Jacques Corraze – Eşcinsellik

Eşcinselli�nl nesnel olarak anlaşılması bazı tavırlan almayı gerektirir. Bunlardan ilki, hiç kuşku yok ki, gerçekler konusunda tasalanınanın getireceği her tür defter yargısımn dışında kalmaktır. Yazann duydu/tu ve kendini soyutlayamayaca�, tiksinti dahil olabilecek en kötü tavır alma bile göz önünde bulundurulacaktır. Zaten çoftunlukla eşcinsellik, el atılan törel bir suçlamayı haklı gösterebilmek, sorunu uzaktan araştırmak için işlendi. Bu tür girişimlerin, seksolojinin bilim arasına girmesinden bu yana, bu konuyu işleyen yazann anlayışını ele vennesinin dışında hiç bir yaran olmadı� açıktır. Tersi tavır da en az bu kadar tehlikelidir. Batıb ülkelerin birçoftundaki toplumsal ve siyasal durum, bazılan genellikle dramatik deneylerden geçen eşcinsellere gerçekten haklannı savunmak ve adaletsizliklere karşı açıkça savaşmak olana� verir. Bu bir gerçektir, ama aynı zamanda da yazıh açıklamalar ve bazı gösteriler, bilimsel düşünce üstünde yadsınamaz bir baskı uygularlar. Birçok kez, incelemelerimizi yöneltti�miz “deneklerden”2 gelen bu gösterilerin etkileri, bir uyan konusudurlar (karşılaştınnız Karlen, 1972; Levine 1977). Bir kez daha belirtmek gerekir ki, bilimsel girişim kayn�nı bir ilişkiler sisteminde, bir kurarn toplulu/tu içinde düzene koyulan bilgilerde bulur. Bir birey hem eşcinsel, hem psikolog hem psikobiyolog olsa, gene de kendi öz deneyimlerini genel savlar olarak oluştunnayı bilemeyecektir. Eşcinsellerin (1) Kitap boyunca sürekli bir terim bir1i!ji oluşturmaya gayret ettik.” Bu gayre· timize kitabın konusunu oluşturan terimi almamazl ık edemezdi k. Bu nedenle “Eşcinsellik” (Homosexualit), “Karşıcinsellik” (Htrosexualit) ve “iki· cinsel-lik” (Bisexualit) terimlerini kullandık. (ç.


n) (2) Denek terimini “deneylerde belli uyaranlar karşısında ortaya koyaca!jı tepkilerin incelenip gOzlendl!ji canlı” anlamında ingilizce “subjecr Fransızca “sujer karşılı!jı kullandık. (Bkz. Ruhbilim Terimleri SöziO!jü, Doç. Dr. Mithat Enç, TOrk Dil Kurumu Yayınları , 2. Baskı, 1 980). (ç.n) 7 bizlere, davraruşlarıyla, niyetleriyle ve tutumlarıyla eşsiz bilgiler getireceklerinden hiç kuşku yok; ama bunlar yalmzca kuru bilgi olacak, taruyarak bilme de�il. Stendhal’­ dan bu yana artık beylikleşen bir karşılaştırınayı kullanacak olsak, hiyerarşik düzeyi ne olursa olsun Waterloo Savaşı’run tarihini yazan, içinde bulundu� konumu bırakıp bir tarihçi görevini üstlenen savaşan insan değildir. Şunu da eklemek gerekir ki bu alanda edinilen klinik bilgiler de -bilgiden somut bireyin gözlemlenmesini anlıyorum hastalıklı olanları değil- çok önemlidir ama istatistik bilgilerin bize sa�lad:ı� işlenmiş büyük örnekler kadar etkili değillerdir. İşte bu büyük örnekler yardımıyla normal eşcinselle tanışma sa�landı ve bu topluluk başvuru kayna� olarak karşıcinsel bir toplulukla karşılaştırıldı�nda ise kesin ve de�erli bilgi kayn$ oldu� anlaşıldı. Ancak bu bilgilerin bağlanabileceği kültürel olarak kendine özgü durumlardan sakınılmahdır. Saghir ve Robins’in (1973) yapıtı benim gözümde kavramsal içeriğiyle kendi tarzının örnek alınacak türüdür. Bugün kendimizi, deneyimi ne denli artarsa artsın gene de sınırlı kalan klinik gözlemciye; tikel örneklerden çıkarılan özel durumlara; bütün kültürlerde ve tarihinin her döneminde varolan, insanla ilgili bir gerçekten topluca bir saplantıyla yoruma açık öznel dowulara açılan bir sonuç toplamı karşısında buluyoruz. Haliyle kuramsal çalışmaları sürdüren kadrolar da bilgimizin yaygınlaşması ve birbirine yakın bilim kolları-· nın etkisiyle koşullandırılmış sürekli yeni düzenlemelere gidiyörlar.

Bu yüzyılın ilk yıllarında aslı astarı olmayan uydurma psikanalitik kavramıaştırmalar uzun bir süre eşcinsellik konusundaki yorumlarımızı ayakta tutmaya yeterli görünebildi. Bugün, çocuksu ve acı bir dogmacılığın cezası olarak, daha başka taslaklara ve daha başka örneklere başvurmak gereklidir; ikircikli kaldığımız yan eskilerin koydukları sırurları kabul ederek, belki de yetkililerin onları gelenekle karşılaştınyor olmasıyla beslenir. Kuramlann, geleceğin gerçeklerini karşılamak için kurulduklan dowudur ama, eşcinsellerin yazgılarında gerçeklerin etkisiyle ortaya çıkacak kurarnlar da kestirilemez. 8 BiRiNCi BÖLÜM EŞCiNSELLiGiN KONUMU I. Eşcinselliğin Kendine Göre Konumu: Tanım Eşcinselliğin kesin bir tanımını yapmak besbelli kolay bir iş değildir. Her defasında eşcinsellikte kendiyle aynı cinsiyetteki bir bireye yönelen cinsel seçim oldu�unu söylemekle işe başlanabilir. Artık geriye, mastürbasyon3 yapmaktan öteye gitmeyen ve birçok kişide bulunan basit bir uyarınanın mı göz önüne alınac�nı ya da Kinsey gibi paylaşılan ve orgazmla ilgili cinsel davranışlara mı önem verileceğini saptamak kalıyor: “Bir eşcinsei kend1 cinsiyetİndeki bir üyeyle orgazma ulaşacak ilişkisi olan bireydir.” Bu tanıma sıklık ve olgunlaşma ile ilgili bir sınırlama da eklenmesi ve eşcinselleri de on sekiz yaşından sonra, aynı cinsiyetteki bireylerle sürekli yİnelenecek biçimde orgazma ulaşan kaynaşma içine giren kişiler olarak değ-erlendirmek gerekirdi. Sorgulama çalışmalarında alışıldığ’ı üzere bu ölçütlere her defasında eşcinsel özdeş1ik eklemekle yani bu niteliği bireyin kabul etmesiyle yetinilir (karşılaştınnız, söz gelişi, Saghir ve Robins). Buna karşılık çözümlemelerde daha fazla nitelik belirleme kullanılır: Bu durumda da eşcinsellik yalnızca eşcinsel deneyimlerin sıklığ’ıyla, özdeşliğiyle değil, aynı zamanda yeğlenen cinsel uygulamayla, sözkonusu kişinin duygularıyla, cinsel uyarmalardan4 başlayarak kestirilen cinsel (3) Mastürbasyon ya da özdoyurum. Sözcü!)ün yaygınlı!)ı nedeniyle mastürbasyon terimini kullanmayı uygun gördük. (ç.n) (4) Burada ilginç bir terim dizisiyle karşı karşıyayız ve biz kitap boyunca bu sorunu kaynaklardan derlediQimiz ve yaygın kullanılanları ye!)ledi!)imiz ıerimlerie çözdü k. Karşımızda belli bir anlam yüküyle çıkan düşünce sistemi içinde yeralan bazı terimler vardı: Stimulus (ço!)ulu stimuli); stimulant (e) (sıfat ve ad); stimulation ve excitation. Stimulus terimi için uyartı dedik (eski Türkçe tembih); stimulant ad olursa “uyaran” sı fat olursa “uyarıcı· terimleriyle karşılandı; stimulation için •uyarım”, exeiration için de ‘uyarma” kullanıldı (Bkz.

TDK, Ruhbilim Terimleri Sözlü!)ü; Remzl Yayınevi, Ruhbilim Sözlü!)ü (Orhan Hançerlio!)lu). (ç.n) 9 uyartılarının derecesiyle, eşcinsel toplulukla olan b�yla, sosyal çevrede nasıl kabul edildiğiyle (karşılaştınnız Goode ve Haber, 1977) tanımlanır. Bu anda eşcinsellik yalnızca basit bir cinsel davranışa indirgenemez; ama bu durumda açık ya da değil, üstelik tıpkı karşıcinsellikte olduğu gibi bireyi derinden etkileyen tutum, duygu, yeit tutma, duygusal deiterlendirme sözkonusudur. Uzun sözün kısası, tanımın kesinlik derecesi, bir continuum5 boyunca yeğlenen ilişkiyle bağlantılıdır: Bir uçta yalnızlık içinde· biçimlenen düş kurma, öbür uçta tam anlamıyla karmaşık bir örgütlEinme yer alır; bu iki kutup arasında ise yalnızca başkasıyla ilişki kurarak alınan cinsel zevk bulunur. Bir eşcinsel, yaşadıitJ anlara ya da kendi öz gelişmesine göre, bu ölçeğin herhangi bir noktasında bulunabilir. Eşcinsel herhangi bir girişe gerek duymadan, hoyratça, yannı düşünmeden o an rastladıitJyla (kadınlardan .çok erkeklerde yaygın bir durumdur) doyuma ulaşmaya; ya da cinselliğin yalnızca bütünün bir ögesi olduitu, kalıcı, derin duygusal bir karmaşada kendine ödül aramaya yatkındır. Eşcinsel sözcüğüne (1869’da Macar hekim Kertbeny’nin uydurduğu bir sözcüktür -Benkert’in evirmecesi (çevrik sözcüğü)) tek cinsiyeti aşan bir anlam vermek için Arent Van Santhorst, 1949’da, eşcinselliğin yerine “homophile”i önerdi. Tüm bu bireysel düşünceler gene de “konu seçimiyle”, yani kendi dışına ilgi duyan bir bireyin yönelimleriyle sınırlanır. R. Linder (1956) Kinsey’in verdiği eşcinselliğin . “güya bilimsel” tanımı yanında “uydurma bir temele dayanan halk arasındaki tanımı” olduitunu düşünüyor: “Bu tanıma göre bir eşcinsel, özel olarak ve topluluk önünde, karşı cinsin davranış özelliklerini gösteren kişidir”. Bu yinelemede gerçeğin hangi bölümünün yer aldıitim bilmek önemlidir. Freud’un açıklamalarım yeniden ele alırsak (Bir Kadın Eşcinsel Yakasında Psikogenez,6 1920) “konu seçimi” yanında acaba eşcinselleri ayıran ve onlann karşı (5) Aslında yaygın anlamıyla bir fizik terimidir, “birinden diQerine sürekli bir biçimde geçilebilen ögeler bütünü” anlamına gelir.

Ayrıca Görecelik Kuramı’nda uzay-zaman boyutunu, yani uzayın dört boyutundan biri olan zamanı temsil eder. (ç.n) (6) Zihinsel Gelişim ya da psikogenez; akıl ya da ruhsal çabayla oluşma anlamına gelen ruhbilim terimi. (ç.n) lO cinsle ilgili “bireyin cinsel tutumu ve özelliklerini” belirten “zihinsel nitelikleri” (ya da bedensel) var nudır? Eşcinseller ne ölçüde b$msızdırlar? D.G. Brown (1958) eşcinselliği evriklikten 7 ayınyor: Eşcinseli cinsel bir tavır ilgilendirir; evriklikte ise “tipik bir biçimde karşı cinse yönelik düşünce, duygu ve eylem” içinde olan “bütünüyle bir kişilik yapısı” sözkonusudur. �rçekten ortak bilinç açıkça bazı eşcinsellerin davranışıarına da yansır ama aym zamanda da aralannda bir neden sonuç ilişkisi varnuş, cinsel yönelim yerleşmiş gibi kendini gösterir. Her şey sanki, biyolojik ve sosyal olarak karşıcinsele özdeş bir bireyde uyuşmaz bir cinsel konu seçimini dile getirmek reddediliyor gibi geçer. Önemi giderek keşfedilecek temel bir sorun sözkonusudur. Eşcinsellik özdeşliğinin bir anomali olarak nitelendirilmesi konusunda çok sayıda aceleci yargılara yönelen erken çözümler henüz bütünüyle ortadan kalkmamış itilaf kaynaklarıdır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir