jacques D’hondt – Hegel ve Hegelcilik

He gel’den hiçbir zaman kurtulama dık. Hegelcilik tüm bir dünyadır, ve bu dünyanın görünümü bakış açılarına göre degişir. Dolayısıyla, Hegelcilik ve tarihçesi gözlemciye eğlendirici ve ögretici sür_prizler sunar. İşte son derece teknik bir ögreti! Yazar bu alanda seçkin olarak gördüklerine, uzmanlara seslenme arzusunu gizlemez. Hatta yalnızca bir tür “ruhban sınıfı” tarafindan aniaşılmaya boyun eğecektir. O, sagduyuya meydan okuyan tezleri savunur. Oysa, herkes ondan söz eder, kinu kez kolayca da. Kendi lerinden halka yönelik pek çok ders çıkarıldıgı ileri sürülen, bazı önemli konuları halk arasında bu denli yayılan felsefi eserler arasında, bu sözcügün klasik anlamıyla, birkaç yan- . !ış yorumla da olsa, günümüzde böylesi bir başanya erişen i pek yoktur. Bu fikirler, onları gösteren imgelerle, salt felsefi ilgiyi aşar, etkinliklere ve ögretilere geçer. Hegelcilik her türlü işe koşul ur. Marx’ ın, ve başkalannın, felsefenin geleneksel statüsüne karşı çıkmalarından sonra, bu süreklilik, ya da daha doğrusu Hegelci etkinin bu yayılışı şaşırtıcı olabilir. Hegelcilik hem elebaşı hem de ilk kurban olarak bu tartışmanın kökeninde bulundukça. Hegel’in öğretisi, filozofun kendisinin kuşku rluyınadığı taşkın bir glicü içinde barındırıyordu. Hegel’in ölümünden yüz elli yıl sonra, durum saptaması yapmak, bütün bu gelişmelerin bilançosunu düzenlemek, Hegelciliğin ilkin ne olduğunu hatırlatmak, ne duruma geldiğini incelemek, ona durmaksızın sorulan soruları anımsatmak uygun olacaktır.


Küçük bir kitap yalnızca şematik, eksik, parçalı, ve öyley7 se biraz özünden sapmış bilgiler beldemeye izin verebilir. Burada yalnızca toplu bir bakış vermek, belki sonraki bir okuma inceleme çabasına yöneltmek ve sürüklemek, bu ilk izienim yaratmak ve bakış açıları ortaya koymak sözkonusudur. Herkes kendisine sunulan yardımı aldıktan sonra kendi yargısını bizzat kendisi verecektir. Büyük bir inatçılıkla kendisini kurgu!, kesin ve dizgesel olarak ortaya koyan fılozofu, ölümünden yüz elli yıl sonra haHl etkili araştırmalara, ateşli sorgulamalara, gözüpek yorumlara ve tartışmalara neden olduğunu bilmek, herşeye rağmen, belki d� üzmeyecekti: Bir diyalektikçi için bile bu bir başarı dır! · Bazı okuyuctılar tamamlayıcı bilgi, açıklama, bir aktarırnın bağlamını, Hegelciliğin bazı önemli konularına daha ayrıntılı ya da daha özel bir giriş ‘isteyeceklerdir. · Metindeki parantez içindeki göndermeler onları yönlendirecektir. Romen rakkarnı bu küçük cildi tamamlayan bibliyografyada bulunan eserlerden birini gösterir. İkinci bir romen rakkamı belirtilen kitabın bölümünü gösterir. Arap rakkarniarı belirtilen kitaptaki özellikle hedeflenen sayfayı gösterir. Arasıra Hegel’in henüz Fransızcaya çevrilmemiş metinlerine başvurmak gerekmiştir. Diğer taraftan yine parantez içinde yalnızca sırası gelince başvurulan kitapların tüm göndermeteri verilmiştir. 8 I. Büyük Hegel BİRİNCİ BÖLÜM YAPlT VE YAZGISI Günümüzde, Hegelcilik yoksa çağdaş felsefe de yoktur! Maurice Merleau-Ponty şunu diyebilmişti: “Hegel bir yüzyıldır felsefede yapılan önemli her şeyin kökenindedir.” Kolaylıkla tersinebilir bir formül: Felsefede, ve bazen başka yerlerde de, ustalık isteyen herşey Hegel’in himayesini gerektirir. Ve şimdi günlük bir yayma, çok kez şaşırtıcı bir ba�­ lamda, Hegel’in adına rastlamaksızın göz atılamaz. Ama hangi Hegel? Kızdıran bir Hegel: Ebeveyinler onun tadına baktılar ve çocukların dişleri kamaşıyor .

Bir eserin, özellikle de felsefi bir eserin etkisi ve zenginliği sadece kuramsal içeriğine bağlı değildir. Çeşitli ve değişik nitelikler gerektirir. Fakat eser bu sırada gerekli referans ve kaynak olarak merkezde kalır. Hegelcilik çok dalgalı ve yönlendirilrniş bir düşünce seli gibi akar. Yüksek kıyıları olan böyle bir tufan çok verimli bir kaynağı gösterir: Kendisini öneeleyen tüm düşünce akımlarını birleştirebilen, görkemli, ve bununla birlikte için için kaynayan bir felsefe. Tüm her şeyi en sonunda alışılmadık bir düşünme biçimiyle yaratılan aynı anda hem çekici hem itici şaşırtıcı bir öğretiye, saltık idealizme vardırdı: erişilen son nokta ve doruk. Okuyucuların çoğunluğu onu sadece yarıya kadar anlar, ama bu zaten onlar için zirvedir! Hegel onu nispeten kısa bir yaşam süresinde ve çok defa güç şartlar altında sürekli tekrarlamalada oluşturdu (XXl, 5). Uzun zaman, hayatının uysal bir devlet memurununki gibi olaysız ve güçlüklerle karşılaşmadan geçtiği düşünillmüştü. Fakat dikkatli bir araştırma hayatının ne kişisel 9 dramlardan ne de yetkililerle çatışmalardan yoksun kalmadıgını ortaya koyar (XXII). “Alman sefaleti” de denilen içindeyaşadığı Almanya’nın sefil durumu Hegel’in özellikle cesurca olan gençlik özlemlerin gerçekleştirmesine izin vermez. Fakat o, her zaman yüksek bir saygınlığı korumayı, derin bir iyi yüreklilik gösterıneyi bildi, ve bu hayat, en sonunda, bilinen koşullarda ve kendine özgü bir biçimde devam etti. Hayatı ayrıntılı bir anlatıyı ve hatta romanesk bir gösterimi hak eder. Güçlükler içinde olgunlaşan Hegelci düşünce kendin meraklılara anlaşılması basit ve kolay, dolaysız bir sezgi biçiminde sunmaz. Öngirişsiz, hazırlıksız, metin ve bağlam üzerinde dış inceleme yapılmadan ele alınamaz. Onu kendi gerçekliğinde yakalamak için başvurulması’ gereken daha çok Hegel’in metinleridir, ama onlar, önceden yommculara başvurmarnış olanlara ya da felsefenin büyük sorunlarının tarihçesini önceden sindirerek öğrenmemiş olanlara anlaşılmaz gelir.

Burada, amatör uzağa gidemez. Burada, ne uyuklayan ne de yatarak tadı çıkarılabilecek bir düşünce bulunur. Yapıt önce uzunluğu ile dikkati çeker. Kuşkusuz, yazılan sayfaların sayısı tek başına bir yazarın büyüklüğünü ölçmez. Ama başka ver:ilerle birleştirildiğinde yazarın değerlendirilmesine katkıda bulunur. Bununla, Hegcl tüm dtP rumlarda benzerlerinn çoğunu geride bırakır: I3üyükli.ik sorunu! Bu yapıt, yayımlanmamış elyazmaları, bizzat filozof tarafından yazılan müsveddeler ya da hemen hemen bitiınsiz ve sürekli değişen derslerinin dinleyicileri tarafından bilinçli olarak alım�n oorlar eklendiğinde çok çeşitli biçimlerde basılı bir yığın gibi gözükür. Böylesine bir çokluk kişiyi etkiler ve kaygılandınr. Yaşarıum Hegel’e adamadıkça tamamı okunaınaz. Oysa ona sndık kalan özetler ve yorurnları, doğru eleştirileri saptamak için tamarmmn oktınmuş olması gerekirdi. “Uzınanlann” yerkesine güvenilecektir. Ama özellikle Hegel konı.isundn tarafgirlikten ve hatta yanlışlıktan genellikle kurtultınamaz. Bundan kaçınmak için, devamlı kurulan ilişkilerle, dene10 melerle, karşılaştırma ve düzeltmelerle görgül olarak hareket etmek zorunda kalınacaktır. Metin seçilen konwnun bakış açısıyla kesin bireşimsel bulunarak her şey mutlu bir çözüme baglanacaktır.

Diğer bir tedirginlik konusu: Hegel’in yapıtı bir ölçüde belirsiz ve sorunsal olarak kalır. Bize verilen, sunuşun kendisinden dolayı bir tartışmayı gerektirir. Hegel kuşkusuz böyle bir durum yaratmak istemernişti: Bu durum, içinde düşündügü, yazdığı, yayımladıgı koşullar, düşüncelerini kendine özgü açıga vurma ve kanıtlama biçimi, öğretinin geliştirildigi ortarn ve vakitsiz ölümü tarafından kaçınılmaz kılındı. F ilozofun aldırmazlıgını ve hemen sonraki ardıllarınm anlayışsızlıgını da belirtmek gerekir. Fakat Hegel’in bizzat kendisinin yapıtının bu şaşırtıcı yazgısına etkisi vardır. Belki de felsefesinin derin doğası, özünü kısmen gizlediği anda açığa vuran kitaplarının uğradığı bu olağandışı değişiklikleri içiride taşıyordu. Ne karşıtlık! Hegel kendini fılozoflarının en dizgeseli sanıyordu ve onun böyle olması da isteniyordu. Fakat, bir. yandan, değişik ve kimi kez eğreti şartlarda, yazılması ve yayımlanması yıllar sürmüş böylesine engin, böylesine dallanmış bir yapıt değişikliklerden, bozulmalardan, yazarı öldükten sonra yayımlanan böylesine taşkın ve lirik bir yayının örneklerine az rastlanır (XXI, 61). Hegel’in yapıtı, Karıt’ın ya da Bergson’unki gibi. kendisini sıradan okuyuculara yaklaşık olarak bile bir tamamlanmışlık dıırumunda sunmaz. Hala tam bir baskısını beklemektedir, ve üzerinde pek çok özenli işçinin çalıştığı bu şantiye, uınutsuzluğa yol açan gecikınelerle daha da güçleştirilıniş büyük bir karışıklık görünümü sunmaya devam etmektedir. Hakkında herkesin konuştuğu bu filozofun söyledigi her şeyi dünya hllia bilmemektedir. Böylesine büyük bir eksikligin nedenleri konusunda kendimizi sorgulamadan durabilir miyiz? Bu nedenlerden ilki Hegel’in ününün ya da popülaritesinin olağandışı çalkalanmasıyla ilgildir. O, bugünün gözdesi, 19.

yüzyılın tüm ikinci yarısı boyunca ve 20. yüzyılın başınl J da büyük bir unutulmuşluğa ve horgörüye maruz kaldı. Lessing’in söylediğine göre, vaktiyle Spinoza durumunda olduğu gibi, ona “ölü köpek” muamelesi yapılıyordu. Onun önemsiz olduğu kabul edUdiğine göre mirasından titizlikle yararlarırnaktan başka kaygı duyulacak bir şey yoktu. Elyazmalarının ve kanıtların akıntıda yitip gitmesine seyirci kalındı. tlginin uyanmaya başladığı şu anda, kalıntılar denizden kurtarılmaya çalışılıyor. Yığının tamamıyla yok olmuş kısmı için artık çok geç. Bu yıkıma, kimi kez en iyi niyetlerle yapılan yıkıcı bireysel girişimlerin üzücü sonuçları da eklenir. öyle görünüyor ki, tehlikeli sayılan yazıları Hegel bizzat kendisi yok etti. Endşeli bir dul, dar görüşlü bir oğul, sakınırnlı yayıncılar, kötü niyetli dostlar, radikal düşmanlar çeşitli konularda içeriği kendi! erin ral1atsız eden bir elyazmasını, bir parçayı, bir dosyayı, bir mektubu yok ettiler. Bir zamarılar var olduğu kanıtlanan Hegel’in bazı elyazmaları sonsuza dek kaybolmuş gözüküyor. Belki de orılar Hegelciliğin kendi bütünlüğünde anlaşılması için bir “anahtar” verecekti. Ama genellikle önemsiz olan yok edilmedi, ve onların yokluğunda, bu konu üzerinde kesinlik nasıl elde edilecek? Zaten Hegel’irı bölgüsel, özgül ve hatta sıradan çalışmaları dizgesel olmayı bu derıli isteyen bir felsefenin yorumu için önemsiz olamazdı. Şu halde, örneğin, sağ eğilimli kaygıların arttığı günümüzde, Hegel’in 1799’da yazdığı, iktisatçı James Steuart’ın eserlerinin yorumunu elde bulundurmak çok hoş olurdu. Bir yandan bu yorumun varlığının saptanması, ve diğer yandan onun ortadan kaybolması, Hegel’in ekonomiye olan derin ilgisine -o bu ilgiyi hiçbir zaman kaybetmedi- ve böylesi kaygılar konusunda onun ilk tilmizlerinin tam bir anlayışsızlığına tanıklık eder.

Kuşkusuz onlar felsefenin ekonirrıiyle hiçbir biçimde hiçbir ilgisi olmadığını sanıyorlardı, ve dolayısıyla Hegel’in onu yalnızca yüzeysel, geçici ve sanki rastlantısal bir biçimde ele aldığını varsayıyorlardı. Şimdi Hegel hakkında bildiklerimiz, ve felsefi düşüncenin modern biçimi, bizim böylesine bir değerlendirmeye bağlı kalmarnızı yasaklar. Hegel’in Steuart hakkında ne düşündü12 ğünü b ilineyi çok isterdik Ama yonunu ya yok edilmş ya da yitmiş … Yayımcılar, tarihçiler, arşivciler Hegel’in tüm metinlerini bulmak ve erişilir kılmak, şimdiye kadar dağınık ve ihmal edilıniş olanı toparlamak, kayıp olanın alaruru alabildiğince daraltmak için çabaları m sürdürüyorlar. Elbette ki herkes sağlığında Hegel tarafınciarı yayımlanan ve sayısız ciltler dolelurarı metinleri çok kolay bir şekilde edinebiliyor. Ama her şeyden önce bu yazılar, sarıki yazar orıları sözlü açıklamalarınciarı yararlananlara ayırmak istemişçesine, sıkılığı , yoğunluğu ve ağırlığıyla okuyucuları yıldım. Zaten şimdi orılar bulunabilen en küçük ayrıntılarına kadar tüm sözlü eklemeleriyle birlikte yayımlarıdı. Herkes, çoğunluğu o zaman Schelling ile birlikte Jena’da çıkardığı Eleştirel Felsefe Dergisi’nde 1801-1803 tarihler arasmda yayımlarıarı ilk denemelerini okurken bu güçlüğü hissedecektir. Başlıkları birçok amatör okuyucunun cesaretini kırar: Ondokuzuncu yüzyıl başlangıcında felsefenin durumu ÜZerine daha kolay bir toplu bakışa Reinlıold’un katkılarına bakarak Fichte ve Schelling’in felsefi sistemleri arasındaki fark! – Sanı ve Bilgi ya da Kant’ın, Jacobi’nin Fichte’nin felsefeleri olarak formların biitünselligi içinde öznelligin yansımasının felsefesi! Ne kadar da Alman, teknik, derin, kapalı sözler! Hegel’in ayru şartlar altında ele aldığı konular: Felsefi Eleştirinin Ozii, Kıışkııculugun Felsefeyle Ilişkisi, Dogal Hukukun Bilimsel Olarak Incelenmesinin Çeşitli Biçimleri … (N). Bunlardarı ilkni, Tinin Görüngübilimi (Phiinomenologie des Geistes), arıcak son yıllarda ün kazarıabildi. I807’de yayınlarıdığı zamarı sadece sessiz ve sınırlı bir ilgi bulabilınişti: Olağarıüstü bir yapıt, pek çok bakımdan ilginç, çok yüklü, verimli, şaşırtıcı, kendi tarzında, soyut olarak dramatik, almaşık olarak kurgu! ve düşünsel, ilk doğal yanlıştarı hareketle dikkate değer biçimde adım adım saltık bilginin en son düzeyine vararı insan bilincinin tipik deneyimi (VIII). Günümüzde, bu yükselişin evrelerinden bazıları çok özgün olduğundan belki de çok aşıri bir saygınlığa kavuşuyor: Uşak ve efendi diyalektiği (yanlış olarak “köle ve efendi di13 yalektiği” denir), “güzel-ruh”un eriyişi. kötülük ve bağışlanmasının diyalektiği, “mutsuz bilinç” in şaşkınlığı, v.b.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir