ama genişiemek yerine, her zaman daha kesin ve yoğun oldu. Başlangıçta metinleri bir başlık altında sıralıyordum: “Bay Palomaı’ın Gözlemevi” 1975-1977 yıllan arasında Corriere’ de aralıklı olarak yer almıştı, ancak bunların pek azı kitaba girmeye uygundu; -hayvana! bahçesindeki zürafa, kumsala vuran bir dalga, bir dükkanın vitrini- betimleme eksiksizliğinin sapiantısıyla öykü olan, sınırlı gözlem alanlarına ilişkin belirli bir dikkate temellenmiş olanları. Diğerleri “Palomaı’ın deneyimleri” değil de bunlar, oldum olası birinci tekil kişiden yazılmış, takip eden yıllarda Repubblica’da yayımladığım bazı diğer metinler tanınabilir, örneğin kasım ayında, Roma’daki göçmen kuşları ya da teleskopla görülen gezegenleri belimierne fırsatım olduğu zaman. Uzun zamandır, artık yaşamayan ve yararsız kabul edilen bir yazın alışıırmasını yeniden değerli kılmak istiyorum: betimleme. Ne zaman, bana belimierne duygusu veren bir nesne görsem “gerçekten” notlar almaya çalışıyorum; bunlar çoğu zaman ajanda ya da bloknotlarda unutulmuş olarak kalıyorlar. Palonıar’ı oluşturmak için bu notları bulmaya gittim; örneğin çiflleşen iki kaplumbağanın tasvirini yeniden buldum, kitaba da aynen geçti. Bu tasvir hemşerim, genç şair Giuseppe Conte’nin bir şiirinde yaptığıyla neredeyse özdeş; güzel bir cilıte yeniden okumak isteyenler için L’ oceano e il ragazzo• BUR’ dan çıktı. Onun, şiiri daha önce yayımladığı düşünülürse, benim çaldığım söylenebilir.

Ama benim için bu, gücünü farklı yazın ifadelerine kabul ettiren betimlemenin nesnelliğinin kanıtıdır. Antik ve uzak uygarlıklarla ilgili gezi deneyimlerinden oluşan birçok sayfa hazırlamış tım: neredeyse hepsini ayıklarlım çünkü İtalyan yazarlarının gezi yayınlan hepimizin doyduğu bir türdür. Ayrıca bu tip metinlerde betimlenen her şeyi sunması kaçınılmaz olan o kültürel bilgi yoğunluğu, görülenlıı doğrudan ilişki kuran bunun gibi bir kitapta sırıtıyordu. • Okyanus ve çocuk. (Çev.) 9 Her şekilde, hükmetınediğim sınırlı bilgi alanlarıyla yüzleşmek, çözümü en zor olan sorundu çünkü Palonıar ne sahip olmadığı bilgileri ne de kendi başlarına ilginç olmayan bilgisizlikleri abartmalı. Eğer bu sorunu çözdüysem kitabın kalbi olan bölümde, “Palomar Alışverişte”de görülecektir; Paris’teki yiyecek dükkaniarını anlatan bu bölüm “varoluşun temel gereci” diye tanımlayabileceğim, çok beğendiğim konulardan biriyle örtüşüyor. Bu metinleri bir araya getirmeye başladığırndan beri sıklıkla filizlendiğini gördüğüm bazı konuları tanımlamak geldi içimden, örneğin “doğanın düzeni ve düzensizliği”, “gereklilik, olanak, sonsuz”, “sessizlik ve söz”. Bu sonuncusu en önemlisiydi çünkü Palomar karakteri dış görünüş olarak bir taraftan suskundu, diğer taraftansa dilbilimsel olmayan yönüyle “dünyanın yorumu”na yoğunlaşmıştı. Arada her kümenin iki konu arasındaki kesişim noktası olduğu tablolar çiziyordum; ve her kümeye de önceden yazdığım ya da daha yazılacak olan metinlerin başlıklarını koymam gerekiyordu. Ama teorik kavramlardan yola çıkan bu tasarı işlemiyordu çünkü kitap yalnızca ben onları aramadan kendilerini bana sunma fırsatını peşleri sıra taşıyan metinleri kendinin yapmayı kabul ediyordu. Bu küçük kitabın hazırlanışının bu kadar uzun sürmesinin nedeni yalnızca bu değil; ayrıca, nihayet genel bir neticeye varabilsin diye Bay Palomatın gözlem yönteminin kendine, insan dünyasına yayılmayı başarmasını ummamdı. Yazmayı sürdürdükçe bu görev bana daha zor görünüyordu. Kitabın başında akıcı cümlelerle dile gelen Polamaı’ın suskunlukları, sona yaklaştıkça daha karmaşık ve kaygılı oluyordu. Hepsini yeniden okuyunca, Palomatın hikayesinin iki cümleyle özetlenebileceğini görüyorum: ” Bir adam adım adım bilgeliğe ulaşmak için yürüyüşe çıkıyor.

Hala varamadı.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir