James L. Haley – Jack London

Samuel Clemens’in ölümünden on yıl kadar önce, Amerika’nın en sevilen yazarı M ark Twain, bu unvanını, henüz otuzuna gelmemiş bir serüvenciye kaptırmıştı. Jack London, 1902’de sadece istikbal vaat eden bir kısa hikâye yazarı olarak görülürken, ertesi yıl, en az üç adet dikkate değer kitabıyla, Amerikan edebiyat sahnesini fethetmişti: Sevginin ve insan ilişkilerinin doğasını içgözlemsel şekilde araştırdığı Kempton-Wace Mektupları, vicdan sızlatıcı bir toplumsal adalet çığlığı içeren Uçururu İnsanları ve asıl büyük heyecanı yaratan, Vahşetin Çağrısı adlı güçlü Alaska macerası. Bunları 19 0 4 ’te, tüyler ürpertici, karanlık bir kitap olan Deniz Kurdu izleyince, London süratle, dört başı mamur bir edebi fenomen, ismi ön sayfaları işgal eden bir şöhret ve Amerika’nın en fazla para kazanan yazarı haline gelmişti. Mark Twain’in nazikâne mizahına rağbet eden okuyucu kitlesi, onun gerçek hislerini gizlediğinden habersizdi; aslında Twain, insanlığın halini kederle izlemekte, Amerikan kapitalizminden ve militarizminin ahlaki başarısızlığından tiksinmekteydi. London da bu hisleri paylaşıyordu fakat onun eserlerini okuyanlar, çok daha farklı bir sanatçıyla yüzleşmekteydiler. London, okuyucuları macera hikâyeleriyle büyüleyebilen öfkeli bir genç adamdı, fakat aynı zamanda, yaşadığı dönemin toplumsal adaletsizliklerine karşı hiddetle feryat etmekteydi. Yaşamının ilk yıllarında içinde bulunduğu koşullar — gayrimeşru olarak dünyaya gelmek, fakirlik, çocuk yaşında ağır işlere koşulmak, sınıfsal önyargılardan kaynaklanan, bir dolu şahsi ve can sıkıcı tecrübe yaşamak— içinde hiç sönmeyen Samuel Clemens, M ark Tw ain’in gerçek adıdır, -ç .n . X JACK LONDON bir sosyalizm ateşinin tutuşmasına sebep olmuştu. Ulusal ün kazandıktan sonraysa, romanlarına ve hikâyelerine hayranlık duyan insanların, politik fikirlerini öğrenmeye hiç hevesli olmamasından duyduğu üzüntü dinmek bilmiyordu. Ölümünün ardından, politik kişiliğinin hatırası güzelce unutturulan London, sadece çocuklara yönelik serüven hikâyeleri kaleme almış bir yazar şekline sokulmuştu. Böylece London, Amerikan edebiyatının, belki en yanlış anlaşılan figürü haline gelmişti; hâlâ da öyledir. (Tarihi anıt mezarımıza kabul edilmeden önce aklanıp paklanmış tek kahraman o değildir; sağ cenahtan Charles Lindbergh, sol cenahtan Helen Keller geliyor akla.) London yaşarken müthiş şekilde popüler olan kitapları ve hikâyeleri, yazarın 1916’da kırk yaşındayken zamansızca ölmesinin ardından, geçici bir heves gibi hızla gözden düştü. 1920’ler ve 1 9 5 0 ’lerdeki “Komünizm Korkusu” dönemlerinde, kapitalizme yaptığı hücumlar yüzünden, London’ın ülkesine olan sadakati öylesine sorgulanır hale gelmişti ki, ölümünden epey zaman sonra, FBI onun hakkında bir dosya açmıştı.


Kitapları yasaklanamayacak denli popüler olduğu için, gençlik hikâyeleri yazmış bir edebiyat ikonu olarak alıkonulmuş, ondaki güçlü toplumsal adalet duygusu, artık üniversite profesörleri ve sosyalistler dışında hiç kimse tarafından hatırlanmaz olmuştu. Jack London’ın sosyalizmi seçmesi, tembel olduğundan ya da başkalarının sırtından geçinmek istediğinden değildi; kendini eğitip geliştirmek için bu kadar çok çalışan, böylesine verimli şekilde üreten çok az Amerikan yazarı vardır. Denetimsiz kapitalizmin suiistimallerinin sonucu olarak gördüğü apaçık kötülüklerden ötürü sosyalist olmuştu; burada tesirli kelime, “denetimsiz”dir. London’ın kendisi de ömrü boyunca bir kapitalist, bir müteşebbis olmuştu; yenilikçi projeleri içeren başarılı bir çiftlik inşa etmiş, isminin ticari ürünlerde kullanılmasına izin vermiş, riskler almış ve şansı yaver gitmediğinde ağlayıp inlememişti. Ama on dokuzuncu yüzyıl sonları ve yirminci yüzyıl başlarının Amerika’sında, dizginsiz, “bırakınız geçsinler”ci kapitalizm, yekvücut oligarşinin “Yaldızlı Çağ”ı (M ark Tvvain’in terimi), emek suiistimali ve baskı, en yüksek düzeyde yaşanmaktaydı. Neticede toplumsal adaletsiz­ * Anılan dönemlerde A BD ’de güçlü anti-kom ünizm rüzgârları esmişti. Bu dönemler “ Komünizm K orkusu” {Red Scare) terimiyle anılır-ç.n. Ö n söz xi lik, yaşadığımız dönemdekine çok benzer şekilde, soluk kesici bir canlılıkla gözler önündeydi. London, alt sınıftan işçilerin hayatları boyunca köle gibi çalıştıklarına ve kendilerine asla fırsat eşitliği tanınmadığına şahit olmaktaydı. Bu da onun gözünde, Amerikan rüyasının affolunmaz bir ihanetini temsil ediyordu. London’ın, ölümünden kısa zaman önce Amerikan Sosyalist Partisi’nden istifa etmesinin sebebi, şevkini kaybetmişliğinden değildi; aslında şevkini kaybetmiş olanlar, parti üyeleriydi. Bununla birlikte, politik görüşleri, bu son derece karmaşık figürle ilgili tartışmaların biricik kaynağı değildi. Yerli halkların beyazlarca, sanayileşmiş Batı toplumlarınca sömürülmesine şiddetle karşı çıkıyordu fakat aynı zamanda, bu insanların beyazlarla karışmamasının daha iyi olacağına inanan bir “ırksalcı”ydı [“racialisf’- ç .].

Bununla ırkçılık [“rac/st”-ç .] arasındaki ayrım, tıpkı bugünkü gibi o zaman da çoğu kişi için fazlasıyla karmaşık olduğundan, London rahatça ırkçılıkla suçlanabilir hale gelmişti. Viktoryen dönemin aşırı erdemlilik anlayışına bağlı bir toplumda, kendini ifade olanağı bulmaya çabalayan, zinde ve sert, cinselliği ziyadesiyle güçlü bir adamdı. Hayatı boyunca İsa’nın tutku ve öğretilerine ilgi duymuş maneviyatçı bir insan iken, dinin adaletsiz bir dünyayı muhafaza etmekte oynadığı rolden ötürü utanç duyuyor, ateizmi sonuna kadar savunduğunu iddia ediyordu. Ömrünün her döneminde, kaderin kendisiyle yan yana getirdiği insanlar için doğru olanı yapma zorunluluğu yüzünden işkence çekti ve kitaplarını yazarken aldığı cömertçe avanslara karşın, o insanlara destek olurken yoksulluk içine düştü. Yine de, yetersiz bir koca ve berbat bir baba gözüyle bakılacaktı ona. Bazı yönleriyle hiç de çocuksu değilken, bazı yönleriyle hiç büyümemişti. London kendisine ideal şekilde uygun olması gereken kadına rastlayıp nihayet onunla evlendiğinde, olgunluktan ve hatta sadakatten uzaktı henüz. * * * Çok sayıda Jack London biyografisi yazılmıştır; bunlar esasen üç tiptedir. İlk tipteki, sayısı en fazla olanlar, gençlere yöneliktir; Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş ve Deniz Kurdu ile hayal güçleri beslenmiş gençlerin, bu hayranlık verici adamla ilgili meraklarını tatmin etmeyi amaçlar söz konusu biyografiler. İkinci yaklaşım, genel biyografilerdir; bunlar hızlı ve güçlü bir dille yazılmış, onun olağandışı hayatı nakledilirken, x î i JACK LONDON kitabın bir macera hikâyesi gibi okunmasını engelleyecek yorumlardan kaçınılmıştır. Bunlar zorunlu olarak kısadır ve içgörii içeren bazı ufacık bölümleri haricinde, yüzeyseldirler. Bu “hafif” Jack London kitaplarının yanı sıra, mevzuu daraltılmış çok sayıda çalışma vardır: Jack London ve Alaska, Jack London ve Güney Denizleri, Jack London ve sosyalizm, Jack London ve kadınlar. Üçüncü tipteki Jack London biyografileri, onun hayatına edebi eleştiri açısından yaklaşmakta olup, bunlar esas olarak, London’ın büyük bir yazar olduğunu ortaya koymayı amaçlayan birkaç araştırmacı tarafından hazırlanmıştır. Bu amaçlarına ulaşmışlardır; hem de London’ın verimli şekilde ortaya koyduğu ürünlerin, niteliksel olarak iki belirgin katmanda yer aldığını kabul etmelerine karşın.

Bu katmanların birincisinde yer alan, enfes bir özgünlük ve betimleme gücüne sahip eserlerde yazar, roman sanatı üzerine yaptığı derinlikli incelemeleri, ya kendi maceralarıyla, ya da en savunmasız mensuplarını hissizce göz ardı eden toplumun vicdanına yönelik iğnelemeleriyle bir araya getirmiştir. M amafih alttaki katmanda bizzat London’ın dahi değersiz olarak nitelediği çalışmalar vardı; bunları her gün, şirret annesine ve talepkâr, miisamahasız karısıyla iki kızlarına destek olacak kadar para kazanmak; yaşlı Afro-Amerikan sütninesine yardımcı olmak; durmaksızın kapısına gelen, şansı yaver gitmemiş avarelere sadaka yetiştirmek ve nihayet kendi geniş yaşam tarzını idame ettirebilmek için, günde bin kelime hedefini tutturmak üzere yazmıştı. Bununla birlikte aynı zamanda edebiyat eleştirmeni olan biyografi yazarları, London’m yirminci yüzyıl başında “ifşaat yazarlarının” takipçisi değil, lideri konumunda olduğunu, ona gıpta eden Upton Sinclair ve benzerleriyle mektup arkadaşlığı kurduğunu göstermişlerdir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir