James Hollis – Satürn’ün Gölgesinde

Bu kitap 1 992 yılının Nisan ayında Philadelphia Jung Merkezi’nde yapılan bir konuşmaya dayaıııyor. Bu, çoktan yapılması gereken bir konuşmaydı. Juııg’nı bir psikanalist olarak, erkeklerin acıları, özlemleri ve yaralarının iyileşmesi giderek daha çok zamanımı aldığı haldl’, şahsl’tı on yıldır bu konudan kaçınmıştım. On iki yıl önce, hl’ nim çalışma alanımda kadın danışanların erkek danışanlara oranı sekize bir idi. Son zamanlarda, altıya dört ora11111da nkck çoğunluğu ile çalışıyorum. Bu kaymanın başka tnapistlcrin muayenehanelerinde de ortaya çıktığına ve nl’dl’ııll’rinin erkek hareketinin yükselişine katkıda bulunchığııııa inanıyorum. Bu konudan kaçındım çünkü değişim hali11dl’ olan çok şey vardı. İyi yanından bakınca ortada pek (ok araştırma ve duygusal arındırma örneği, kötü yanından bakınca ise bana tatsız gelen bir popüler psikoloji olgusu gi”ırüyordum. Bireylerin iyileşmeleri ve dönüşümleriyle çok yakından ilgileniyorum. Bu iş çoğunlukla öylesine yoğun, o kadar derin bir anlam taşıyor ki, genellikle dış dünyayı ve parçası olduğumuz, hepimizi yaralayan muazzam toplumsal sorunları unutmak gayet kolay. Ama bireysel olarak erkeklerin 2 Satürn’ün Gölgesinde hikayelerinin birbirleriyle örtüştüğünü ve tutarlı motifler ortaya koyduğunu giderek daha açık biçimde görmeye başladım. Kadınların bizden daha önce öğrendiği gibi, erkeklerin kolektif deneyiminin, kişisel tarihçelerinin kaçınılmaz bir parçası olduğunu fark ettim. Kişisel tarihçe ile halka ait mitolojinin çözgüsüyle atkısı bireysel karakterin oluşumunda birbirine karışır. Çağdaş erkeğin açmazının çeşitli yönlerine ilişkin birçok iyi kitap var artık elbette. Bu kitapta, kimi zaman doğrudan, bilerek ve şükranla onlardan yararlanacağım. Hepimiz toplumun parçası olmak için mücadele ederiz ve her birimizin sesinin farklı tınısı vardır. Erkek araştırmalarına özgün bir katkıda bulunmayı hedeflemiyorum; bunun yerine karmaşık meseleleri ele alıp çoğu kimsenin anlayabileceği biçimde damıtmak, bir araya toplamak ve dile getirmek istiyorum. Benzer biçimde, terapi gören erkeklerin klinik deneyimlerinden yararlanıyorum. Bunları kullanmama izin verdikleri için onlara da teşekkür borçluyum. Kitabımın amacı, erkeklerin yaralanması ve iyileşmesi görüşünün bir özetini sunmak ve [yirminci] yüzyılın bu son on yılında meselelerin nereye geldiğini incelemek. Dahası, bu kitap bir çeşit itiraf. Bu konuda konuşmaktan kaçınmıştım; yalnızca meseleler değişim halinde oldukları için değil, kendim de Satürn’ün gölgesinde yaşamanın acısını çektiğim ve erkekliğimin doğası ile nasıl bir ilişki içinde olduğum konusunda kafamda netlik oluşmadığı için. Yazgım beni erkek cinsinin bir üyesi olarak yaratmış. Uzun yıllar boyunca bu rastlantıyı ve sonuçlarını mutlak saydım ve gölgenin dışına adım atmanın özgürleştirici olmaktan çok ürkütücü olduğuna inandım. İ lerideki sayfalarda, kimi zaman, kendimden bahsetmek için değil ama tipik ve temsil edici oldukları için öz yaşam öykümden örnekler vereceğim. Giriş 3 Ressam Tony Berlant’ın gözlemlediği gibi, “Bir sanat yapıtı ne kadar kişisel ve içe dönükse, o kadar evrenselleşir”1 • Erkek meselelerine odaklanırken niyetim kadınların aldıkları yaralan azımsamak değil. Erkek cinsinden olan bizler, yalnızca cinsiyetçi kültürümüzde çektikleri acılan ifade etmek için değil, erkekleri özgürleştirerek kendilerini dolu dolu yaşamalarını sağlamaları için, düşüncelerini dile getiren bütün o kadınlara derin şükran borçluyuz. Onların crie de coeuru [yüreklerinin sesi] erkeklerin kendi yaralaıımalanna daha bilinçli bakmalarına yardımcı oldu, böylelikle hepimiz bundan daha iyi yararlandık. Kadınların toplu deneyimlerinin gölgesinden kurtulma mücadelesi örneği erkekleri cesaretlendiriyor ve onların da aynını yapmalarını gerektiriyor. Biz erkekler karanlıktan kurtulmadıkça, kadınları ve birhiı-iıııizi yaralamayı sürdüreceğiz ve dünya hiçbir zaman güvenli V<‘ sağlıklı olamayacak. Demek ki yaptığımız bu çalışma sad<‘c<‘ kl·ndimiz için değil, aynı zamanda çevremizdekiler içindir. Geçen yüzyılın ortalarında Danimarkalı lcolog Soren Kierkegaard’ın belirttiğine göre kişi içind<‘ ya�aclığı çağı kurtaramaz, yalnızca onun mahvolmakta oldıığııııa ilişkin kanıyı dile getirebilir.2 Yaşamlarımızı yöııleııılin·ıı hilinçdışı güçler, kamu kurumları ve ideolojiler öyle lıir süredurum* gücü uygularlar ki, kişi topluma ve cinsiy<‘l rollerine hızlı bir değişim getirmeyi umamaz. Öte yandaıı yı-riııe getirilmesi gereken birincil koşul erkeklerin üzül’i”ı lıic;imde yaralı olduklarının bilincine varmalarıdır. Geçirdikleri travmanın bilincinde olmamaları kendilerini ve de kadınları durmadan yaralamalarına neden olur. Çoğu ı.aıııan kadınların nasıl olup da çaresiz, onlara baskı yapan erkeklerden nefret 1 Peter Clothier, “Hammering out Magic” Art News, s/ 11 2 The joumals of Kirkegaard sf. 165 * Momentum-E.N. 4 Satürn’ün Gölgesinde ettiklerine ve erkeklerin nasıl olup da birbirlerinden nefret edip korktuklarına aynı derecede kafamı yorarım. O halde, erkeğin birey olarak bilincini yükseltip iyileşmesi için ortaya çıkması gereken iletişimi ilerletmek amacıyla, birçok kişinin çalışmasından yararlanan bir kitap. Yaşamlarımızı bilinçli ya da bilinçdışı yöneten imagolar* ancak özel, bireysel acılar yoluyla çözülebilir. Ama erkeklerin üzüntü ve öfkeyi itiraf etme konusunda giderek artan yetenekleri ve birbirleriyle daha çok sohbet etmeleri de dünyanın yarasının iyileşmesine yardımcı olacaktır. Okuru, kendini bu yolculuğu yaparken görmeye davet ediyorum. Kadınlar için, örneğin anne kompleksiyle mücadelenin betimlenmesi, hayatlarındaki erkekleri ömür boyu etkisi altında tutan o tuhaf ikilemi anlamalarına yarayabilir. Erkeğe ait yolculuğun birçok geçidi, birçok tehlikesi vardır. Tanımlabildiğimiz görev ve zorunluluklar, çoğu zaman anlam katarak yaşadıklarımızdır. Bilmediğim beni incitmez sözü doğru değildir. Aslında, bilmediğimiz bizi derinden incitir ve böylece Samson gibi tapınağı farkına varmadan kendi tepemize yıkabiliriz. Her birimizi erkeklere özgü geçişler ve azaplar konusunda daha yüksek bilince getirmek için erkeklerin sırlarını söylemek zorundayım. Bunları kadınlar daha iyi anlayabilsin diye açıklıyorum. Bazıları erkeklere de yeni gelebilir, yine de kitabın tek erkek okurunun bile, bu sırların kendi yalnız ve korkmuş yüreğinde taşıdığı yaralara parmak basmadığını öne süreceğini sanmıyorum. Yaralanmayı ve korkuyu durduramazsak bile, en azından yalnızlığa son verebiliriz.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir